24 Aralık 2013 11:28

ÇHD’li avukatlar 11 ay sonra hakim karşısında

ÇHD'li avukatlara yönelik operasyonda tutuklanan 9'u tutuklu 22 avukatın davasının ilk duruşması başladı. Silivri'de görülen duruşma öncesi adliye binası çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı. Duruşmaya meslektaşlarını savunmak için yüzlerce avukat katılıyor.

ÇHD’li avukatlar 11 ay sonra hakim karşısında
Paylaş

Eda YILDIRIM
İstanbul

Aralarında Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı, ÇHD İstanbul Şube Başkanı Taylan Tanay’ın da olduğu  9’u tutuklu 22 avukatın yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi, 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde,  görülen duruşmada, 11 ay süren tutukluluğun ardından tutuklu avukatlar ilk kez hakim karşısına çıktı. DHKP-C üye ve yöneticiliği iddiasıyla yargılanan avukatlar için bine yakın avukat katılırken, Silivri Ceza İnfaz Kurumu  ‘KCK’ avukatlar davasından sonra ikinci büyük avukat davasına ev sahipliği yaptı. Öte yandan duruşma nedeniyle jandarma sabahın erken saatlerinden itibaren Cezaevi Yerleşkesine çıkan E-5 yolu üzerinde cezaevine dönen noktada kimlik kontrolleri yaptı. Kontrol noktasının çevresinde çok sayıda jandarma konuşlandırılırken, duruşma salonunun önü de genel havadan farklı olmadı. Duruşma salonunun olduğu binanın önü boydan boya jandarma kordonuna alındı. Avukatlar, aileler ve basın emekçileri burada kimlik kontrolü yapılmasının ardından duruşma salonuna alındı.

ADRESİMİZ CEZAEVİ

Duruşma yargılanan avukatların kimlik kontrolüyle başladı. Avukatlar tutukluluklarına tepki olarak kaldıkları cezaevini adresleri olarak gösterdi. Tutuksuz yargılanan avukatlardan Efkan Bolaç ise, meslektaşlarının tutukluluğuna tepki göstererek, “Ben Efkan Bolaç. Tesadüfen dışarıdayım” dedi. Kimlik tespitinin ardından iddianamenin özeti okundu. Daha sonra tüm tutuklu avukatlar adına avukat Selçuk Kozağaçlı ortak savunma yaptı. Bir yıllık tutukluluklarının ardından konuşma sırasının kendilerine geldiğini belirten Kozağaçlı, “340 gün sonra koğuşlarımızdan silahlı zoruyla çıkarılıp buraya getirildik” diye tepki gösterdi. edi. Yargılanmalarının nedenini açıklamak için yoksulluk ve zenginliğin kavramlarının anlamı üzerinde duracağını belirten Kozağaçlı “Her saniye insanlar yoksulluktan ölüyor. Ancak ölüm bitmek anlamına gelmiyor. Çünkü bu sistemin ve  zenginliğin nedeni yoksullardır. Dünya üzerinde 1.5 milyar kişi günde 1 dolardan az kazanıyor. Biz yoksulların avukatıyız. Zenginlik tarifimiz de yoksulluktan başka bir şey değildir” diye konuştu. Duruşmaya silah eşliğinde ite kaka getirildiklerini de söyleyen Kozağaçlı, işte bu mikrofona çıkmak bu yüzden çok değerli. İtilip kakılan, yoksulluktan ölen,  1.5 milyonu günde 1 dolardan az parayla yaşayan kişilerin arasından sıyrıldık dipçikle itilerek silah zoruyla buraya geldik. Bu mikrofon bu yüzden  çok kıymetli” diye devam etti.

‘AĞAR’IN HATIRALARINDA HAFIZAMIZ VAR’

“Bizi neden kapatınız. Bizi neden bir yıldır kapalı tutuyorsunuz.” Diye soran Kozağaçlı, “Kaçırıldık mı bir yere mi kapatıldık,  alımı konuluyoruz, ya da hakkımızda bir hüküm kurdunuz onun infazını mı çekiyoruz. Bunu araştırmak için buradayız” dedi. Avukatlık yaşamı boyunca binlerce müvekkilinin işkence gördüğünü ve meslektaşlarının  kamu görevlisi olan kişiler tarafından katledildiğini söyleyen Kozağaçlı, “Kontrgerilla devletin ta kendisidir. Kontrgerillanın gizli kapalı birtakım işler yapan adam öldüren, devletin içine sızmış  bir yapı değil. Kontrgerilla 4. Erktir. Canı sıkıldığı her zaman yasadışı yola başvurur” dedi. “Teröristle nasıl mücadele edeceksiniz?​” diye soran Kozağaçlı, Mehmet Ağar’ın bu yöndeki cevabından alıntı yaparak şöyle yaparak şöyle devam etti:  “Filitle  ortadan kaldıracak halimiz yok elbet özel bir mücadele yöntemimiz olacak. Dünyanın her yerinden terörle mücadele böyle yapılır. Ağar diyor. Yani bize 'biz zaten bir kısmını önünüze getirmeyip öldürüyoruz sokakta. Hasbelkader önünüze getirmek olduklarınızı da sizler özel yargılama yöntemi uygularsınız herhalde' diyor. Ağar'In burada dediği filit dediği de hukuk devleti”. Ağar’ın cinayetleri inkar etmediğini en sonunda 2 yıl gibi iğdiş edişmiş bir hapis cezasına çarptırıldığını belirten Kozaçağlı, “15 ayda 3 bin kişi ziyaret etmiş. Mustafa Koç, Ferit Şahenk, Fatih Terim, Yıldırım Demirören, Ercan Saatçi. Bu arkadaşlarda iyi hatırası bulunan kişiler. Hukukumuz var diyorlar. Bu insanların hatırası olan her olayda bizim hafızamız var. Biz bu hatıralarda yakınlarımızı  kaybettik “diye tepki gösterdi.

‘CUMHURBAŞKANI DA MI ÖRGÜT TALİMATI ALDI?​’

10 yıl önce beraat ettikleri Belçika ve Hollanda belgelerinin iddianamede yeniden yer aldığını hatırlatan Kozağaçlı, adeta klan hukuku uygulandığını belirterek, “Neden bu defteri açtınız” diye sordu. Yargılanmalarının iki nedeni olduğunu söyleyen Kozağaçlı, müvekkillerinin eylemlerinden dolayı tutuklandıklarını  söyledi. Modern Hukukun temelinde suçun bireyselliği olduğunu belirtildiğini kaydeden Kozağaçlı, “Genç militanların bir karakolu silahla bastığı zaman bana ‘bunu beğeniyor musunuz’ diye sorabilir misiniz? Şahsi ceza sorumluluğumuzla ne ilgisi vardır? Bir senedir bizi burada tutuyorsunuz. Yaşamlarımızın en verimli zamanında bizi buraya kapatırken, insan ömrünün kaç yıl olduğunu düşünüyordunuz” diye tepki gösterdi. İddianamedeki suçlamalara değinen Kozağaçlı, kanser hastası olan ve hapishaneden uzun süre tahliye dilmediği için hastalığı ilerleyerek yaşamını yitiren Güler Zere’yi hatırlatarak, “Biz o dönemde avukatları olarak mücadele verdik. Sonunda cumhurbaşkanı ve dış işleri bakanı da ‘bizim kızımız’ dediler. Şimdi iddianamede, Güler Zere için verdiğimiz mücadeleyi DHKP-C talimatıyla yaptığımız söyleniyor. Peki Cumhurbaşkanı da aynı talimatla Zere’nin serbest bırakılmasına karar verdi.

BAŞBAKAN HÜKMÜ VERMİŞ

Kozağaçlı, savunmasında Başbakan Erdoğan'ın, ÇHD’lilere yapılan operasyon sırasında  "11 çelik kapılı ofislerde toplantılar yapıyorlar. Kanlı örgütün avukatları" gibi sözlerini hatırlatarak şöyle yanıt verdi: “Başbakan, bizi yaftalıyor. Hedef gösteriyor. Bizi damgalayamadınız. Burada bulunan herkes bizim arkadaşlarımız bize inanıyor, bizi biliyor. Biz, halkın avukatıyız. Başbakan Erdoğan, soruşturmayı açmış, kovuşturmayı yapmış, cezayı da kesmiş. Ben mahkeme heyeti yerinde olsam kıpırdayamazdım.” Kozağaçlı'nın bu sözleri üzerine mahkeme başkanı “İyi ki hakim olmamışsınız" dedi. Kozağaçlı da, “Ben genç yaşında avukat olmaya karar verdim" diye cevap verdi.
 


ASILLARI DEĞİL AMA MAKETLERİ ÖZGÜR
Duruşmaya Türkiye çeşitli illerindeki barolardan çok sayıda avukatın yanı sıra, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, İtalya, Fransa, İspanya,  Almanya ve Avusturya’dan avukatlar, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Melda Onur, CHP’li milletvekilleri İlhan Cihaner, Musa Çam, Süleyman Çelebi, Candan Yüceer, BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel katıldı.  

Duruşma salonun olduğu binanın önüne yığılan barikatlara, tutuklu avukatların fotoğraflarının olduğu pankartlar ve “ÇHD susmadı susmayacak”, “Halkın avukatlarına özgürlük” yazılı afişler asıldı. Binanın hemen aşağı kısmında bulunan boş arazide ise tutuklu avukatların maketleri konuldu.

İDDİANAMEDE NE VAR?

Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesiyle görevli İstanbul Cumhuriyet Savcısı Adem Özcan tarafından hazırlanan 622 sayfalık iddianamede, ÇHD Genel Başkanı Kozağaçlı ile derneğin İstanbul Şube Başkanı Tanay’ın ‘DHKP-C terör örgütü yöneticisi olmak’, diğer avukatların ise ‘örgüt üyeliği’ suçundan yargılanması talep edildi. İddianamede, avukatlardan Ebru Timtik hakkında ‘Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. İddianamede, Selçuk Kozağaçlı’nın, ‘terör örgütü yöneticisi olmak’ suçundan 15 ile 22.5 yıl, ‘terör örgütü propagandası yapmak’tan da 1.5 ile 7.5 yıl olmak üzere toplam 16.5 ile 30 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması talep edildi. Taylan Tanay’ın “terör örgütü yöneticisi olmak” suçundan 15 ile 22.5 yıl, 5 kez “terör örgütü propagandası yapmak”tan 7.5 ile 37.5 yıl ve “görevi yaptırmamak için direnme” suçundan da 1 yıl 2 ay ile 6 yıl olmak üzere toplam 23 yıl 8 ay ile 66 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması istendi. İddianamede, diğer sanıklardan Barkın Timtik’in 17 yıl 8 ay ile 66 yıl, Oya Aslan’ın 16.5 ile 60 yıl, Günay Dağ’ın 17 yıl 8 ay ile 66 yıl, Naciye Demir’in 15 ile 52.5 yıl, Şükriye Erden’in 13.5 ile 45 yıl, Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı’nın 10,5 ile 30 yıl, Özgür Yılmaz, Avni Güçlü Sevimli ve Gülvin Aydın’ın 9 ile 22.5’ar yıl, Güray Dağ, Efkan Bolaç, Serkan Arıkanoğlu, Zeki Rüzgar, Mümin Özgür Gider, Metin Narin, Sevgi Sönmez, Alper Tunga Saral, Rahim Yılmaz ve Selda Yılmaz’ın da ‘terör örgütü üyeliği’ suçundan 7.5 ile 15 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırılmaları istendi.
 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Arjen Arî anısına şiir yarışması düzenleniyor

SONRAKİ HABER

Feyruz Nasrallah’ı seviyor… Suç nerede?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa