8 Aralık 2013 09:07

Büyük birader geliyor…

Dikran M. ZENGİNKUZUCU*

Çocukluğumuzda uzay filmlerinde parmak izi ya da göz taraması ile açılan kapıları görür “ne teknoloji ama” diye düşünürdük. Sonraları bilim-kurgu filmlerinde sıradan insanların vücuduna takılmış chipler ve veri bankalarına kaydedilmiş parmak izi, retina vesaire özellikleri ile her yerde takip edildiği korku imparatorluklarını seyredince bu teknolojinin ürkütücü yüzü ile karşılaştık.
Biyometrik kimlik tespiti bir kişinin kimliğini onun kendine özgü ve eşi olmayan vücut, karakter ve kişisel özellikleri ile saptanmasını ifade ediyor. Bu biyometrik özellikler morfolojik ve davranışsal olarak ikiye ayrılıyor. Morfolojik özellikler yüz fotoğrafları ve parmak izinden öte avuç içi geometrisi ve damar yapısı, retina, iris taraması ile DNA, hücre, tırnak, tükürük, saç örneklerinin alınması ile kaydedilebiliyor. Hatta insanın kokusunun bile kimlik saptama ve doğrulama aracı olarak kullanılabileceği söyleniyor. Davranışsal özellikler ise ses tanımlama, bulunulan ya da ziyaret edilen yerler, alışveriş alışkanlıkları, yürüyüş ve koşu tarzı gibi birçok kişisel özelliğin taranması ve kodlanmasına dayanıyor. Bu özelliklerin ilkinin toplanması kişinin vücut bütünlüğünün ve kendine özgü kişisel özelliklerinin ayrılmaz bir parçası olması bakımından kişilik haklarını, ikincisinin toplanması ise özel hayata saygı hakkını ve kişisel bilgilerin gizliliği tehdit etmektedir.
Özellikle 9/11’den sonra ABD sınırlarını ve ülkesine giren çıkanı kontrol etme gerekçesiyle kişilerin biyometrik verilerini toplamayı bir ulusal güvenlik stratejisi haline getirdi. Pasaport ve giriş belgeleri için parmak izi ve biyometrik fotoğraf zorunlu hale getirildi. FBI ve Ulusal Güvenlik Ajansı parmak izi veri bankasını genişletmekle kalmadı insanların iris, avuç içi ve yüz taramalarından da bir veri havuzu oluşturdu. Savunma Bakanlığının bu teknolojiye ayırdığı bütçenin 2007 – 2015 yılları arası için 3,5 milyar Dolar olduğu tahmin ediliyor. ABD bununla da yetinmedi, Irak ve Afganistan’da milyonlarca sıradan insanın biyometrik verilerini topladı. Hindistan ise şu an için en geniş ulusal kimlik programını yürütüyor. Kamu kaynaklarının ve sosyal yardımların düzenli ve adilane bir şekilde dağıtımının amaçlandığı belirtilen “Aadhaar”1 isimli bu projede kişisel bilgiler (isim, yaş, cinsiyet, adres, aile, telefon numarası vb.) ile birlikte biyometrik veriler (parmak izi, iris taraması ve yüz fotoğrafı) depolanıyor. Projenin sonunda yaklaşık 1.25 milyar kişi fişlenmiş olacak. Hindistan Yüksek Mahkemesi’nin proje ile ilgili aldığı bir ara kararda “kaydın gönüllülük esasına bağlı olması gerektiğini” belirtmesine karşın veri toplama işlemi devam ediyor. Yetkililer şu anda 470 milyon kişinin kaydedildiğini ve verilerinin depolandığını, 2014 sonunda bu sayının 600 milyona ulaşmasını beklediklerini söylüyorlar2.
