Tartışılan bizim geleceğimiz
Dershanelere paralı eğitim sistemi oluşturduğu için karşı çıktığını söyleyen başbakan, özel okul olmak isteyen dershanelere teşvik vereceğini söyleyerek başka bir paralı eğitim uygulamasını önermiş oldu
Deniz ERGÜNLÜ
Kadıköy
İstanbul
Türkiye’de eğitim özellikle son 10 yıldır piyasalaştırma ve dinci nesil yetiştirme projesinde şekilleniyor. Öğretimse bir ticaret haline gelmiş, alınıp satılabilen, yeteri kadar parası olmayanın erişemeyeceği bir şey oldu. İşçinin, emekçinin çocuğu devlet okullarının niteliksizliği nedeniyle üniversiteye gidebilmek için dershanelere mecbur bırakıldı. Bu düzenin yetersizliği en baştan üniversiteleri halk çocuklarına kapatmaktadır.
Tayyip Erdoğan-Gülen cemaatinin kavgalarının yansıması olarak dershanelerin kapatılması tekrar gündeme getirildi. Geçtiğimiz günlerde RTE’nin yaptığı; “Okul varsa dershane niye var? Dershaneleri kapatacağız.” açıklamasının ardından daha da belirginleşti. Cemaat gazeteleriyle, sosyal medyasıyla dershanelerin kapatılmaması için kampanyalar yürütürken, Erdoğan da holding medyasının ve kimi yandaşlarının destekleriyle dershaneleri özel okullara çevirmenin hesaplarını yapıyor.
ÜNİVERSİTEYE SINAVSIZ GEÇİŞ Mİ?
‘Üniversiteye sınavsız geçiş’ yalanlarıyla yürüyen bu tartışmanın arkasında, sayıları sürekli artan ve bir sistem tuzağı olan dershanelerin özel okullara dönüştürülerek eğitimin tamamen özelleştirilmesi gerçeği yatıyor. Dershanelere paralı eğitim sistemi oluşturduğu için karşı çıktığını söyleyen başbakan, özel okul olmak isteyen dershanelere teşvik vereceğini söyleyerek başka bir paralı eğitim uygulamasını önermiş oldu. Biliyoruz ki bu tartışmaların arkasında yaratılan rantın paylaşılması sorunu var.
Gençliğin geleceği tarikat-cemaat merkezli düzenlenen sınavlara, mülakatlara bağlandı. Kopyasız geçen sınav kalmadı. Herkes biliyor dağıtılan şifreleri, kopyaları... Meslek sınavlarına kadar yapılan her sınav şüpheli.
KPSS, ALES, ÜDS, KPDS...
Üniversiteye girene dek yaşadığımız stres, maddi ve manevi zorluklar, döktüğümüz alınteri yine karşılığını bulmamaktadır. Üniversiteye giderek hayatının daha iyi bir seyir izleyeceğini düşünen milyonlarca genci buralarda da baskı, şiddet, ayrımcılık rahat bırakmamaktadır. Kitap parası, evrak parası, yurt parası, geçim sıkıntısı yine gençlerle beraber gittikleri şehirlere doğru yola çıkar...
En azından sınavlardan kurtuldum düşüncesiyle rahatlayan gençleri üniversiteden sonra da KPSS, ALES, ÜDS, KPDS gibi bir dizi sınav daha beklemektedir. İşsizlikle burun buruna kalan milyonlarca üniversite mezunu; atanamayan öğretmenler, hemşireler, mühendisler özel sektörde karın tokluğuna sömürülmektedir. Sistemin bizleri yaşamımızın her evresinde bir birimiz ile yarıştırarak hayattan kopardığının birer temsili olarak sınavlar peşimizi bırakmamaktadır. Bu sistem bizi yaşamdan alıkoyup sürekli meşgul olacağımız bir sınavla düşünmemizi engelleyerek kendine köle yaratıyor. Bizler bu sisteme köle olmayı reddediyor, demokratik ve bilimsel eğitimin önünün açılmasını istiyoruz
Twitter.com/tazebibergazi
POLİSLER ÖĞRENCİDEN DAHA RAHAT GİRİYOR
Milyonlarca gencin birçok sıkıntıya göğüs gererek girmeye çalıştığı üniversiteler niteliksiz, bilim dışı hurafelerle dolu binalardan öteye gidemiyor. Her şeyden önce cunta hatırası YÖK üniversitelerin özerkliğini yok edip, üniversiteyi bilim yuvası olmaktan çıkarıp, iktidar esintili eğitim yapmaya yöneltiyor. Kampüslerde cirit atan sivil polisler üniversite içinde öğrenciden daha rahat dolaşmakta, özgür düşüncenin önüne set çekmeye çalışmakta, öğrencilere muhbirlik teklif etmekte, demokratik haklarını kullanmak isteyen arkadaşlarımıza şiddet uygulamaktadır. ODTÜ’de yapılanlar bunlara örnek olmakla beraber ülkemizin dört bir yanındaki üniversitelerde bu durum yaşanmaktadır.