Elif ERGİN
Kayhan GEYİK
Başbakan, AKP’nin Kızılcahamam’daki İstişare toplantısında gençlere sesleniyor; “Siz eskileri bilmezsiniz, anne babalarınıza sorun bakalım size ne anlatacaklar?” Devam ediyor; “Eskiden tüp kuyrukları vardı şimdi tüp geçitler!” Ve evirip çevirerek lafı yine Gezi eylemlerine getiriyor. Vermek istediği mesaj çok açık; tüm muhalif kesimler O’na göre, ülkenin ilerlemesine karşı!
İstanbul demir ağlarla örülürken; iki yaka, ‘asrın projesi’ bir tüp geçitle birbirine bağlanırken; havada onca çılgın proje uçuşurken nasıl oluyordu da Gezi’deki ‘üç ağacı’ bahane eden milyonlarca genç sokağa çıkabiliyordu? Başbakan nasıl aksırsa ona göre hiza alan hükümet erkanı yanıtlıyor; “dış güçlerin oyunu”, “komplo var” vs...
Ülkeyi ve İstanbul’u yönetenler bu tartışmayı bir türlü bırakmıyor. Çünkü onlar için Haziran Direnişi geçmiş bir mesele olmaktan çok; geleceğe taşınmış bir sorun. Böyle olduğu içindir ki, gençler baş hedefe konuluyor; Başbakan öğrenci evlerini hedef gösteriyor. Gençlere “Sen nasıl bir hayat yaşamak istiyorsun” diye sormak yerine, gençlerin hayatlarıyla ilgili kararları alma hakkını baştan kesip soruyu “Kızın/oğlunun böyle yaşamasını istiyor musun?” diye aileye yöneltiyor. Ve belediyenin zabıta ekiplerini emniyet güçleriyle kol kola öğrenci evlerini basmaya gönderiyor! Olimpiyatları elinden kaçıran Gençlik ve Spor Bakanı da (dönüp İstanbul’un haline bakacağına), özgür ve yaşanabilir bir kent için mücadele eden gençleri suçlamış ve utanmadan “kına yakma” çağrısı yapmıştı. İşte tüm bu açıklamalar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve AKP’nin elindeki ilçe belediyelerinde emir telakki ediliyor ve hızla uygulamaya sokuluyor.
GENÇLİK MECLİSİ KİMİN MECLİSİ?
İBB’nin kurduğu Gençlik Meclisi, “muhafazakar demokrat” siyasetin gençlere nasıl bir gömlek diktiğinin çarpıcı bir örneği. Belediyenin kurduğu bir Gençlik Meclisi ne işe yarar? Her şeyden önce, ayrımcılık yapmadan tüm İstanbul gençliğini kucaklamayı hedefler. Gençlerin özgürce sorunlarını dile getirmelerinin ve taleplerini iletmelerinin aracı olur. Böyle bir yapıda; okullara, mahallelere, işyeri ve atölyelere dayanan ve milyonlarca genci karar sürecine dahil eden demokratik bir işleyiş şarttır. Peki, İBB Gençlik Meclisi ne kadar böyledir?
Gençlik Meclisi’nin internet sitesine şöyle bir bakıldığında; durumun yukarıdaki tarifle uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığı görülür. İşte sitede ilan edilen başlıca duyuru ve ilanlar; “Meclis’te temsil ve Başkanlık Sistemi sempozyumu”, “İslam dünyasında liderlik konferansı organizasyonu”, “Mülteci kamplarındaki Suriyelilere yardım”, “Kariyer günleri”vs...
Vahşi cinayet ve terörist eylemlerle adından söz ettiren El-Nusracıları kamplarda koruma altına alan bir iktidarın açtığı kampanyalar ne kadar yardım amaçlı olabilir ki? “Kin tutmasını bilen ve dindar bir nesil” isteyen bir zihniyetin yönettiği belediyelerde gençlere “İslam dünyasında liderlik”ten başka ne anlatabilir ki? Muhafazakar gericiliği kapitalistlerin hizmetine koşan; kente bakınca gözü yağma ve talandan başka bir şey görmeyen bir anlayışa, şirketlerle kol kola “kariyer günleri” düzenlemekten başka ne yakışır ki?
İBB Gençlik Meclisi ve ilçelerde açılan Gençlik Kültür Merkezleri ile siyasal iktidar bir yandan göz boyarken; öte yandan “iş, eğitim ve gelecek” isteyen gençlere yandaşlık, adam kayırmacılık, yalakalık nasıl yapılır; biat ve şükür etmek nasıl bir erdemdir, işte bunları öğretiyor.
KENTİN GENÇLERİ NE İSTİYOR?
Diğer düzen partileri gibi AKP de gözünü gençliğin oylarına dikmiş durumda. Öyle ya sadece İstanbul’da okuyan üniversiteli öğrenci sayısı 400 binlere ulaştı. İlk ve ortaöğrenimde gençlik kategorisinde ifade edilenlerin sayısı 1 milyonu çoktan aştı. İşçisi, işsizi, öğrencisiyle; kentte yaşayan gençlerin sayısı 6-7 milyona dayandı. Peki bu kentin gençleri ne istiyor?
- Başbakanın söyleminin tersine; “her üniversite bitiren iş bulsun” istiyor,
- Milyonca öğrenci ve tüm yoksul gençler için ulaşım ücretsiz olsun istiyor,
- Tüm öğrenciler için yeter sayıda, sağlıklı ve ücretsiz yurtlar kurulsun istiyor,
- Eğitimde eşitlik ve yoksul çocukları için karşılıksız burs istiyor,
- Uyuşturucu çetelerine karşı etkili önlemlerle birlikte sportif, kültürel, bedensel etkinlik alanlarının yapılmasını istiyor,
- Çocuk yaşta çalışmanın yasaklanmasını, tüm yoksul ve emekçi gençlerin sosyal güvence altına alınmasını istiyor,
- Fabrikalarda, atölyelerce çalışan milyonlarca genç için insanca çalışma koşulları ve sosyo-kültürel alanların açılmasını istiyor,
- Farklı dillere, inançlara, kültürlere özgürlük istiyor
- Yaşanabilir bir kent istiyor...
Bu kadarının bile olması için; İstanbul’un yağma ve talancılardan, onlara hizmet eden burjuva düzen partilerinden kurtarılması gerekiyor. Kentin, halkın demokratik yönetimine teslim edilmesi gerekiyor! Aksi taktirde; öğrenciler paralı yurtlara ve cemaat evlerine mahkum olmaya devam edecek. Aksi halde; (ODTÜ’de olduğu gibi) belediyeler doğa ve bilim düşmanlığıyla anılmayı sürdürecekler. Aksi halde; gençliği en azından uyuşturucu, yozlaşma ve çeteleşme batağından çıkarmak hiç ama hiç mümkün olmayacak.
GENÇLİK SON SÖZÜNÜ DAHA SÖYLEMEDİ!
Gezi sürecinden önce “bu gençlerden adam olmaz diyenler” ne kadar yanıldıklarını anladılar. Çünkü yaşanabilir bir kent ve demokratik bir ülke isteyen milyonların eylemi, enerjisini bir bütün olarak gençlerden aldı. Öyleyse 30 Mart yerel seçimlerine giderken; emek, demokrasi ve özgürlük güçleri, gençlerin bu taleplerini öne çıkaran alternatif bir odak oluşturmalı. Gençler de oy deposu olmadıklarını gösterecekleri ve her kademede seçme, seçilme, gerektiğinde seçtiklerini görevden alma yetkisini kullanacakları yığınsal bir örgütlenme yaratmalı; hem seçimlere hazırlanmak hem de kent yönetimini denetlemek için...
Evrensel'i Takip Et