Ne siz sorun ne ben söyleyeyim
Bir meslek lisesi öğrencisinin, dört sene sonunda, gireceği sınavda çıkacak dersler yalnızca 9. sınıfta gösterilip, öğrencinin üniversiteye girmesinin önü kesilir.
Can Kayhan
Yeni eğitim sistemine göre, ortaokuldan mezun olan bir gencin önüne dört seçenek sunuluyor. Fakat mevcut gelir dağılımındaki adaletsizlik ve sınav sistemindeki saçmalık bu dört seçenek arasında bulunan anadolu-fen lisesi ve özel okul seçeneklerini büyük ölçüde eliyor. Dolayısıyla geriye sadece imam hatip ve meslek liseleri kalıyor.
Demokratikleşme paketinden çıkan ve ana dilde eğitimi özel okullarla sınırlı bırakan düzenleme de göz önüne alındığında, ortaya özellikle ana dilde eğitim alamayan Kürt gençleri açısından çok daha adaletsiz bir tablo çıkıyor.
KİMLERİN ÇIKARI VAR
Böylelikle bize, elde kalan meslek lisesi ve imam hatip lisesi seçeneklerinden birini seçmek dışında bir tercih bırakılmıyor. Peki eğitim sistemi neden böyle? Böyle olmasında kimlerin çıkarı var? Aslında düz liselerin birer birer imam hatip lisesine çevrilmesindeki amacı başbakan defalarca kez söylemişti.
“Dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek istiyoruz!”
Gerek düz liselerin imam hatip lisesine çevrilmesi, gerekse okullarda ‘seçmeli’ ders adı altında zorunlu olarak okutulan dini dersler başka bir amaca hizmet ediyor olabilir mi?
Bireylerin kişiliklerinin oturduğu gençlik yıllarında hükümetin gençleri kendi istediği kalıba sokmak istemesi ve bu isteğe uygun adımlar atması beklenmeyecek bir hareket değildir. Öyle ki Haziran direnişinin çoğunluğunu oluşturan gençleri biran önce istediği biçime evirmek; düşünmeyen, sorgulamayan dindar bir nesil yaratmak istemektedir.
LİSENİ BİTİR MESLEĞİN ELİNDE
Meslek liselerine yani ikinci seçeneğimize gelecek olursak, daha sistemli ve daha büyük amaca hizmet eden bir politikanın içinde buluyoruz kendimizi.
Şu anda bir meslek lisesinde eğitim gören ya da kısa süre önce mezun olmuş birinin bu okula yazılma nedeni yüksek ihtimalle devletin zamanında yaptığı; “Liseni bitir, mesleğin elinde!” propagandasıdır. Ama söylenen ile görülen her zamanki gibi birbirinden farklı olmuştur.
Bir meslek lisesi öğrencisinin, dört sene sonunda gireceği sınavda çıkacak dersler yalnızca 9. sınıfta gösterilip, öğrencinin üniversiteye girmesinin önü kesilir.
Görüldüğü üzere mevcut eğitim sistemi, bir toplumun en dinamik kesimi olan gençliği istediği ortak karaktere büründürmek ve kapitalist sistemin kendisini beslemek üzere kullanmaktan başka bir şeyden oluşmuyor. Her şey devletin asıl hizmet ettiği sermayenin cebini doldurmak için.
O halde biz gençler devletin bu politikaları karşısında örgütlü bir biçimde dimdik durmalı, en doğal hakkımız olan bilimsel, demokratik, ana dilde ve parasız eğitim, sınavsız üniversite taleplerimiz çevresinde birleşip alanlara çıkmalıyız. Hakkımız olan eğitim için mücadele etmeli ve hakkımızı söke söke almalıyız. Çünkü gençlerin sorunlarını yine ancak gençler çözer.
SEÇENEKSİZ SEÇENEK
Öğrencimizin artık doğru düzgün dört senelik bir üniversiteye girmek için tek seçeneği vardır. Senelik ücreti binlerce TL olan dershaneler. Yani başka bir sömürü alanı. Orada da bu dersleri bilen ve sadece tekrar etmek için gelen öğrenciler karşısında bu dersleri ‘sıfırdan’ öğrenip başarıya ulaşmaya çalışır. Fakat çoğu zaman bunu ilk senede başaramaz.
Bu aralar dershanelerin kaldırılması konuşuluyorken, bu konuya da değinmek gerekir. Dershanelerin kaldırılması eşitlik için yapılıyor görünse de özünde bambaşka amaçlara hizmet etmektedir. Bu uygulama dershanelerin özel okul haline getirilmesiyle eğitimde rant alanını artırıp kamusal eğitim alanını kısıtlıyor. Ve yine bundan zararlı çıkanlar biz işçi-emekçi çocukları oluyoruz. Dahası kapatılmanın ardından merdiven altlarına inecek ve cemaatlerin tekelinde olacak olan bu dershaneler, yine dindar-kindar nesil yetiştirmekten başka işe yaramayacaktır.
'İstanbul'