Yeliz TEMÜRTÜRKAN
Kadıköy 31 Mayıs’tan bu yana neredeyse hemen her akşam bir eylemlilik yaşıyor. Taksim için ayağa kalkıyor, Lice için yürüyor, Ali İsmail Korkmaz için ve en son da Ahmet Atakan için… Son günlerde farklı bir grubu ağırlıyor Kadıköy sokakları; kadınları…
İlk önce Yeldeğirmeni’nde mahalleli kadınlar, mahallede yaşanan taciz olayları için sokaklara döküldü. Daha taciz tartışmaları devam ederken, bu kez de polis tacizi baş gösterdi. Ahmet Atakan için yapılan yürüyüşte gözaltına alınan kadınlara çıplak arama dayatılmıştı. Tam da 12 Eylül’ün yıldönümünde, “darbelerle hesaplaşıyoruz” denirken yaşanmıştı tüm bunlar.
Bunun üzerine yüzlerce kadın “AKP’nin tacizci polisinden hesabı kadınlar soracak” yazılı bir pankart ile Kadıköy İskele Karakolu’na yürüdü. Kadıköy halkından pek çok kadın da eyleme destek verdi. Kimi yürüyüşe dahil oldu, kimi de pencere ve balkonlarından alkışlarıyla destekledi. Taciz ve çıplak aramanın gerçekleştiği Kadıköy İskele Karakolu’nun önünde yapılan basın açıklamasından sonra kadınlar ellerindeki dövizleri karakolun önüne bırakarak eylemi sona erdirdiler.
BÖYLE DEMOKRASİ İSTEMİYORUZ
Eylemde yan yana geldiğimiz kadınlarla konuştuk, düşüncelerini aldık. Mikrofonumuza ilk konuşan, SES Anadolu Şube Yönetim Kurulu üyesi İlknur Kaya Bahadır oldu. Kadın hareketini yakından takip eden ve bütün eylemlere katılmaya çalışan Bahadır’a “Ne yapmaya çalışıyor AKP ve polisi?” diye soruyoruz.
“Kendi siyasi ve muhafazakar duruşları gereği kadının sosyal hayatın içinde çok aktif olmaması gerektiğini düşünüyorlar. İnançlarının gereği olduğunu iddia ederek kadını eve hapsetmeye çalışıyorlar. Ama diğer uygulamalarına baktığınızda, ekonomik uygulamalarına veya sosyal politikalarına baktığınızda da tam bir kapitalist sistem uyguladıkları görülüyor. Kapitalizmin özü, ucuz emek yaratmak, ucuz emek sömürüsü üzerinden kendini var etmek. Bunu da nasıl mı yapıyor? Kriz dönemlerinde kadını eve hapsedip, emeğin yeniden üretiminde kadını ücretsiz emek olarak kullanmak, krizin olmadığı dönemlerde ücretlerin ya da işçi hareketlerinin daha yükseldiği dönemlerde de işçilerin emeğini ucuzlatıp yedek iş gücü olarak kullanıyor. Sonuçta kadının emeğini her türlü iş gücü olarak kullanıp, sömürüyor” diyor Bahadır ve ekliyor: “Nüfus politikaları da kadınlardan bağımsız harekete geçirilebilecek bir olgu değil. Nüfus politikaları da nüfusu artırmaya yönelik politikalar olduğu için onun karşılığı da kürtajı yasaklamak oluyor. Ben sağlıkçı olduğum için çok iyi biliyorum, aile planlama hizmetleri artık neredeyse verilmiyor. Kürtaja karşıyım deyip kadınları kürtaja mahkum eden bir yaklaşım var. Gözaltındaki tacizler için buradayız, bana enteresan geliyor. 12 Eylül’le hesaplaştığını iddia eden bir hükümet 12 Eylül zindanlarındaki uygulamaların aynısını devam ettiriyor ve kendisine sonra demokratım diyor. Eğer bu demokrasiyse, ben kendi adıma ve çocuklarım adına böyle bir demokrasi istemiyorum. Başörtülü kız kardeşlerimizin başları zorla açıldığında onlar neler hissettilerse biz de çıplak aramalara maruz kaldığımızda aynı şeyleri hissediyoruz.”
Bir devlet kurumunda öğretmen olduğu ve iki kızı üniversiteye devam ettiği için ismini açıklamak istemeyen bir kadın eylemci, bugüne kadar Üsküdar Doğancılar Parkı ve Yoğurtçu Parkı’nda forumlara katılmış. Forumlarda kadının rolü ne olduğunu soruyoruz. “Erkek egemen bir toplumda kadının rolü ne ise forumlarda da öyle. Forumlara kadınların katılımı az. Kadınlar eşlerine tepki duyduklarından forumlara katılmak istemiyorlar” diyor. Mahalledeki forumların konusu ise mahallenin sorunları ve hükümet politikaları. Kadın konulu forumlar ise henüz yapılmamış. Eyleme katılımı az bulan eğitmenimiz “Bizi alkışlayan kadınlar da aramıza katılmalıydı. Korku, baskı ve şiddet politikasından korkulduğu için sonuç bu oldu” diyor ve ayaküstü sohbetimizi tamamlıyoruz.
Kadınlarla uğraşmayı bırakın artık!
Dilber Cihan Aksu 63 yaşında, “çocukluğumdan beri kadınlar için her fırsatta sokaktayım” diye başlıyor söze. “İki kız çocuğum var ve çocuklarımın ileride ezilmesini, baskı görmesini istemiyorum. Biz böyle zor şartlarda yaşamak zorunda kaldık ama en azından gençler böyle yaşamasın. Erkekler nasıl özgür, rahat ve güvende hissediyorsa kendilerini, kadınlar da öyle yaşasın istiyorum. Yolda yürürken şu tedirginlikleri atmalı artık kadınlar üzerinden; bana bir şey mi olacak, tacize mi uğrayacağım, başıma bir iş gelir mi? Kadınların haklarını savunmak için buradayım ve olmaya da devam edeceğim.”
Sokağa çıkmaktan korkan, kaygıları olan kadınlara da seslenmeyi ihmal etmiyor Dilber Cihan Aksu: “Bu korkuyu üzerimizden atmamız lazım. Bana necilik, adam sendecilik, bir yere kadar. Sokaklara dökülmek, sesimizi duyurmak zorundayız. Buradaki sayıyı da yeterli bulmuyorum. Biz Koşuyolu’nda da mahalle çalışması yapıyoruz, Koşuyolu Forumu olarak kararımız vardı ancak kadınlar yine de yeterli sayıda katılmadı. Tabii ki bunda polisin tutumu, uyguladığı şiddetin de etkisi çok. Gaz yemekten insanlar ürküyor artık. Ben de çokça gaz yedim, vahşetini yaşadım. Şimdi de onun kaygısını yaşıyorum, burada beklerken bile tedirginim. Başbakan artık kadınlarla uğraşmayı bıraksın. Kadınların hamileliğiyle, evliliğiyle uğraşmayı bıraksın artık. Keşke bütün kadınlar çıksa da dersini verse.”
5 Ekim 2013 18:39
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!
Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

DEM Parti’de toplantı üstüne toplantı
Özel yetkilendirilmiş TBMM komisyonu gündemde

İzmir’de üç tütün fabrikasında grev var
'Ömrümüzü verdik, emekli bile olamadık'

Elif Görgü'nün haberi
Ukraynalı Gazeteci Guz: Ukrayna, ABD desteğini korumak için çıtasını düşürecek

Ragıp Zarakolu'nun yazısı
Evrensel'i Takip Et