27 Ekim 2013 11:28

Solucan, yasa, maden

Arif Koşar

“Onlar benim bayram tatili, yıllık izin bilmeyen işçilerim. Toprak altında 7 gün 24 saat, gece gündüz itiraz etmeden sessiz sakin çalışırlar. Onlarla çok mutluyum.”
Böyle diyor bir patron...
Ve bu yüzden ölüyorlar...
Bu yüzden ölümlerine kader deniliyor...
Mesela; Zonguldak’ta, 19 yıldır kaçak kömür ocaklarında çalışan İsmail Eliusta... İki kez ölümden dönmüş... Lafın gelişi değil. Lafın gidişi:
2006 yılında göçüğün altından tam 4 saat sonra yaralı halde çıkarıldı. Bir süre çalışamadı... Çocuklarının gözlerine baktı. Ve ölümün kıyısından döndüğü madenin yolunu tuttu.
Yıl 2008... Yine kaçak maden... Dinamit patlaması sonucu yüzü parçalanarak ağır yaralandı. Bir yıl içinde 10’un üzerinde ameliyat geçirdi. Tanımı gereği ‘sağlığına kavuştu’.
Ne yapacağını bilemedi. Korkuyor mu? Ayıpsa ayıp, korkuyor... Belki de ayıp olmadığını biliyor. Hikmet’in deyişi kendinden menkul değil ki: “Ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü.”
Peki... “Korksan ne olacak? Gideceksin sonuçta. Garsonluk yapsan, alacağımız günlük 20 lira. Hiç olmazsa burada asgari ücretin biraz üzerinde alıyoruz da ev kiramızı ödeyip, çocuklarımızı okutabiliyoruz.”
Yol belli: Kaçak madenlerden biri...
Tünele giriyor. Ve dalıyor toprağın derinliklerine...

HAYATIN MÜKELLEFİ

İkinci Dünya Savaşı’nın mükellefi değil... Hayatın mükellefi... Devletin resmi gazetesinde yayınlanmayan... Onu, ölümden acı acı korkmasına, kardeşini kaçak madende yitirmesine rağmen, ayaklarını sürüye sürüye, yumruğunu sıka sıka, aklında çocukları, onların okulları, evinin kirası, eşinin duası... Madene süren... Ölüme adım adım yürüten... “Biliyorum, burada öleceğim” dedirten... Gayri resmi gazetenin gayri insani yasası...
İşte o yasa ki; hiçbir kanun lakırdısı dinlemeyen... İşçinin öleceğini bile bile kaçak madeni açan... Açtıran... Açana göz yuman... Bize de ağzımızı açtıran... Üstüne teşvik veren, denetlermiş gibi yapan... Ölümü, banka hesabı gibi kadere havale eden... Çocuğuyla, kirasıyla, aşıyla, canıyla onu kaçak madene mahkum eden... O yasa...
İşte o yasanın dediği yazının başında. Hayali bu: “Toprak altında 7 gün 24 saat, gece gündüz itiraz etmeden sessiz sakin çalışırlar.”
Günahını almayalım. Bunu söyleyen; organik gübre konusunda faaliyet gösteren firmanın Genel Müdürü Mehmet Aksoy... Kendi deyişiyle “200 milyara yakın solucanım var. 3 bin metrekare alanda solucan gübresi üretiyoruz.” 24 saat gece gündüz çalışan da solucanlar... Onlarla çok mutlu...
Aksoy, solucandan bahsederken; ister istemez onlara “işçilerim” diyor. Çünkü, her patronun hayali... Ve her patron hayalleri doğrultusunda ilerliyor... Madende daha derine, daha karanlığa sürüklüyor işçiyi... Ve öldürüyor... Bir solucan kadar değeri yok işçinin... Çünkü işçi de biliyor öleceğini, patron da... İşçi, yasayı değiştirene kadar...

Evrensel'i Takip Et