Bir işçi kadının gözünden yerel yönetimler
Zeynep 24 yaşında. 6 aydır Ostim’de plastik işleri yapan bir atölyede çalışıyor. Asgari ücret alıyor, bu aralar evlilik hazırlıkları yapıyor. Her sabah kahvaltıda karşılaşıyoruz Zeynep’le. Simit ve çayla birlikte güzel sohbetlerimiz oluyor. Son zamanlarda her yer muhtar adaylarının afiş ve reklamı ile dolu. Hal böyle olunca sohbetimiz de seçimlere geliyor. “İşçi bir kadın olarak Ostim’de nasıl bir yerel yönetim istersin, hangi sorunlarınız çözülmeli?” diye soruyorum ona. “Yakında evleneceğim ve ilerde bir çocuğum olacak. Çocuk olunca iş yaşamına dönmek zor oluyor, bu yüzden işten ayrılan birçok arkadaşım var. Çocuklarımızı güvenle gönderebileceğimiz ve yakınımızda olacak kreşler çok önemli ve Ostim’de kreş yok. Ben Siteler’de de çalıştım, orada da yok. Sanki bilerek kadınların çalışması istenmiyor gibi”.
Ayşe ÖZDEMİR
Zeynep 24 yaşında. 6 aydır Ostim’de plastik işleri yapan bir atölyede çalışıyor. Asgari ücret alıyor, bu aralar evlilik hazırlıkları yapıyor. Her sabah kahvaltıda karşılaşıyoruz Zeynep’le. Simit ve çayla birlikte güzel sohbetlerimiz oluyor. Son zamanlarda her yer muhtar adaylarının afiş ve reklamı ile dolu. Hal böyle olunca sohbetimiz de seçimlere geliyor. “İşçi bir kadın olarak Ostim’de nasıl bir yerel yönetim istersin, hangi sorunlarınız çözülmeli?” diye soruyorum ona. “Yakında evleneceğim ve ilerde bir çocuğum olacak. Çocuk olunca iş yaşamına dönmek zor oluyor, bu yüzden işten ayrılan birçok arkadaşım var. Çocuklarımızı güvenle gönderebileceğimiz ve yakınımızda olacak kreşler çok önemli ve Ostim’de kreş yok. Ben Siteler’de de çalıştım, orada da yok. Sanki bilerek kadınların çalışması istenmiyor gibi”.
“Başka?” diye soruyorum, beklemeden cevap veriyor Zeynep: “Toplu yemekhaneler olabilir. Bizim burada küçük küçük yerler var ama 4 çeşit yemek 6 lira. Her gün dışardan yiyoruz, ayda 150 lira ediyor. Temiz mi, kullanılan malzemeler güvenilir mi bilmiyoruz. Denetleyebileceğimiz ve daha az para ödeyebileceğimiz, hatta ödemeyeceğimiz yemekhaneler güzel olurdu” diyor.
“Aydınlatma sorunu da var, akşamları artık hava daha erken kararıyor. Ostim’de köpek çok, nereden ne çıkacağı belli olmuyor. Kadınların karanlıkta yürümesi de zor oluyor. Sokakların temizliği de sorun. Yazın özellikle çok koku yapıyor, yerleşim alanlarında akşam 8.30 dan sonra çöp atma uygulaması var, ama sanayi bölgelerinde böyle bir uygulama yok. Olsa da yapamayız 6’da işten çıkıyoruz. Ama bu atıkları değerlendiren plastik, kağıt, cam gibi dönüşümü olan atıklar için büyük çöp konteynırları olsa, bir de haftada bir yerine günlük toplansa çöpler çok iyi olur.”
Yönetimlerde kadınların olması gerektiğini düşünüyor Zeynep. “Bir erkek bir kadın kadar kadını anlayamaz. Mahallelerde oy kullananların çoğu kadın ve evdeki sorunlarla uğraşan, çözmeye çalışan da annelerimiz, ama galiba sorun çözmede iyiyiz fakat yönetmede değiliz ki kadınlar pek yönetimde olamıyor”. Sohbetimize devam etmek istesek de işe yetişmek zorunda Zeynep. “İyiyiydik böyle ama gitmem gerek” diyor, konuşmaktan içmeyi unuttuğu çayını bir dikişte bitirerek.
KADIN MECLİSİ NE İŞE YARAR Kİ?
Seçim afişlerindeki sloganlar gıcık ediyormuş Zeynep’i: “Hepsinin ‘halkçı belediye, birlikte yöneteceğiz’ gibi sloganları var ama ben Ankara’da bir tane halkın söz sahibi olduğu yönetim görmedim. Ve belediyecilik bana hep daha fazla para kazanmak isteyen kişilerin giriştiği bir anonim şirket gibi geliyor. Ulaşım sorununu çözeceğiz diyor, ama trafiği hiç rahatlatmayacak bir yerde ağaçları keserek yol yapmaya başlıyor, nasıl güveneceğiz ki?”.
“Peki mümkün değil mi halkın yönetimde olduğu bir yerel yönetim?” diye sormadan edemiyorum. “Evet mümkün, hatta zor bile değil bence” diyor gülerek ve devam ediyor: “Her kesimden kadın, erkek, işçi, genç, hepsinin taleplerini söyleyeceği mahalle meclisleri olacak aslında. Mesela bizim belediyede gençlik, kadın ve çocuk meclisi var ama orada da sanki kadınlar yemek yapmayı bilmiyormuş gibi onlara yemek yapmayı, gençlere ve çocuklara da saz bağlama kursu falan öğretiliyor”.