23 Aralık 2013 22:40

 Deniz Ortakçı
ODTÜ


Bir yılın sonuna gelindiğinde, hep aynı şey söylenir: “Yahu ne de çabuk geçti bu yıl.” Biz de geleneğe uyalım ve söyleyelim. Hakikaten çabuk geçen ama pek çok yönüyle de ‘Bambaşka bir yıl” oldu 2013.
Geçtiğimiz sene tam bu zamanları düşünelim. Benim aklıma öğrencisi olduğum için ilk gelen şey, Başbakan’ın yüzlerce polisle, onlarca TOMA ve zırhlı araç eşliğinde ODTÜ’ye ‘ziyareti’ ve ardından yaşananlar.

2013’Ü DİRENİRKEN KARŞILAMIŞTIK

Tam 18 Aralık günüydü, belki o güne kadar polisin son zamanlardaki en hunhar saldırısı gerçekleştmişti ODTÜ’de. Bölüm binalarının camları kırılarak içeriye atılan gaz bombaları, kampüsün içinde rahatça gezen TOMA’lar, çevik otoları, ansızın ormanın karanlıklarından çıkan ve öğrencileri pusuya düşüren çevik kuvvetler... Bütün bu saldırıya ODTÜ, direnerek yanıt vermişti. Pankartlarında yazan şey açıkça ifade ediyordu ne söylemeye çalıştıklarını: “Bilimi satan, emperyalist savaş çığırtkanı Tayyip ODTÜ’den defol.” Beş bine yakın öğrenci Devrim Stadyumu’na “ODTÜ ayakta” yazarak, yıllarca hafızalara kazınacak bir manzarayı yaşattı.
Ardından Başbakan’ın provokatif açıklamaları, hocasından öğrencisine linç edilmeye çalışılan bir ODTÜ, rektörlerin imzaları, öğrenci konseyi başkanının yandaşça açıklamaları derken, ODTÜ’de çakılan kıvılcım, neredeyse bütün üniversitelere sıçramıştı. İstanbul’da Boğaziçi, Mimar Sinan, Galatasaray gibi üniversitelerde kitlesel gösteriler olmuş, rektörlük binaları işgal edilmiş, bazı rektörler açıklamalarını düzeltmeye çalışmıştı. İzmir’den Amed’e, Kocaeli’den Dersim’e kadar ‘Her yer ODTÜ her yer direniş’ sloganıyla karşılanıyordu yeni yıl 2013. Yani aslında direnirken karşılıyorduk 2013 yılını. Belki de bunun böyle olması gelecek günlerin habercisiydi...

AKP’NİN PATLAYAN BALONU SURİYE POLİTİKASI

Yeni yıla girerken Suriye meselesi de tüm sıcaklığıyla bölge gündemindeki yerini koruyordu. Sınırda yaşanan çatışmalar, bölgede yaşayan halkı da olumsuz etkiliyor. Bölge halkı her sabah, evlerinin duvarlarında mermiler, şarapnel parçalarıyla uyanıyordu. Bütün çatışmaların sıcaklığında gündeme Patriot füzelerinin sınır bölgelere yerleştirilmesi tartışmaları oturdu. Çatışmalı ortam AKP’nin aldığı tutumla devam etti. Hükümet destekli El-Kaide, El-Nusra, Özgür Suriye Ordusu gibi çeteler Rojava, Lazkiye gibi bölgelerde her gün katliam yapıyordu. Sonrasında, 11 Mayıs günü Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde yaşanan patlamayla resmi rakamlara göre 52 vatandaş öldü, yüzlerce insan yaralandı, sokaklar, binalar, dükkanlar yok oldu. Bu yaşananlara şüphesiz AKP’nin Suriye’de izlediği politika neden olmuştu. Bugün Suriye’de çatışmalar devam ediyor ve kaos ortamı hala çözülemedi.

MAYIS’TAN HAZİRAN’A

1 Mayıs yine oldukça coşkulu geçti, özellikle hükümete yakın sendikaların kutlamaları bölme girişimleri olsa da işçi ve emekçilerin yoğun katılımı yaşandı. Özellikle gençlik açısından oldukça olumlu geçmişti. Üniversitelerde kulüp ve topluluklar kendi pankartlarıyla kitlesel katılım gösterdi. Özellikle Ankara’da ODTÜ Öğrencileri korteji son yılların en kitlesel katılımını sağlamıştı.
Mayıs ayının son günlerine gelindiğinde insanlar Gezi Parkı’nda ağaçların kesilip yerine AVM yapılmasına karşı eylemler yapıyor, parkın içine çadırlar kuruyordu. Polis eylemcilere müdahale etmiş, çadırlar yakılmıştı. Yakılan çadırlara ve polisin müdahalesine yönelik öfke hızla büyümüş, tüm memleketi saran Haziran direnişinin günlerini bize getirmişti.


 KÜRT SORUNUNDA YENİ BİR DÖNEM: ÇÖZÜM SÜRECİ
 
ODTÜ’de yaşananların bütün üniversitelere yayılmasının ardından, 16 Mart günü ODTÜ öğrenci toplulukları, temsilcilikleri, kulüplerinin çağrısıyla, ODTÜ’de bir üniversite konferansı gerçekleşti. Konferansa ülkenin dört bir yanındaki üniversitelerden öğrenciler, akademisyenler katıldı. Bir birliktelik sağlanması ve olaylara birlikte yanıt verebilmek açısından önemli bir ilk adım atılmış oldu.
2013 yılı değerlendirmesi yaparken, üzerinden kesinlikle atlayamayacağımız diğer gelişme, Kürt sorununda yaşanan gelişmeler kuşkusuz. 21 Mart Newroz günü, Abdullah Öcalan’ın mektubunda söyledikleriyle birlikte, Kürt sorununun yeni bir düzlemde tartışılacağı, artık demokratik siyaset ortamının yaratılacağı ve çözüm sürecinin başladığı mesajı veriliyordu. Kürt halkının temel talepleri ortadaydı, ana dilde eğitim, siyasi tutsaklara özgürlük, anayasal statü gibi. Ancak görüyoruz ki özel okullara Kürtçe’nin seçmeli ders olarak verilmesi, andımızın kaldırılması dışında başka bir adım atılmış değil. Roboski katliamı iki yılını doldurdu hala failler açıklanmadı, geçen hafta Gewer’de üç genç insan katledildi.
Hükümet Kürt tarafından gelen adımlara karşılık oyalamacı tarzını sürdürüyor somut bir adım atmıyor. Her şeye rağmen Kürt halkının barış ısrarı sürüyor.


SENDROM GİBİ SENDROM, ODTÜ YİNE AYAKTA

Türkiye’de yaz kendi normal sıcaklığının çok daha üzerinde bir sıcak ortamda yaşandı. Okulların açılmasına yakın hükümet bir sendrom türküsüdür tutturdu. Eylül sendromu aşağı, Eylül sendromu yukarı. ‘Faiz lobisi’ Eylül ayına ilişkin, Türkiye’nin büyümesi ve başarılarının karşısında gizli gizli bir şeyler örgütlüyordu söylediklerine göre. Ancak faiz lobisine gerek kalmadan ‘Ankara Büyükşehir Belediyesi lobisi’ olaya el attı. ODTÜ’den bir yol geçirme projesi ne zamandır gündemdeydi, okulların açılmasına yakın bunu uygulamaya geçirmeye karar verdiler. İlk olarak Yüzüncüyıl mahallesinde yıkıma başladılar. İş makineleri ağaçları söktü, dükkanları yıktı. Mahalle halkı ve öğrenciler yine direnişle karşılık verdi. Okulların açılmasıyla birlikte forumlar örgütlendi. Neler yapılacağı tartışıldı. Her gün çeşitli eylemler yapıldı, polis kampüsün içine kadar girdi, birçok öğrenci yaralandı, yurtlar gaz bombaları altında boğuldu. ODTÜ’lülerin ve mahalle halkının direnişine rağmen yüzlerce polis ve iş aracı, onlarca TOMA eşliğinde yol geçirilmiş oldu. Binlerce ağaç yok edildi, öğrencilerin barışçıl şekilde gidip tekrar diktiği fidanlar söküldü, eli sopalı çeteler öğrencilere saldırdı. Ama direniş devam etti. Pek çok ilde kitlesel gösteriler yaşandı.

ODTÜ’DE BİR FİDAN AHMET ATAKAN

ODTÜ’de eylemler devam ederken, başka illerde de destek eylemleri gerçekleşiyordu. 9 Eylül günü, Hatay Armutlu halkının ODTÜ’ye destek vermek amacıyla gerçekleştirdiği eylem sırasında Ahmet Atakan polisin müdahalesi sonucu hayatını kaybetti ve direnen diğer yoldaşlarının, Ethem’in, Abdocan’ın, Mehmet’in, Ali İsmail’in, Medeni’nin yanına uğurlandı.

2013 HER ZAMAN DİRENİŞİ AKLA GETİRECEK

Dolu dolu geçen yılın son günlerine yaklaşırken şunu söyleyebiliriz, 2013 yılı akla hep direnişlerin yılı olarak gelecek. Gençliğin, halkın, işçilerin, emekçilerin demokrasiye, özgürlüğe olan özlemleri devam ediyor. 2014 de bu açıdan pek çok direnişe gebe. Mesela; öğrenci mücadelesinin üniversitelerdeki bir kazanımı olarak ortaya çıkan, Öğrenci Temsilcileri Konseyi bu dönem seçilmeyecek, bununla ilgili tartışmalar şimdiden başlamış durumda. 2014 yılı için hazırlanan bütçede işçi ve emekçilerin çıkarına en ufak bir düzenleme söz konusu değil. Yerel seçimlerde burjuva partilerinin söylemleri tüm ikiyüzlülükleriyle devam ederken, halkın yeni bir seçeneği olarak kendini ilan eden HDP’nin ilk sınavı gerçekleşecek. Daha sayabileceğimiz çok şey var elbette. Gelecek olan günlerin sıcaklığı kendisini bize hissettirirken, unutmadan söyleyelim Van üşümeye devam ediyor.


  BİZİM BİR HAZİRANIMIZ, BİR YIL KADAR YETECEKTİR DÜNYAYA

31 Mayıs akşamı Gezi Parkı’nda yaşananlara ilişkin başka illerde protesto gösterileri yaşanıyordu, ancak polisin en ufak protestoya yine tahammülsüzce ve amansızca saldırmasının sonucu olarak, öfke giderek büyümüştü. Haziran’ın ilk günü bütün memlekette çok daha kitlesel gösterilerle karşılandı. Gösteriler artık direnişe dönüşmüştü ve dört bir yandan yükselen yeni bir slogan vardı: ‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’. Sonra ‘kırmızılı kadın’, ‘siyahlı kadın’, ‘duran adam’, ‘gaz bombasını yarım voleyle karşılayan Çarşı’lı gençler’, ‘TOMA avcısı POMA’, halkın hafızasına direnişin simgeleri olarak kazınmış oldu. Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz ve Medeni Yıldırım, yıllardır ortaklaşa çektiğimiz acılara karşı birlikte tutum almayı öğretti insanlara, İzmir’den, Kadıköy’den Ankara’ya, Amed’e; ‘Her yer Taksim her yer direniş’, ‘Her yer Lice her yer direniş’ sloganlarıyla. Haziran boyu mahallelerde, okullarda gösterilen direniş, Türkiye ve Dünya halklarının direniş tarihine altın harflerle kazındı. Eylemler devam ederken diğer yandan parklarda alınan forumlarla hareketin geleceği tartışıldı, halklar kendi örgütlerini kurmayı, birlikte hareket etmeyi, nasıl daha da güçlenebileceğini konuştu. Forumlarda oluşturulan birliktelikler, dayanışma ağları hala büyük ölçüde devam etmekte.

 

Evrensel'i Takip Et