Çocukların ağır romanı
20 Kasım Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin (ÇHS) BM Genel Kurulu tarafından 1989 yılında kabul edilmesinin yıldönümü. Türkiye’de 23 Nisan’da kutlanan çocuk günü dünyada 20 Kasım’da kutlanıyor.
Dikran M. Zenginkuzucu
20 Kasım Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin (ÇHS) BM Genel Kurulu tarafından 1989 yılında kabul edilmesinin yıldönümü. Türkiye’de 23 Nisan’da kutlanan çocuk günü dünyada 20 Kasım’da kutlanıyor. ÇHS bugün için BM’nin en geniş katılımlı Uluslararası Sözleşmesi durumundadır1. ÇHS 2. Maddesi çocuklara karşı her türlü ayrımcılığı yasaklar, 28. Madde eğitim hakkını, 30. Madde azınlık çocuklarının haklarını düzenler. Ancak dünyanın her yerinde çocuklar, özellikle de etnik, dinsel, kültürel azınlık çocukları, göçmen çocuklar ayrımcılık ile yüzleşmektedirler. Bu ayrımcılığın bir tezahürünü Evrensel Gazetesi Eylül’ün son günlerinde gündeme taşıdı. Habere göre Çanakkale Mustafa Kemal İlkokulu’nda Roman kökenli öğrenciler diğer öğrencilerden ayrılarak bir sınıfa toplanmıştı, diğer sınıfların mevcudu 24–27 öğrenci iken 2/B sınıfında sadece Romanlardan oluşan 18 öğrenciyle öğrenime devam ediliyordu. Roman öğrencilerin aileleri ise duruma “Bizim çocuklarımız ayrı bir sınıfta toplanarak ayrımcılık yapılıyor. Okulda yaşanan bu ayrımcılık, teneffüste öğrencilere nasıl yansıyor? Çocuklarımız kendilerini diğer öğrencilere göre daha kötü hissediyor. Bizim çocuklarımızda ne var? Cüzzamlı mı bu çocuklar?” şeklinde tepki gösteriyorlardı2. Haber yankı uyandırdı ve okul yönetimi ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü haberin doğru olmadığını iddia etti. HDP İstanbul Milletvekili A. Levent Tüzel konu ile ilgili MEB Nabi Avcı’ya olayın gerçekliği hakkında ve “bu ayrımcı ve insan onurunu zedeleyici çağdışı uygulamaların önlenmesi için ne tür önlemler alınmıştır?” şeklinde sorular yöneltti. Bakan Avcı henüz bu soru önergesine cevap vermedi ancak Çanakkale İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Şaban Karakaş haberi şöyle yalanladı:
“Okulda eğitim gören Roman vatandaşlarının çocuklarının tek bir sınıfta toplanarak diğer öğrencilerden ayrılması gibi bir durum söz konusu değildir. Roman vatandaşlarının çocukları olan öğrenci sayımızın toplamı ikinci sınıflarda 26’dır. 2. sınıflarda 5 şube vardır. Şubelere göre dağılımı ise 2-A’da 5, 2-B’de 5, 2-C’de 5, 2-D’de 5, 2-E’de 6’dır. 2-B sınıfındaki toplam 13 öğrencinin dağılımı 5 Roman vatandaşlarının çocukları, 8 de diğer çocuklar şeklindedir.”3
İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Roman çocukların şeceresini tutması, Roman vatandaşların çocukları ve diğer çocuklar olarak yapılan sınıflandırma ve açıklama “özrü kabahatinden büyük” atasözünü hatırlattı. Bu tasnif daha önce karşılaştığımız gayrimüslim yurttaşların kodlandığı ve çocukların azınlık okullarına girişlerinde bu kodların kontrol edildiği “soy kodu” uygulamasını da hatırlatmadı değil4.
Roman çocuklara karşı önyargı ve ayrımcılık sadece Türkiye’ye mahsus bir olgu değil aksine Avrupa’da güçlü şekilde hissedilen bir durumdur. Yunanistan’da ve İrlanda’da yalnızca sarışın oldukları ve yerleşik Roman imajına uymadıkları için iki çocuğu çalınmış olabilecekleri gerekçesiyle ne bir delil ne de mahkeme kararı olmaksızın ailelerinden alınması ve DNA testi sonucu roman ailelerin çocuğu olduklarının anlaşılması henüz çok yenidir. Bu olaylarla Romanlara ve özellikle de bu iki çocuğa verilen mesajı tasavvur edebiliyor muyuz? Hırvatistan’da da Roman çocukların pedagojik bir gerek olmaksızın ayrı sınıflara toplandığı, Çek Cumhuriyeti’nde kendi kültürlerine uygun olmayan bir psikolojik teste tabi tutulan Roman çocukların büyük kısmının (yaklaşık üçte iki) zihinsel ve sosyal olarak özürlüler için kurulmuş özel okullarda eğitim görmeye zorlandığı görülmüştür. Yunanistan’da da Roman çocukların okula kabul edilmeden diğer çocuklardan ayrı hazırlık sınıflarına gitmelerinin zorunlu tutulması ya da yalnızca Romanlara ayrılan okullara devam ettirilmesi Avrupa’da yaşanan örneklerden sadece bir kaçıdır.
Çocuklar önyargı ve nefretten uzak her türlü şiddet, istismar, sömürüden korunarak gelişimlerini tamamlamaları için gerekli beslenme, barınma, sağlık, eğitim, oyun, kültürel aktivite ve iletişim haklarından yararlanabilmeli, toplumsal hayata birey olarak katılımları sağlanmalı, görüş ve düşüncelerini ifade edebilmeli ve dinlenmelidirler. Roman toplumunun kültürel, demografik yapısı gereği farklı oldukları, bulundukları bölgelerde entegrasyon sorunları yaşadıkları biliniyor ve Roman çevrelerce de sık sık dillendiriliyor. Roman çocukların da okula gitmeme, devamsızlık ya da terk etme oranlarının yüksek olduğu gözlemlenmektedir.5 Yoksulluk, barınma koşulları, nüfus cüzdanı olmaması, ailelerin mevsimlik işler için sürekli göçmesi ile okul arkadaşlarının uyguladıkları şiddet ve eğitimcilerin ayrımcı tutumları bu durumun nedenleri arasında sayılabilir. Avrupa Roman Hakları Birliği kızların eğitimine önem verilmemesini ve erken evlenme “geleneğinin” de ayrıca kız çocuklarının eğitiminde engeller olarak sayıyor6. Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de işsizlik, sağlık ve toplumsal hizmetlere erişim, yurttaşlık ve kamu hizmetlerinden faydalanamama gibi sorunlar da çocukları etkilemektedir. Bu sorunlar ranta yönelik ve sorunları ağırlaştırıcı kentsel dönüşüm projeleri ile değil Roman halkının katılımıyla ve beklentileri doğrultusunda, toplumun her kesimini içine alacak önyargı ve nefretten uzak bir ekonomik ve sosyal program ile aşılabilir. Bir takım çalışmaların kısmen yürütüldüğü, hükümet ve idare ile Roman dernekleri arasında temaslar kurulduğu doğrudur, bir Roman Dil ve Kültür Enstitüsünün kurulacak olmasını Roman yurttaşlar memnuniyetle karşılamışlardır. Ancak, unutulmamalıdır ki bir azınlığın sorunu çoğunluk içinde çözülebilir. Öncelikle önyargı, ayrımcılık ve nefret içeren ve bunları yeniden üreten anlayış ve ortamın ortadan kaldırılması, bunun için eğitimcilerin ayrımcılığa karşı eğitilmeleri önemlidir. Bu anlayışla gerek toplumsal gelişim gerekse de çocukların eğitim hakkını gözetmek amacıyla eğitim sisteminin önyargı ve nefret söylemlerinden uzak, insan hakları, insanlık onuru, eşitlik, düşünce özgürlüğü, birlikte yaşama kültürü, farklılıklara saygı temeline oturtulması, anadilde eğitim ile kendi dilini ve kültürünü öğrenme hakkının tanınması ve azınlıkların kamusal ve toplumsal hayat ile iş yaşamına girişinin önünün açık olması gereklidir.
* Yrd. Doç. Dr., Nişantaşı Ü. İİSBF.
1 193 ülke Sözleşmeye Taraftır. Sözleşme'nin 3 de Ek Protokolü vardır. Türkiye ÇHS'yi 14 Ekim 1990'da imzaladı ve 27 Ocak 1995'te yürürlüğe girdi.
2 Evrensel, 25 Eylül 2013.
3 http://www.haberler.com/roman-cocuklara-ayrimcilik-yapildigi-iddiasina-5109352-haberi/
4 Agos, 2 Ağustos 2013; Dikran M. Zenginkuzucu, "Soy kodu ya da malumun ilanı", Evrensel Pazar 11 Ağustos 2013.
5 MEB, Roman Çocukları ve Eğitim Çalıştayı Raporu.
6 ERRC Türkiye Raporu, s. 19 - 20.