02 Aralık 2013 06:00

Hizbullah’la müzakere İran’la anlaşma

Geçen haftaya, İran ile Batı arasında nükleer programla ilgili varılan anlaşma ve Hizbullah’la ABD arasındaki müzakere iddiaları damgasını vurdu. Bölgede yayınlanan birçok gazetede İran anlaşması manşetten verilirken ortaya çıkaracağı etkiler makalelerin konusu oldu.

Hizbullah’la müzakere İran’la anlaşma
Paylaş

Geçen haftaya, İran ile Batı arasında nükleer programla ilgili varılan anlaşma ve Hizbullah’la ABD arasındaki müzakere iddiaları damgasını vurdu.  Bölgede yayınlanan birçok gazetede İran anlaşması manşetten verilirken ortaya çıkaracağı etkiler makalelerin konusu oldu. Lübnan’ın önemli gazetelerinden Daily Star’dan Rami G. Houri’nin belirttiği üzere İran Anlaşması Ortadoğu’yu yeniden şekillendirebilir. Gulfnews’te Marwan Kabalan ise “İran politikasındaki kaymanın açıklaması” başlığını taşıyan makalede sadece zorlu ekonomik yaptırımlar değil ama dinamik bölgesel siyasi denklemlerin baskısı Tahran’ı ABD ile bir uzlaşmayı düşünmeye ittiğini yazdı.

SURİYE KRİZİNE ETKİLERİ

Ortadoğu’nun etkili gazetelerinden Şark Al Awsat’ın yazarlarından Tarık Al Hamid, İran anlaşmasından sonra gözlerin Suriye’ye çevrilmesinin doğal olduğunu ifade ediyor. Hamid, ortaya çıkan gelişmelere bağlı olarak şöyle diyor; “Şu an daha fazla zaman isteyen üç anlaşma ile karşı karşıyayız; Suriye’deki kimyasal silahların imhası, İran-batı anlaşması, önümüzdeki Cenevre 2 konferansı. Bütün bunlar Suriye krizinin çözümünü 2014 yılına öteliyor”.
İRAN ANLAŞMASI VE

MUHALİFLERİN KAYBETMESİ

Sami Kleib Yine Lübnan’da yayınlanan ve Suriye rejimine yakınlığı ile bilinen Al Ahbar gazetesinde  “İran Nükleer Anlaşması Bölgede bir dönüm noktası” başlıklı bir makale kaleme aldı. Kleib yapılan anlaşmaya da atıfta bulunarak , “Tüm göstergeler bölgede (ve bilhassa Suriye’de) Batı’nın önceliği terörle mücadele olduğunu düşündürüyor” dedi. Ayrıca makalede Suriye’de oldukça kritik çatışmaların yaşandığı başta Lübnan sınırındaki Kalamun Bölgesi olmak üzere Suriye Hükümet güçlerinin, Şam, Halep gibi kritik cephelerde silahlı gruplara karşı başarılar kazandığı bilgisi de yer aldı.

HİZBULLAH ABD’NİN SAFINDA MI?

İran anlaşmasından sonra ABD’nin Hizbullah ile gizli müzakereler yaptığı yönündeki haberleri değerlendiren Al Kuds Al Arabi gazetesi ortaya çıkan gelişmeyi “yakınlaşma” olarak değerlendirdi. Makalede, “Lübnan-İsrail cephesinin 2006’dan bu yana sakin olması ve Hizbullah’ın Suriye’de el Kaide ile savaşması Amerika’nın yoluna daha yakın olduğunun ifadesi” denildi.


İRAN’LA ANLAŞMADAN SONRA ESAD

Tarık Al HAMID
Şark Al Awsat


İran ve batı arasında nükleer dosyasıyla ilgili yapılan altı aylık anlaşmadan sonra, Suriye krizine ve Esad’ın iktidarının geleceğine odaklanılması son derece doğaldır. Bu anlaşma belli bir ağırlık oluşturup krizin çözülmesine neden olacak mı? Yoksa Esad’ı önümüzdeki dönem için güvence altına mı alacak?
Bu konu ile ilgili farklı görüşler ve okumalarda farklı varyasyonlar var. Ama dikkat çeken nokta Cenevre 2’nin tarihi, İran anlaşmasından 24 saat sonra geldi. Bu konuyla ilgili Avrupalı bir diplomata fikrini sordum; “Esad’ın düşünülenden daha uzun süre iktidarda kalmasını sağlayan üç şemsiye var” dedi.

ESAD’I KORUYAN ÜÇ ŞEMSİYE

Diplomat, birinci şemsiye; Rusya-ABD gözetiminde gerçekleşen kimyasal silahların imhası anlaşması olduğunu söyledi. İmha işlemi en az 2014’ün ortasına kadar zaman istiyor.
İkinci şemsiye, eğer ilan edildiği tarihte gerçekleşirse Cenevre 2 konferansı bazı kararlarla sonuçlanabilir. Doğal olarak alınan kararların uygulanması zamanı ve bunda İran’ın rolü önem kazanacak.
Üçüncü şemsiye ise batı ile İran arasında Tahran’ın nükleer dosyasında varılan anlaşma. Diplomat bu anlaşmanın da zamana ihtiyacı olduğunu söyledi. Cenevre 2 ile ilgili olarak batı ile İran arasında nasıl bir anlaşmaya varıldığını kimse bilmiyor. Kararlar Umman’ın başkenti Maskat’ta beşlinin gizli bir toplantısında alındı.

ABD RİSK ALMAZ

Diplomat iyi niyetlerle ilan edildiği üzere esas olanın İran-batı anlaşması olduğunu vurguladı. Amerikalılar Esad’tan kurtulmak için anlaşmayı bozabilecek bir şeyler yapabilecekler mi? Diplomatik veriler bununla ilgili herhangi bir işaret göstermemektedir. İkinci bir nokta da Amerika’nın müzakereleri engelleyecek bir irade koymasını hayal etmek zor. Özellikle altı aylık süre için anlaşma, müzakereler konusunda İran ile ABD arasında uzun bir yol olduğunu gösteriyor.

TARAFLAR ZAMANA OYNUYOR

Şu an daha fazla zaman isteyen üç anlaşma ile karşı karşıyayız.; Suriye’deki kimyasal silahların imhası, İran-Batı anlaşması, önümüzdeki Cenevre 2 konferansı. Bütün bunlar Suriye krizinin çözümünü 2014 yılına öteliyor. Bu tarihte vaat edilen seçim var. İran, Rusya ve hatta ABD için, yani bütün kesimler için Esad’ın en az zararla kurtulacağı çözümü temsil ediyor. Ne ABD risk alacak ne İran ve Rusya tamamen kaybedecek ne de Suriye Devrimi* ve devrimcileri kesin bir zafer kazanacak.
Bütün bu gelişmeler bize zamana yönelik bir oyunun sergilendiğini, Suriye’deki süreci değiştirecek bir gelişmenin olmayacağını gösteriyor.
 


HİZBULLAH’IN EN BÜYÜK ŞEYTANLA GİZLİ MÜZAKERESİ

Al Kuds Al Arabi
Başyazı

Hasan Ruhani’nin seçilmesinden bu yana İran ile ABD arasında gizli görüşmelerin yapıldığı birçok kaynak tarafından doğrulandı. Bu görüşmeler; Tahran’a karşı ekonomik ve siyasi yaptırımların tedricen azaltılması karşılığında nükleer bomba projesinin iptali ile ilgili tarihi anlaşmayla sonuçlandı.
Ardından son olarak World Trubune gazetesinde ABD’lilerin Hizbullah’la gizli görüşmeleri bir makalede yer aldı. Makalenin başlığı “Şiiler daha dost; ABD ile Hizbullah arasında gizli diyalog”. Lübnan parlamentosundan elde edilen bilgilere göre görüşmenin içeriği “Lübnan’ın istikrarı ve Lübnan’da hükümetin oluşturulması”.

ETİKİSİ YEMEN’E KADAR ULAŞACAK

Bu haberler,bölgedeki birçok karmaşık yumak içerisinde sadece bir tane iyi iplik olarak gözüküyor. Bu görüşmelerin sonraki bölümlerini; İran ve bölgedeki düşmanları arasındaki Suriye’de devam eden vekalet savaşında göreceğiz. İkinci olarak Tahran’ın Lübnan’da en büyük kozu olan Hizbullah’ın siyasi askeri ve medya ağırlığı olarak yansıyacak. Ayrıca etkisinin oluşturduğu dalgaları Irak’tan Arap körfezine uzanarak Yemen’e ulaşacak.
DÜŞMANLIK

79’DA BAŞLADI

Görüşmelerin uzun yıllardan beri süren İran, Hizbullah ile ABD ve müttefikleri arasında ki düşmanca ilişkilere etkileri olacak. Düşmanca ilişkiler, 1979’da ABD Büyükelçiliği’nin Tahran’da işgali ile başladı. Sonrasında Hizbullah Beyrut’ta, 1983 Nisanında 58 Amerikalının öldüğü ABD Büyükelçiliği’ni bombaladı. Daha sonra Ekim ayında Amerikan donanmasına düzenlenen intihar bombalaması gerçekleşti. Aynı yıl gerçekleşen patlamada 241 Amerikalı, 58 Fransız öldü.
Lakin esas soru İran İslam cumhuriyeti 34 yıl aradan sonra devrimden devlete dönüşecek mi? Gerçekten devlet olarak örgütlenecek mi? Sadece büyük güçlerle değil, bölgede kendisine yakın ülkelerle görüşecek mi?Yoksa nükleerde attığı adım ekonomik ve siyası yaptırımların zorlaması sonucu atılan bir adım mı?