Avrupa’da kişisel verilerin korunması AİHS ve Veri Güvenliği Sözleşmesi ile düzenleniyor. AİHM kimlik saptamada kullanılabilecek kişisel biyometrik verilerin ve DNA, hücre örneklerinin toplanmasında ve saklanmasında yasal dayanağının olmasını, verilerin ancak demokratik bir toplumda gerekli meşru bir amaçla (suçun önlenmesi ve diğerlerinin hak ve özgürlüklerinin korunması) toplanabilmesini ve bu tedbirin amacıyla orantılı olmasını aramaktadır. Ayrıca kişinin biyometrik verilerinin amacı dışında kullanılmaması, güvenli şekilde korunması ve süresi sonunda silinmesi de gerekmektedir. Özellikle kişilerin etnik, kökensel, dilsel, dinsel, cinsel vb. özelliklerinin kodlandığı durumlarda ciddi şekilde kötüye kullanma olanağının ve ayrımcılık tehdidinin ortaya çıkması muhtemel olduğundan hassas olunması öngörülmektedir3. AB bir kişinin biyometrik verilerine kişinin rızası, bilgisi ya da yasal dayanak olmaksızın erişilememesini öngörmüştür. AB’de pasaportlar için biyometrik fotoğraf ve parmak izi alınmasını AB Adalet Divanı seyahat belgelerinde sahteciliğe karşı mücadelede etkin bir yol olması ve amacının dışında kullanılmaması gerekçeleriyle kişilik haklarına aykırı olmayan bir yasal düzenleme olarak değerlendirdi4. Ancak AB kişinin biyometrik verilerinin “meşru çıkarı olan üçüncü kişiler” tarafından rızası olmaksızın kullanılabilmesine olanak vermektedir. Örneğin yüksek güvenlik riski bulunan bölgelere ya da laboratuarlara girecek kişilerin verilerine ilgili kurum tarafından erişilebilinecektir5.
Türkiye’de “kimlik tespiti” ve “koruma önlemleri” çerçevesinde polis ve jandarma silah ruhsatı, sürücü belgesi veya pasaport için başvuruda bulunanlardan, TC vatandaşlığına başvuruda bulunanlardan, sığınma talebinde bulunan ve gözaltına alınanlardan parmak izi ve fotoğraf alabilmektedir. Sisteme kayıtlı parmak izi ve fotoğraflar, kişinin ölümünden itibaren on yıl ve her halde kayıt tarihinden itibaren seksen yıl geçtikten sonra sistemden silinmelidir. Öte yandan kimlik doğrulama amacıyla son yıllarda birçok yerde kişisel biyometrik veriler kullanılmaya ve toplanmaya başlandı. Personel, ziyaretçi ve öğrencilerin işyerlerine, okullara giriş-çıkışlarında parmak izi kullanılıyor. Oysaki Danıştay 2006 yılındaki bir kararında kamu kurumlarında dahi olsa “özel hayatın gizliliği” hakkı kapsamında bulunan bir kişisel veri olan “parmak izinin” yasal dayanağının bulunmaksızın bireyin izni olmadan alınmasını hukuk dışı ve kötüye kullanıma açık bulmuştu7. Halen cezaevlerinden adliyelere ve mahkeme salonlarına, gümrüklerden kamu kurumlarına parmak izi, avuç içi ve damar taraması yapılıyor. Mobese kayıtlarında yüz tanıma sistemleri kullanılıyor. Son olarak da 1 Aralık itibari ile özel hastanelerde tedavi görmek isteyen hastaların kimlik doğrulamasının avuç içi ve damar taraması ile yapılacağı aksi halde sağlık hizmetinden yararlanamayacakları açıklandı. Spor müsabakalarına giriş çıkış için seyircilerin bu yolla fişlenmesi de yolda…
Kişisel biyometrik verilerin ulusal ve uluslararası düzeyde bu şekilde yaygın kullanımı insan bedeninin bir anlamda araçsallaştırılması ve bireyin bir biyometrik ölçüye indirgenmesi anlamını taşımaktadır. Bugün, George Orwell’in romanında sadece biraz erken bir tarihi seçtiğini anlamaktayız.

DİPNOTLAR
1 Hintçede “temel” anlamında bir kelime.
2 http://zeenews.india.com/news/nation/nilekani-hopes-60-crore-aadhar-numbers-would-be-issued-by-2014_886791.html
3 Avrupa Veri Güvenliği Sözleşmesi (1981) Madde 4 ve 5; S. and Marper v. UK,  par. 95 – 121; Peruzzo and Martens v. Germany, par. 40 – 44.
4 Michael Schwarz v. Stadt Bochum, par. 19, 60 – 64.
5 95/46/EC Madde 7/f. Opinion 3/2012 on developments in biometric Technologies, s. 13.
6 Danıştay 12. Daire, E 2005/6811, K 2006/1959.

* Yrd. Doç. Dr., Nişantaşı Üniversitesi


Evrensel'i Takip Et