Tek kadın işçi çalışmıyor ama..
Toyota işçilerinin eşleri, sendikalaşma mücadelesinin bir parçası artık. Tek bir kadın işçinin çalışmadığı fabrikada sendikalaşmanın başarı ile tamamlanması için sendika irtibat bürosunda ‘kadın komisyonu’ kurulmasına ön ayak olan kadınların hikayesi bu.
Arzu ERKAN
Sendikalaşmaya karar vermek zordur ülkemizde. İşten atılma riskini göze almayı gerektirir. Yaşanmış öylesine çok örnek var ki. O nedenle sendikaya üye olmaya karar vermiş bir işçinin önüne çıkan ilk engel kimi zaman en sevdikleridir. İşsizliğin milyonlarla ifade edildiği ülkemizde işçi ailesi için en zor olanı olsa da bu karar; insanca yaşayabilecek koşullar için başkaca çıkar yol da yoktur.
Toyota otomotiv fabrikasında çalışan işçiler de insanca çalışma koşulları talebiyle bir süredir sendikalaşma faaliyeti sürdürüyor. Bant sistemi ile çalışılan fabrikada, ağır çalışma koşulları ve bu koşulların yarattığı meslek hastalıklarından kurtulmak, işçiler arasındaki rekabetin ve performansa dayalı ücret sisteminin ortadan kaldırılması için sendikalaşmaya karar vermişler. Sakarya’da kurulu fabrika il genelinde ‘çalışma koşulları iyi, en yüksek maaş veren fabrika’ olarak bilinince de kolay olmamış ailelerle bu kararı paylaşmak.
Çalışma koşulları hakkında az çok bilgi sahibi olan aileler anlamaya çalışsa da hemen kabullenememişler bu durumu. İşten atılma kaygısı, gelecek endişesi ağır basmış ve basmaya da devam ediyor. Eşlerinden fabrikayı, oradaki koşulları dinledikçe, sendikalaşmanın ne anlama geldiğini kavradıkça sahiplenenler de olmuş.
İşte size anlatacağımız onların hikayesi. Tek bir kadın işçinin çalışmadığı fabrikada sendikalaşmanın başarı ile tamamlanması için kafa yoran, diğer işçi eşlerini yan yana getirmeye çalışan, bu amaçla sendika irtibat bürosunda ‘kadın komisyonu’ kurulmasına ön ayak olan kadınların hikayesi.
YAN YANA DURMAK İÇİN
Türk Metal Sendikası Toyota İrtibat Bürosu Kadın Komisyonu’nda yan yana geliyoruz işçi eşleri ile. Hummalı bir çalışma içerisindeler ve oldukça da heyecanlılar. Komisyon olarak ilk etkinliklerini gerçekleştirecekler. Toyota’da çalışan diğer işçi eşleriyle bir araya gelmek, sorunlarını ve çözüm yollarını birlikte tartışmak için bir ‘tanışma çayı’ organize etmişler. Kadın Komisyonunun amacını, öncelikle sendikalaşmanın başarı ile tamamlanması için işçi eşleri olarak yan yana gelmek, herkesin kafasındaki soru işaretleri ve kaygıları birlikte tartışmak olarak ifade ediyorlar. Bu onların ilk hedefi. Çıktıkları yolu başarı ile tamamlama arzusundalar. Sadece bu değil ama. Kadınlara yönelik etkinlikler, paneller, söyleşiler yapmak da planları arasında.
Eşleri sendikalaşmaya öncülük eden işçilerden olduğu için, eve geç gelmelerine, onları ve çocuklarını ihmal etmelerine ilk başlarda kızmamış da değiller. Bir işçi eşi “çok söylendim başlarda. Gece geç gelir, sabah erkenden de evden çıkardı. ‘Nereye gidiyorsun, bu saatlere kadar ne yapıyorsun?’ diyordum. Sendikaya gelip, gittikçe ben de öğrendim. Şimdi ben gidip, geliyorum. Hatta şimdi onlara ‘sizin yapamadığınız işçileri biz üye yapacağız’ diye takılıyoruz” diyor.
Onlar; kadın komisyonu olarak ilk etkinliklerini geride bıraktılar. Bu etkinlikle yeni işçi eşleri ile yan yana gelmenin, onlarla birlikte tartışmanın, birlikte eğlenmenin heyecanını yaşadılar. Sayılarının yeni işçi eşleriyle artmasının verdiği güvenle bir yandan komisyon odasını nasıl düzenleyeceklerini planlarken, diğer yandan sendikaya geldiklerinde çalışmalara daha rahat katılabilmeleri için bir de çocuk odası düzenliyorlar. Genel etkinliklerin yanı sıra ev toplantıları yapacaklarını da söyleyen işçi eşleri yeni katılımlarla daha da büyüyeceklerine ve sendikalaşmanın başarı ile tamamlanacağına yürekten inanıyorlar.
AŞILAN KAYGILAR, ATILAN ADIMLAR
Bu noktaya gelmeleri kolay olmamış. Onlar da tıpkı diğer işçi eşleri gibi ilk başlarda çok kaygılılarmış. Bu kaygılarını çekinmeden de paylaşmışlar eşleriyle. Bir işçi eşi, “iş bulmak kolay mı? Ya işten atılırsa? Çocuklar okuyor. Bu yaştan sonra nasıl iş bulur” sözleriyle anlatıyor kaygılarını.
Kaygılarını aşmalarını sağlayansa sendikanın organize ettiği eşli eğitimler olmuş. Bu eğitimlerde hem sendikalaşmanın ne tür haklar getirdiğini öğrenmişler, hem de eşlerinin evde pek anlatmadığı fabrikadaki çalışma koşulları hakkında bilgi sahibi olmuşlar. Komisyonda yer alan ve diğer kadınların ‘abla’ diye hitap ettikleri, her türlü olumsuzluğa pozitif bakma yönü nedeniyle adını “Polyanna” taktıkları işçi eşi, “Beni eşli eğitimde en çok etkileyen bir işçinin ağlayarak anlattığı çalışma koşulları oldu. Hiç unutamıyorum, hıçkırıklar içinde anlattı yaşadıklarını. Amirlerin çoğu zaman küfür ve hakaretler yağdırdığını, hatta bir gün amirin kendisine ‘köpek gibi çalışacaksın’ dediğini. O bunları anlatınca ‘benim de eşim bunları yaşıyor olabilir’ diye düşündüm. Bu muameleyi kabul etmek imkansız. Hak verdim onlara, sonuna kadar da yanlarındayım. Gerekirse onunla gece gündüz ben de ev ev gezerim. Yeter ki sendika gelsin fabrikaya” diyor.