05 Aralık 2013 20:29

Erdal'ı anlamak ve anmak

Sınıflarımızda, fakültelerimizde, çalıştığımız sanayi havzalarında, mahallelerde iş, barış, özgürlük kavgası için mücadele etmek. Bugün Erdal’ı anlamak ve anmak tam da bu anlama geliyor

Erdal\'ı anlamak ve anmak
Paylaş

İmran Kurt
Hacettepe Üniversitesi


12 Eylül denilince ilk akla gelen isim Erdal Eren oluyor. 13 Aralık’ta Erdal’ın idamının yıldönümünde, Türkiye’nin dört bir tarafında binlerce genç Erdal’ı anmak ve 12 Eylül’ü lanetlemek için eylem ve etkinlikler düzenleyecekler. Darbeye ve katillere öfkelerini kusacaklar. Peki bugün Erdal’ı anlamak ve anmak ne anlama geliyor?

Haziran direnişini yaşamış bir Türkiye halkından bahsediyoruz artık. Artısıyla eksisiyle cumhuriyet tarihinin en büyük toplumsal hareketi. Milyonlarca insan, üzerlerinde yaratılan baskıya dur demek için sokaklara döküldü günlerce. Özellikle gençlik açısından artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak Artık gençlik ve emekçi kitleler hükümetin karşısına dikilmeye hazır. Hareket bitmiş gözükse de; bu sadece bir sonraki maça hazırlık bekleyişi.

YİNE HEDEF GENÇLİK VE EMEKÇİ KİTLELER

Haziran direnişinden söz ederken hükümeti ve sermayeyi hafife almak büyük bir yanlış olacaktır elbette. Hükümet ihtiyaçları doğrultusunda kararlar alacak, gençliği ve emekçi kitleleri işsizlik, geleceksizlik kıskacıyla boğmaya devam edecektir ve öyle de yapmaktadır.

Yaratılan kızlı-erkekli tartışması bunun en büyük göstergesi. Hükümet Haziran direnişinin en önemli gerekçelerinden olan, özel yaşantıya müdahale meselesinden hala ders çıkartmamış gibi görünüyor. “O evlerde neler yapıldığını bilmiyoruz, müdahale edeceğiz.” diyor utanmadan.

ODTÜ ile ‘yol’ meselesi üzerinden girilen, Haziran direnişi ve aynı zamanda ODTÜ ile hesaplaşma inadı bunun bir başka göstergesi. ODTÜ hükümet için önemlidir. Çünkü orayla girilen hesaplaşmadan galip ayrılmak hem kendisine güç verecektir hem de bugün Haziran direnişine katılan kitlelerde bir umutsuzluk yaratacaktır.

DARBE DÖNEMİNİ ARATMIYOR

Diğer yanıyla hükümet YÖK aracılığıyla üniversitelerdeki baskıyı arttırmak istiyor. YÖK’te yapılan değişikliklere baktığımızda bunu çok açık görüyoruz. Bildiri dağıtmanın, afiş asmanın, eyleme katılmanın suç olduğu üniversiteler yaratılmak isteniyor. Önleyici gözaltı maddesiyle herhangi bir eyleme katılmayı düşünenler için korku iklimi yaratılmak isteniyor. Kıdem tazminatının kaldırılmak istenmesinden sınavları kaldırmak yerine kendi ihtiyaçları doğrultusunda dershane sisteminde yapılmak istenen değişiklere kadar, sermaye saldırılarına devam etmekte. Tabi burada dershane meselesiyle patlayan aslında önceden de belli başlı gerginlikler yaşayan AKP ve cemaat gerilimini görmezden gelemeyiz. Peki bizler açısından durum ne?

BİR GENÇ KOMÜNİST

Erdal bugün; 17 yaşındaki inanç ve kararlılığıyla faşist darbenin suratına bir tokat gibi çarpmış genç komünist. ‘Çocuk’ gibi kavramlara inat; gerek mahkeme karşısında gerek darbe sürecindeki dik duruşuyla davasına ve mücadelesine olan sonsuz inancı ve örgütlülüğünün verdiği cesaretle hareket etmiş koca bir adam. Denizlerin hayali ile kucaklaşmış, onu sonuna kadar sahiplenmiş ve idam sephasında son sözünü ondan yana kullanmış bir genç komünist. Erdal gibi olmak, işçi sınıfına bağlanmak, sınıf için gözünü kırpmadan ortalığı kasıp kavuran darbenin karşısında büyümek, engeller karşısında geri adım atmamak.

Bugünlerde birçok yerde gösterilecek ‘Oğlunuz Erdal’ belgesellerinden sonra, yaşanacak duygusallıktan ve göz yaşından daha ileri şeylere ihtiyacımız var. Erdal’ı anlamak en başta işçi sınıfına bağlanmaktan, sınıf kavgasına omuz vermekten geçiyor. Sınıflarımızda, fakültelerimizde, çalıştığımız sanayi havzalarında, mahallelerde iş, barış, özgürlük kavgası için mücadele etmek. Bugün Erdal’ı anlamak ve anmak tam da bu anlama geliyor!

 


‘İÇ’İ DE ‘DIŞ’I DA BİR

Dış politika, Kürt sorunu vb. konularda hala aynı tavrına devam etmekte. Bu iki konudaki dibe batmışlığını kendi de görmekte ve şovlar (Diyarbakır ziyareti) yaparak kitlelere başka bir şey yansıtma çabasında. Çözüm sürecinin tıkanmasına neden olan hükümet hala kendisini barış elçisi ilan etmekte. Dış politikada Suriye ve İran üzerinden süren tartışmalarda kimse Türkiye’nin ne dediğine bakmazken, tüm dünya ülkelerinin kendi çizgilerine geldiğini iddia ediyor, kendilerinin çok çok önceden dediklerinin şimdi gerçekleştiğine dair açıklamalar yapıyorlar.

ÖNCEKİ HABER

Avukatlık sınavı kimin için ne için?

SONRAKİ HABER

Erdal\'ın yoldaşları, kardeşler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa