02 Aralık 2013 06:00

Hayattaki rolümü buldum: Çapulculuk

“Sözcükler bir cinayet aracıdır, hayat kurtarıp hayat söndürebildiğini bilmelisin. Bilmiyorsan yazar olmamalısın. Benim de dilim sivridir ama hiç cinayet işlemeyi seçmedim.” diyor Aslı Erdoğan.

Hayattaki rolümü buldum: Çapulculuk
Paylaş

Göktuğ Canbaba

“Sözcükler bir cinayet aracıdır, hayat kurtarıp hayat söndürebildiğini bilmelisin. Bilmiyorsan yazar olmamalısın. Benim de dilim sivridir ama hiç cinayet işlemeyi seçmedim.” diyor Aslı Erdoğan.

İlki bu yıl verilen, uluslararası edebiyat ödülü “Ord i Grenseland Prisen – Sınırda Sözcükler Ödülü”nü alan Aslı Erdoğan ülkesinde neden ödülleriyle değil de sağlık sorunları gibi haberlerle öne çıktığını anlayamadığını söylüyor. Jürisi İsveçli ve Norveçli yazar, yayıncı ve akademisyenler aynı zamanda PEN Genel Sekreteri Eugene Schoulgin ve İsveççe yazan Kürt yazar Mustafa Can’dan oluşan bu ödülü kazanan Erdoğan, “Türkiye’de tanıdığın olması çok önemli. Eğer bir tanıdığın yoksa Nobel’i bile alsan seni gazete sayfalarında göremeyebilirler,” diyor.

’Sınırda Sözcükler Ödülü’yle başlayalım. Bu ödülün sizin için anlamı nedir?
Ödül aldığım zaman küçük de olsa bir yaranın kapandığını hissediyorum açıkçası. İnsan bir şeyler yazdığı zaman haliyle geri dönüş bekliyor. Ödül bir şekilde iyi hissettiriyor. Özellikle yurt dışından gelen ödüller en güvendiğim geri dönüşlerden biri benim için. Yurt dışından gelen ödüllerin önemi, beni kişi olarak tanımayan insanlardan oluşan jürilerin değerlendiriyor olması. S Yazarsan, hele de bir kadın yazarsan bu önyargıyı kırman çok zor oluyor. Ödül birinin bana kolye hediye etmesi gibi bir şey. İyi bir his uyandırıyor.

Kazandığınız ‘Sınırda Sözcükler Ödülü’nün bir önemi de ilk defa veriliyor olması. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlk defa verilen bir ödülü almak ve dahası güçlü rakipler arasından almak tabii ki çok iyi hissettirdi bana. Dünyanın önde gelen yazarlarından Neval Al Saddavi ve Slavenka Drakulic aday gösterilmişti. Onlar arasından aldım bu ödülü. Ödülü kazandığımı duyunca şaşırdım açıkçası. Hiç beklemiyordum. Aslında İskandinav ülkelerinde epeyce tanınıyorum, Almanya’da sevilirim ama dünya starı olmadığımın da farkındayım. Dolayısıyla bu ödül bende bir şaşkınlık yaratmadı değil.

‘NORVEÇ’TE KAFKA VE JOYCE’LA KIYASLANDIM’

En çok İskandinav ülkelerinde tanındığınızı söylediniz. Özellikle o ülkelerde çok iyi tanınmanızın sebebi nedir peki?
Açıkçası hiçbir fikrim yok. Kırmızı Pelerinli Kent, İsveç’te inanılmaz olumlu tepkilerle karşılandı. Norveç’te Kafka ve Joyce’la kıyaslandım. Yine bu ülkede Edebiyatın Omuriliği diye adlandırılan bir seride ilk 20 yazarın arasında seçildim, listede 13. sırada yer aldım. Bu ödüller ve bu ilgi kolay kazanılan bir şey değil. Kolay beğenmeyen, burnundan kıl aldırmayan bu ülkelerde böyle bir ödüle layık görülmek, böyle önemli sıralamalara girmek tabii ki güzel bir şey benim için. Ama Türkiye’de hâlâ bana önyargıyla yaklaşıp burun kıvıranlar var. İşte bunu anlamıyorum.

‘HER ERKEK BIR TOMA ASLINDA…’

Erkek egemen edebiyat dünyası sizce sürekliliğini koruyor mu?
Bence kesinlikle koruyor. Sadece biçimi ve derinliği değişiyor ama bir kadın yazarla erkek yazarın günümüzde aynı algılandığını düşünmüyorum.
 
GEZI’DE ÖVÜNÜLECEK BIR ŞEY YAPTIK…’

Peki sizin de neredeyse her gün katıldığınız Gezi direnişi hakkında ne söylemek istersiniz? Sizce de geç kalan bir aydınlanma mıydı bu?
Çok iddialı cümleler kullanmak için erken. Son iki yıl yoktum. İki yıl körüm demektir bu. Yıllar önce “Polis devleti oluyoruz” demiştim, herkes itiraz etmişti. Şimdi iki taraf da benimle aynı şeyi düşünüyor. 12 Eylül gibi bir dönem yaşıyoruz aslında. İnsanların oldukça komik iddialarla hapse atıldığı bir dönem bu. Bir gizli tanık sizi ömür boyu hapse yollayabilir. Korkunç bir diktatörlüğe gittiğimizi gördü insanlar. Bu, başıma iş açar mı bilmiyorum ama övünülecek bir şey yaptık.

Yakın zamanda çıkacak bir projeniz var mı?
Şu an bitmiş hikayeler, kısa yazılar var. Bir de hem Avusturya’da yaşadıklarımın, hem de Gezi olaylarının yatışmasını bekledim. Çünkü ilginç bir coğrafyada yaşıyoruz. Kitap çıkaracağım için reklam yapmaya çalıştığımı söyleyebilirlerdi. O yüzden yavaş hareket ediyorum. Açıkçası ben çapulculuğu çok sevdim. Hayattaki rolümü buldum sanırım. Ne gerek var evde otur, yazı yaz. Sokağa çıkmak daha güzel. Demek ki bir eylemci ruhu varmış bende.


 

ÖNCEKİ HABER

‘Benim Çocuğum’ rektörü rahatsız etti

SONRAKİ HABER

Işıldayan mezar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa