05 Aralık 2013 19:07

Önceden müjdelenmiş bir cinayet

Yazar cinayete tanık olan kişilerin psikolojisini, öldürülen kişiye üzülenlerin yaklaşımını, cinayeti işleyen ve onlara destek olan kişilerin ruh dünyasını romanda karakterlerin ağzından aktarmış bize

Önceden müjdelenmiş bir cinayet
Paylaş

Barış İPEK
Anadolu Üniversitesi
Eskişehir


Hayatta her şey birbiriyle bağlantılıdır. Bu bağlantılar, bir tesadüfler dizini şeklinde birebir bağlantılı da ilerleyebilir. Ya da birbiriyle hiç alakası yokken birbirini etkileyebilir. Kırmızı Pazartesi’nde de olaylar böyle gelişiyor. Daha romanın ilk cümlesinden herkesin bildiği bir cinayet. Küçük bir kasaba ve kasabada sevilen bir genç. Üzerine atılan bir iftiradan dolayı öldürülmek isteniyor. Kolombiya’da yaşanmış gerçek bir hikâyeden alıntı yaparak yazıyor bu kitabı yazar. Kitapta öldürülen karakter Santiago Nasar, kasabada sevilen birisi. Aynı zamanda daha sonra anlaşılacağı üzere sara hastası olduğu için az bir ömrü kalmış biri.

Kasabalı genç bir kızla kasabaya gelen zengin bir kişi için çok büyük düğün yapılmıştı. Kasabada görülmemiş bir düğündü. İçkiler ve yemekler, görülmemiş bir eğlenceydi. Böyle bir gecenin sonunda herkesin bildiği bir cinayet işlenecekti. Cinayet bir ‘namus’ cinayetiydi. Evet cinayeti herkes bilir ama ya kimse inanmak istemez ya da herkesin bildiğini Nasar’da biliyordur diye düşünülür. Hedefte Nasar’ın olmasının nedeni ise o gece evlenen gelinin ağzında sadece Santiago Nasar kelimelerinin çıkmasıdır.

KİTABIN İÇİNE GİRMEK İSTİYORSUNUZ

Romanda her yönüyle yaşanan gelişmeleri özetleyen en güzel söz; “Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım.” (S- 101) olsa gerek. Birbiri ardına gelişen olaylar birbiriyle bağlantısı kurulamayan bir çizgide ilerliyor. Fakat önyargılar, şans ve rastlantılar herkesin bildiği bir cinayetin gözler önünde işlenmesine neden oluyor. Bütün bu gelişmeler ve cinayet romanda öyle güzel bir kurgu ve sırayla anlatılmış ki; hem herkes tarafından bilinen cinayetin nasıl olup da işlendiğini sonuna kadar bir türlü çözemiyorsunuz, hem de kitabın içine girip “Nasar seni öldürecekler!” demek istiyorsunuz.

Roman yazarın yaptığı araştırmalar sonucunda gerçek bir olaydan esinlenerek yazılmış. Bu araştırmalar ayrıntıları ile dile getirilmiş kitapta. Yazar cinayete tanık olan kişilerin psikolojisini, öldürülen kişiye üzülenlerin yaklaşımını, cinayeti işleyen ve onlara destek olan kişilerin ruh dünyasını romanda karakterlerin ağzından aktarmış bize. Hem gerçek bir hikaye hem de farklı ve etkileyici bir kurgu olması bakımından tavsiye edilecek bir roman olduğunu düşünüyorum.

Tiyatroya da Macit Koper tarafından uyarlanmış olan roman, gazeteci Hrant Dink’e ithaf edilmişti.

 


ARKA KAPAKTAN

Her yazar, yazdığı en son romanın en iyi romanı olduğunu sanır. Benim bu romanım için böyle düşünmemin nedeni, yapmak istediğimi tam olarak gerçekleştirebilmiş olmamdır. Romanlar yazılırken, yazarlarının elinden kaçıp kurtulmak isterler. Romanın kişileri, kendi öz yaşamlarına dönerler, en sonunda da canlarının istediğini yaparlar. Ben hiçbir romanımda bu romanımdaki kadar ipleri elimde tutamadım. Belki bunu konu ve hacim nedeniyle başarmışımdır. Konusu çok sert olan ve hemen hemen polisiye bir roman gibi işlenen bir roman bu. Üstelik oldukça da kısa. Sonuçtan hoşnutum. Bundan önce de en iyi romanım; ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ değil de ‘Albaya Mektup Yazan Kimse Yok’ adlı yapıtımdı. Ben öyle sanıyordum ve bunu da sık sık söyledim. Şimdi de en iyi romanımın Kırmızı Pazartesi (Cronica de Una Muerte Anunciada) olduğunu sanıyorum.

 

 


ÖNCEKİ HABER

Kısa bir sinema eğitimi eleştirisi

SONRAKİ HABER

Yılın Savaşçısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa