Kulp Katliamı davasına Ertürk ve avukatları gelmedi
Kulp'a bağlı Alaca köyünde 1993'te 11 köylünün kurşuna dizilmesi emrini veren Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında açılan davanın ilk duruşması Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı. Ertürk ve avukatları duruşmaya katılmadı.
Diyarbakır'ın Kulp (Pasûr) ilçesine bağlı Alaca (Nederan) köyünde 22 Ekim 1993 tarihinde 11 köylünün kurşuna dizilmesiyle ilgili açılan davanın ilk duruşması Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı. Duruşma, katliamda yaşamını yitirenlerin yakınları ve İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi avukatları hazır bulundu. Dava kapsamında tutuksuz yargılanan sanık Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk ve avukatları katılmadı. Duruşma İHD avukatların davaya müdahil olmak için verdikleri dilekçeler ile başladı. Burada konuşan İHD ve müştekilerin avukatı Rehşan Bataray Saman, İHD'nin devlet tarafından hedef haline getirilmek istendiğini ve bunun dönemin yetkilileri tarafından açıkça dile getirildiğini belirtti.
UÇAK SEFERİ İPTAL OLMUŞ!
Ardından sanık Ertürk ve müdafi avukatlarının mahkemeye gönderdiği faksta, duruşmaya, uçak seferlerinin iptal edilmesi ve Ertürk'ün yaşadığı sağlık sorunlarından kaynaklı katılmadıklarını belirttikleri görüldü. Ardından mahkeme heyeti katliamda yaşamını yitirenlerin yakınlarını dinledi. İlk olarak konuşan katliamda yaşamını yitiren Behçet Tutuş'un oğlu Harun Tutuş, sanık Ertürk hakkında şikâyetçi olduğunu ifade ederek, katliamın yaşandığı sırada yaşının küçük olduğunu ve olayları tam olarak hatırlamayabileceğini belirtti. Tutuş, "Köyümüzün yakıldığını, babamın götürüldüğünü ve vahşice katledildiklerini gördüm. Ben o psikolojisiyle yaşadım bu güne kadar. Askerler köpeklere dahi tahammül edemedi. Köyün ortasında kurşuna dizdiler. Hayvanlarımızı bile öldürdüler" dedi.
Sanık Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk'ün bölgede iyi tanındığını ifade eden Tutuş, "Bu katliamında onu yaptığı konuşuluyordu. Operasyonun Yavuz Ertürk'ün yönettiğini her kes biliyordu. 93-94 yılında yaşanan bir çok köy yakma olayında, katliamda Ertürk'ün adı geçiyordu" dedi. Tutuş, 2004 yılında Alaca köyüne bağlı Şenyayla'da çıkan kemiklerin Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesi sonucunda çıkan sonuçlarda babasına ait olduğunun çıktığını aktardı. Katliamın yaşandığı bölgenin 10 yıl boyunca yasaklı bölge olarak ilan edildiğini ve 2003 yılında bölge üzerinde yasağın kalktığını belirten Tutuş, katliam yerine gittiklerinde kemiklerle karşılaştıklarını ve kemiklerde yanma izlerinin olduğunu ifade etti.
Ardından katliamda babası Mehmet Salih Akdeniz'i kaybeden Mizbah Akdeniz ise anlattıkları olaylarda, katliamın ilk gününde Şenyayla'da olduklarını ve askerler tarafından yaylanın etrafının sarıldığını, askerler tarafından yayladan çıkarıldıklarını söyledi. Akdeniz, "Yaylaya ilk gün 7-8 helikopterle askerler indirdiler. İlk gün bir şey çıkmadı. İkinci gün bizi köyden çıkardılar. Yanımıza elbise almaya bile izin vermediler. Askerler 'siz nerden geliyorsunuz" sorusunu sorduğumuzda bize, "Biz Bolu'dan geliyoruz. Yavuz Ertürk'ün komutasındayız. Komutanımızın emri var. Boşaltın" dediler. Ardından zaten bizi çıkardılar. Biz yayladan çıktıktan sonra tüm yaylayı ateşe verdiler. Dumanlar uzaktan görünüyordu. Biz önden giderken yaşlı olanlarda arkamızdan ve biraz uzaktan geliyordu. Sonra babamızı almışlar ama biz far etmemişiz. Bize bir köylü söyledi. Babamla beraber 150 kişiden fazla kişiyi almışlar askerler. Sözde babamda muhtar olduğu için ve bölgeyi iyi bildiği için yanlarına almışlar ve sonra bırakacaklarmış" dedi.
Köyde bulunan erkeklerin, askerlerin gözaltına aldıkları yakınlarını tuttukları yere gitmeye korktuklarını, bundan kaynaklı kadınların her gün yemek götürüp getirdiğini belirten Akdeniz, "Annem 16 gün boyunca yemek götürüp getiriyordu. 16'ncı günde babam anneme 'Bundan sonra yemek getirmeyin. Bizi zaten götürecekler' demiş. Ondan sonra kendilerinden bir daha haber alamadık" ifadesinde bulundu.
Aynı tarihte yaşanan ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ında öldürüldüğü Lice Katliamı'nın TRT'de çıkan görüntülerinde babasını gördüğünü ve "Lice de 42 terörist öldürüldü" şeklinde haber geçtiğini, bunun üzerine Kulp Savcılığı'na başvurduğunu belirten Akdeniz, "Babama Elazığ'dan bir şapka almıştım. Onu takıyordu. Aynı tarihte Lice'de olaylar çıkmıştı. Televizyon izlerken ölmüş insanlar vardı. Bunların içinde bir şapka babama aldığım şapkaya çok benziyordu. Savcılığa başvurdum ve savcılık 3-4 defa bu görüntüleri istedi TRT'den. Ama gelen görüntülerde o kısım çıkarılmıştı. Bunu savcılıkta söyledi" dedi.
Babasının akıbetini öğrenmek için birçok yere başvurduğunu ifade eden Akdeniz, "Ankara savcılığına başvurdum. Orada Ertürk'ü de gördüm ve elini arkasına bağlayarak, "Beni kimse sorgulayamaz, ifademi alamaz" dedi" ifadesinde bulundu. Mahkeme heyetinin Akdeniz'e soruduğu "Sizin orada kurtarılmış bölgemiydi?" sorusuna, Akdeniz, "Burası T.C.'ya bağlı öyle bir şey olur mu?" cevabı üzerine mahkeme başkanının "Maalesef var" demesi dikkat çekti.
İHD'NİN MÜDAHİL OLMA TALEBİNE OLUMSUZ YANIT
Ardından söz alan İHD avukatlarında Serdar Çelebi, Akdeniz'e sorular yöneltti. Çelebi, "Siz olaylardan kaynaklı en yakın olan Panak Karakolu'na gittiniz mi? Sorusu yöneltince Akdeniz, "Evet gittik ama bize 'Bu operasyon bizim gücümüzü aşıyor' dediler" dedi. Ardından söz alan ve tercüman eşliğinde konuşan katliamda yaşamını yitiren M. Şerif Avar'ın babası ve Hasan Avar'ın kardeşi Sabri Avar, "Operasyon için köye karadan ve havadan saldırdılar. Yavuz Ertürk'ün komutasında olduklarını belirttiler. 50-60 kişi aldılar bunların içinden 11 kişi haricinde hepsini bıraktılar. Bizim köyümüzü helikopterle bombaladılar. Dağları bombaladılar" dedi.
Ardından iddia makamı mahkeme heyetine sunduğu mütalaasında, İHD'nin davaya müdahil olmasının reddini ve dönemin OHAL Valiliği'nden katliamın yaşandığı yerde her hangi bir operasyonun yapılıp yapılmadığını, bu operasyonda görev alan askerlerini bilgilerinin istenilmesini talep etti. Mütalaanın ardından mahkeme heyeti duruşmayı 27 Aralık Cuma gününe erteledi. Duruşma tanıkların ifadesi ile devam edecek. (Diyarbakır/DİHA)