24 Kasım 2013 07:55

Anne, ben Kayseri’deki oğlunum

Ali İsmail Korkmaz'ın Kayserili yaşıtları, gazetemize gönderdikleri mektuplarla Ali İsmail Korkmaz davasının Kayseri'de yalnız kalmayacağını bir kez daha gösterdi.

Anne, ben Kayseri’deki oğlunum
Paylaş

Ümit Kartal

Ali İsmail Korkmaz’ın annesine;
Anne;
Sana ‘Anne’ demekte hiçbir tereddüt duymayan binlercesinden biriyim ben de… İnsanlar; doğumda, düğünde, oyunda kardeş olurlar. Bu topraklarda çocuklar, acıda kardeş olmayı öğrendiler. Biz de öyle öğrendik.
Bu mektubu sana Kayseri’den yazıyorum. “Ali İsmail’in annesine mektuplar yazacağız” dediğimiz gün gelmeye başladı onlarca mektup. Belki yıllardır mektup almamışsındır.  Yakında eline ulaşacaktır.
Büyüklü küçüklü, sarışın, esmer, kızlı-erkekli onlarca evladın mektuplar yazıyor sana. Hayatında hiç mektup yazmamış çocuklar, daha hiç görmedikleri ‘anneleri’ne, sana mektuplar yazıyor.
Yazmak bu kadar mı zor olur? Evlat acısını bir nebze olsun dindirebilecek bir kelime, bir cümle, bir kitap, bir destan dahi yazılmış, söylenmiş midir? Mümkün değil. Ne desek boş, ne yazsak faydasız, biliyoruz. Ama sadece şunu bilmeni istiyoruz: Kayseri’de de yalnız kalmayacaksınız!
Tam da öyle diyor mektubunda Neşe; “Yanınızda olduğumuzu bilin!” “2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan gece binlerce Ali İsmail doğdu bu ülkede biliyor musunuz? Çığlık atmaktan, özgürlüğe koşmaktan korkmayan binlerce İsmail… Tıpkı sizin Ali’niz gibi. Biliyorum, ne desek yetmeyecek sızınıza. Ama siz de, şunu bilin ki Ali’nin canını yakan herkesin yakasında olacak ellerimiz” diye yazmış Ezgi…
“Davanın Kayseri’ye alındığını duyduğumuz günden beri biz Kayserili gençlerin içindeki korlar alevlendi. Şimdi bu şehrin sokaklarında Ali’nin adı dolanıyor. Aklınız, yüreğiniz buralarda kalmasın” diye yazmış mektubunda Melike…

BEN KAYSERİ’DEN  ALİ İSMAİL KORKMAZ

Betül, “Ben Kayseri’den Ali İsmail Korkmaz” diye başlıyor mektubuna. “Ali’nin haberini arkadaşımdan duydum ve çok üzüldüm. Hem kendime hem Ali’ye. Çünkü ülkemde sokak ortasında bir yaşıtım öldürülüyorken, benim bundan haberimin olmaması zoruma gitti. Dava Kayseri’ye alınmış. Bundan sonra o dava sadece sizin değil, aynı zamanda Kayseri gençliğinin de davasıdır” diyen İlknur, Melike’nin ve hepsinin Ali’yi anlattığı evlatlarınızdan biri.
Tarık seni anlamaya çalışıyor: “Son günlerde zihnimin içinde hep Ali İsmail var. Bundan dolayı biliyorum güzelden, haklıdan yana diye öldürülenlerin analarının yaşlı gözyaşlarını…”
Eda bizi de evlat kabul etmeni istiyor: “Anlatıyorlar ki önceleri esmer yağız bir delikanlı varmış, inandığı dava uğruna bir an bile düşünmeden canını ortaya atmış. Belki kazanamamış düşlediği dünyayı. Belki tutunamamış hayata ama, milyonlarca kardeş kazanmış”
“Senin oğlun asla ve asla unutulmayacak” diyen Hacı Hüseyin de, “Sizi anlayamam belki ama acınıza ortak olabilirim” diyen Betül de, “Ağla anacığım ağla, göz yaşların onun toprağına karışsın, bizimse yüreğimizin yangınına” diyen Arzucan da, “Kayseri vicdan sınavı verecek. Bir tarafta katiller, diğer tarafta sokak ortasında kaybettiğimiz tertemiz bir genç. İnanıyorum ki Kayseri, bu sınavda vicdanının sesini dinleyecek” diyen İsmet abi de, Hatice de, Utku da, Nuri de, Oğuzhan da, İrem de, Eda da, daha nicesi de,  Kayseri’de yalnız kalmayacağınıza emin olmanızı istiyor.

Anne;
Uğraş ile de acıda kardeş olduk. 2005 yılında bir gençlik kampında kazada kaybettik kardeşimizi. O gün babası, “Oğlumu sokakta durup dururken de kaybedebilirdim. Ama ben Uğraş’ı barış kampında kaybettim. Bununla gurur duyuyorum. Şimdi binlerce evladım var” demişti.
Senden bunu istemek zor biliyoruz. Ama senin de şunu bilmeni istiyoruz. Her zaman analar çocuklarını doğurur. Ama bazı zamanlarda da çocuklar analarını doğurur, yeniden var eder. Tıpkı Berfo ana gibi, Fadime ana gibi… Cumartesi anneleri gibi… Daha niceleri gibi…
Acın dinmez bu kesin… Öfken de öyle… Ama hem kendin, hem de Ali için daha sıkı, daha sert yaşamaktan başka yol yok evlat acısını yaşamak zorunda kalan analara.

Anne;
Erdal Eren’i bilir misin? Bir ana kuzusu o da… 17 yaşında idam ettiler onu da… Hikaye o ki, Erdal idam edildiğinde, Dominik Cumhuriyeti’nde bir aile yeni doğan oğluna Erdal Eren ismini koymuş. Diyeceğim o ki; bırak Kayseri’yi, Dominik’te bile olsa, iyiler her zaman kazanacak, iyinin kavgasını veren çocuklar hiç unutulmayacaktır.
3 Şubat’ta Ali’nin davasını anlattığımız yüzlerce, binlerce evladınla Kayseri mahkemesinde buluşacağız. Ama gücün sağlığın el verirse, önceden seninle tanışmak isteriz.
Tüm arkadaşlarım adına, ellerinden öperim.

ÖNCEKİ HABER

Zulme gülümseyebilmenin adıydı; Kaptan

SONRAKİ HABER

İnsan barınma hakkına doğuştan sahiptir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa