Eşkıya kitapçıya indi
Eğer Türkiyeli iseniz bu aralar eşkıya olmanıza ramak var demektir. Başbakanın kendisini eleştiren, kendisine biat etmeyen herkesi sonsuz bir hızla eşkıya ilan ettiği bu dönemde “Eşkıya nedir, ne değildir, bir eşkıyayı iktidar sahipleri için sakıncalı yapan özellik neyin nesidir?” sorularını soranlarınız varsa Eric J. Hobsbawm’ın k
Yaşayan en büyük Marksist tarihçilerden biri olduğu kabul edilen Eric J. Hobsbawm “Büyük bir hareketle birleştiğinde, toplumu değiştirebilecek olan ve değiştiren bir gücün parçası” olarak tanımladığı eşkıyalığın türlerine de açıklık getiriyor.
EŞKIYANIN GÖR DEDİĞİ
Eşkıya denince aklına elinde silahı mazluma vuranlar gelen için, Hobsbawm’ın rehberi oldukça açıklayıcı. Özellikle modern toplumlara yansıyan Hopa tipi “muktedir karşıtı eşkıyalığı” ve kapitalizme karşı başlatılan bu direnişi daha iyi okumak adına kitabı incelemekte fark var. Kapitalizmin eşkıyalık kavramına ve kendini dayandırdığı açlık eğilimi ve yoksulluk durumuna etkisine dek giden Hobsbawm, kırsal tarımdan endüstriyel tarım sürecine geçişte eşkıyalığın değişen doğasını açıklıyor. Gramsci’nin “Sınıf mücadelesi haydutluk, şantaj, ormanlık arazilerin kundaklanması, çiftlik hayvanlarına el konması, kadınların ve çocukların kaçırılması ve belediye kurumlarına saldırılmasıyla iç içe geçerek karışmış durumdadır” anlatısına değinen yazar İtalya’da bandito olarak anılan ve aslen “Kanun dışında kalan” anlamına gelen eşkıya sözcüğünün sistemin dışında bir savunmasını yapıyor. Osmanlı’daki on altıncı ve on yedinci asır Celali ayaklanmalarına dek dönen yazar, eşkıyalığın iktidarın tarihinden ayrı düşünülemeyecek denli önemli bir kavram olduğunu da öne atıyor.
HOPA’NIN GÖR DEDİĞİ
Özellikle, hakim kuvvetle çatışanlar için hızla kullanılması bakımından eşkıyalığı “sosyal eşkıyalık” kavramı çerçevesinde işleyen Hobsbawm, eşkıyalığın tek başına kanunlara baş kaldırmak ya da kanun dışı olmaktan ibaret olmadığına, eşkıyalık dendiğinde aklımıza gelmesi gereken asıl şeyin toplumla iş birliği ve toplum yararı gözetmek olduğuna dikkat çekerken “eşkıya” olarak adlandırılanların genellikle toplum tarafından benimsenip gerekirse saklandığını gösteriyor. Aslında Gramsci’nin sınıf mücadelesi ve kırsal mücadeleyi eşleyen tezinde olduğu üzere, bugün birçok halk adına hareket eden mekanizmanın halkça kucaklanması, devlet güçlerinden saklanması gibi durumlar yazarın tezlerini fazlasıyla doğruluyor. Dahası halkın doğrudan şiddetin muhatabı olduğu Türkiye gibi totaliter bir yönetimle karşılaşan ülkelerde bugünlerde eşkıyalara ve onların cesaretine ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu bir kez daha doğruluyor. Başbakan gibilerin eşkıya kelimesini küfür olarak kullandığı günlerde, halkın sofralarında “yiğitlerimiz” diye barındırdığı ‘68’in eşkıyalarını, Kızıldere’yi ve Nurhak’ı bize hatırlatıyor. Elbette Hobsbawm’ın çalışması Türkiye sosyalist hareketinin eşkıyalarını kapsamıyor, ama eşkıya kelimesiyle az bıyıklı iktidara rağmen barışmayı ve sofralarda tekrar eşkıyalar için yer ayırmayı garanti altına alıyor.
Eşkıyalar içinde farklı coğrafyalardan eşkıyalara dair çizimler ve fotoğraflar da barındırıyor. 282 sayfalık kitapta sosyalizm, kapitalizm gibi sistemlerle eşkıyalığın kurduğu bağı ve çelişkilerini de içeren ciddi bir analiz var. Modern zamanların eşkıyalarının kim olduğunun tanımını yapmayı muhafazakarlara, özellikle de Tayyip Erdoğan’a bırakmak istemeyenler için Eşkıyalar biçilmiş kaftan. (İstanbul/EVRENSEL)