GİZLİ GÖRÜŞME BÖLGE SORUNLARIYLA ALAKALI

ABD’nin İran ve Hizbullah’la gerçekleştirdiği gizli görüşmeler bölgenin dosyalarından bağımsız değildir. Hizbullah’ın gündeme getirdiği“Lübnan’ın istikrarı”, Hizbullah’ın Suriye’de iktidarın yanında muhaliflere karşı aleni bir şekilde savaşarak sağlanamaz. Amerika, Hizbullah’la iki noktada gizli görüşmeler yapmaktadır. İsrail’in istikrarı ve el kaide ve kardeşleri ile savaş.
Lübnan-İsrail cephesinin 2006’dan bu yana sakin olması ve Hizbullah’ın Suriye’de El kaide ile savaşması Amerika’nın yoluna daha yakın olduğunun ifadesi.
Lübnan’ın istikrarı sorunu kesinlikle Suriye’deki savaşla ilgilidir. Birçok kişi bu gizli görüşmelerden endişe içerisindedir.


İRAN NÜKLEER ANLAŞMASI BÖLGEDE BİR DÖNÜM NOKTASI

Sami Kleib /Al Akhbar

İran ve Batılı güçler nihayet yaptılar. Uzun ve zorlu müzakerelerden sonra Tahran’ın nükleer programı üzerine bir anlaşmaya vardılar. Ki bu anlaşma muhtemelen bölge üzerinde gelecek yıllar için önemli bir etkiye yol açacak. Ancak bu değişikliklerin hızlı gerçekleşmesini beklemeyin. Bu anlaşmanın kendi çıkarlarına zararlı olduğunu düşünen yerel güçler var. 

İran bölgedeki nüfuzunu arttırmak için askeri, diplomatik ve siyasi bakımdan zaten güçlü bir konumdadır. Yaptırımların kademeli olarak kaldırılması, ülkenin ekonomik performansını geliştirmek ve hükümetin kasasına nakit para akışını artırmak için yararlı olacak. Bütün bunlar, Suriye’den Irak’a, Lübnan’a kadar bölgenin karmaşık olağanüstü sorunlarını ele almasında Tahran’a yardımcı olacaktır.

Örneğin, Suudi Arabistan bir anahtar rol oynarken Lübnan’da, hükümetin elini kolunu bağlayan siyasi kilitlenme yakın bir gelecekte çözülecek gibi gözükmüyor.
Ancak tüm göstergeler bölgede (ve bilhassa Suriye’de) Batı’nın önceliği terörle mücadele olduğunu düşündürüyor. Zaten Suriye Hükümet güçleri, Şam, Halep, Kalamun gibi kritik cephelerde silahlı gruplara karşı, gün boyu muhalif savaşçıların artan teslim olma örnekleri ile sürekli ilerleme sağladığı kaydedilmektedir.
Suriye’de zemindeki böylesi bir başarı, Tahran için, saldırının arkasında olduklarına inanılanlara karşı bir saldırıdan çok daha önemlidir.


İRAN POLİTİKASINDAKİ KAYMANIN AÇIKLAMASI

Marwan KABALAN
Gulfnews

Sadece zorlu ekonomik yaptırımlar değil ama dinamik bölgesel siyasi denklemlerin baskısı Tahran’ı ABD ile bir uzlaşmayı düşünmeye itti.

Geçen Haziran’da Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin seçilmesinden bu yana geçen hafta Cenevre’de İran’ın nükleer programı üzerine geçici bir anlaşmaya varılması dahi sürekli bir iyileşme oluyor. Gerçekte bir dizi etken İran’ı, söylemini değiştirmeye ve ABD ile bir anlaşmaya varma olanağının önünü açmaya itti.

2012’de ABD ve Avrupa Birliği İran’a, İran petrolünün ihracını yasaklayan ve İran bankalarının boykot edilmesini içeren yeni bir yaptırım paketi dayattılar. Yaptırımları bu son raundu, 1979’dan beri İran halkının yaşam standardını ve ülkenin genel ekonomik durumunu derinden sarsan İran’a karşı uygulanan bir dizi yaptırımın en serti oldu. İran’ın ihracatı, devlet hazine gelirlerinde dramatik bir düşüşe yol açarak önemli ölçüde kesildi. Bu yaptırımlar İran’ın uluslar arası anlaşmalar yapmasını ve ticaretini önledi. Sonuç olarak, enflasyonda olduğu gibi işsizlik oranları yükseldi ve İran para biriminin değeri düştü. Yolsuzluk yaygınlaştı ve bu boğucu kuşatmanın altında halkın hoşnutsuzluğu keskinleşti. İran halkının, onların ekonomik sıkıntılarına son verebilecek ve İran’ın dünyaya yeniden açılmasına sağlayabilecek yeni politikalar aramaları şaşırtıcı değil. Ruhani, kendi seçim kampanyası sırasında bu vaatleri verdi. Ki bu vaatler sonuçta ona seçimi kazandırdı.

ÖNCEKİ HABER

Kendimizi konteynerle birlikte ateşe mi verelim?

SONRAKİ HABER

‘Benim Çocuğum’ rektörü rahatsız etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa