30 Aralık 2013 06:00

Roboskî’nin son düğünü

Hüseyin Encü’nün anlattıkları insanın içine işliyor. Roboskî Katliamı’ndan kısa süre önce evlenmiş. Köydeki son düğün onunki. Katliamdan bu yana Roboskî’de ne düğün var ne bayram. Anlattıkları Roboskî gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Roboskî’nin son düğünü
Paylaş

DOSYA: KAPANMAYAN YARA ROBOSKÎ

HAZIRLAYANLAR: CUMHUR DAŞ / ROJHAT YEŞİLÇINAR


Gece bizi evinde misafir eden Hüseyin Encü ile bir yandan çay içiyor, bir yandan da sohbet ediyoruz. Evi kısa bir süre önce yapmışlar. Odada Hüseyin’in kardeşleri de var. 9 yaşındaki Özkan ve 10 yaşında ki Onur’la şakalaşıyoruz. Özkan, Galatasaray’ı tutuyor. Evin Onur dışındaki tüm bireyleri Galatasaraylı. Onur Fenerbahçeli. 24 yaşındaki Bahar ise iki yıl Urfa’da İktisat okuduktan sonra maddi olanaksızlıklar nedeniyle okulu bırakmak zorunda kalmış. Bir yıldır da evli. Bir de 18 yaşındaki Mustafa. O sınıra gidip geliyor.  Roboskî’de hayat herkes için çok zor. Bu zorluğun üzerine bir de 28 Aralık 2011’den kalan büyük acı eklenmiş durumda. Hüseyin Encü’nün anlattıkları insanın içine işliyor. Roboskî Katliamı’ndan kısa süre önce evlenmiş. Köydeki son düğün onunki. Katliamdan bu yana Roboskî’de ne düğün var ne bayram. Anlattıkları Roboskî gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

ÖZLEYİNCE DÜĞÜN KASETİNİ İZLİYORUZ

Hüseyin Encü, 1 Ocak’ta 23 yaşına girecek. Çoğu Kürt’ün nüfus cüzdanındaki doğum tarihi 1 Ocak’tır. 15 yaşındayken babasını, 4 yıl önce de annesini kaybetmiş Hüseyin. Babasının ölümünden sonra evin sorumluluğu onun omuzlarına binmiş. Kardeşlerini her şeyden sakınmış. Ancak 28 Aralık 2011 gecesi 19 yaşındaki kardeşi Cihan Encü savaş uçaklarından atılan bombaların hedefi olmuş. O geceyi hiç unutamayacağını söyleyen Hüseyin, “O gün aslında kaçağa ben gidecektim. Cihan, ‘Bu gün ben gideyim, diğer günler sen gidersin’ dedi. Ve gitti” diyor. Hüseyin katliamdan 17 gün önce evlenmiş. “Köyde en son düğün benim düğünüm oldu. O günden bu yana da başka düğün olmadı” diyor. Ve anlatıyor; “Düğün kasetinde çoğu şehidin görüntüleri var. Onları özlediğimizde düğün kasetini açıp bakıyoruz. Cihan, Selahattin, Adem diğer arkadaşlar halay çekiyor, eğleniyor. Hepsiyle yakın arkadaştık. 5. sınıfa kadar Selam ile aynı okulda okuduk. Diğerleriyle de sürekli sohbet ediyor, şarkılar söylüyorduk. Beraber sınıra eğlenceli şekilde gidip geliyorduk.”

KARDEŞİME SİLAH KALDIRMAMAK İÇİN

 
“8 kardeştik. Cihan şehit oldu. İki gün sonra 20 yaşında olacaktı” diyor Hüseyin. Babası öldükten sonra yükünün arttığını anlatıyor; “Sınıra gitme işine 15 yaşımda başladım. 15 yaşımdan bu yana ailemin geçimini bu işle sağlıyorum. Çocukların en büyüğü bendim, Şenoba’da yatılı okuyordum.
7. sınıfın üç ayını okuyabildim ve okulu bırakıp kardeşlerime bakmak zorunda kaldım. Babam korucuydu. O öldükten sonra taburdan çağırdılar beni. ‘Babanın silahını, kadrosunu sana verelim devam et’ dediler. Ben ‘istemiyorum’ dedim” diyor. Koruculuğu neden kabul etmediğini sorduğumuzda, “Kardeşime karşı silah kaldırmamak için kabul etmedim” diyor. ‘Baban neden korucu oldu’ diye soruyoruz bu sefer; “Çoğu insana zorbalıkla kabul ettirdiler. ‘Ya korucu olacaksın ya burayı terk edeceksin’ dediler. Babam da mecburen silah aldı” diyor.

‘KAÇAK’ EKMEK TEKNEMİZ

Sınıra gitmeye devam ettiklerini anlatıyor Hüseyin. “Kaçak dediğimiz şey bizim ekmek teknemizdir. Bin bir zorlukla gidip geliyoruz. Çok soğukta katır semerlerinin altına giriyoruz. Asker yolu tutunca çok zorluk yaşıyoruz. Katliamdan önce de devamlı havan topu atıyorlardı. Amca oğlum havan topu yüzünden yaralandı. Ben de helikopterlerin saldırısına uğradım. Çok şey geldi başımıza” diyor.
Tek isteklerinin katliamın faillerinin bulunması olduğunu söyleyen Hüseyin, “Kürt, Türk kim olursa olsun vicdan sahibi herkese sesleniyorum; katliamların aydınlatılması için ses çıkartalım. Roboskî karanlıkta kalmasın” diyor.

YA KORUCU OLACAKSIN YA KAÇAĞA GİDECEKSİN

“Burada  fabrika olsaydı kimse kaçağa gitmek zorunda kalmazdı” diyor Hüseyin ve ekliyor: “Biz burada 50 lira için canımızı verirken, bakan çocuklarının milyon dolarları nasıl kaçırdığını görüyoruz. Bugün biz kaçağa gidiyorsak bu da onların ayıbıdır. Bize tek bir yol bırakmışlar. Ya korucu olacaksın ya kaçağa gideceksin. Ben de Kürt kardeşime silah kaldıracağıma kaçağa giderim daha iyidir. Askere de gitmeyeceğim. Kardeşimi öldüren devlete nasıl askerlik yapayım? O üniformayı giyersem kardeşimin faili olurum.”

O GÖRÜNTÜYÜ UNUTMAK İMKANSIZ

KAatliam yerine ilk gidenlerden olduklarını söyleyen Hüseyin, “Orada öyle bir görüntü vardı ki her insanın bünyesi kaldırmazdı. Parçalanmış insanlar, katırlar. O görüntüyü unutmak imkansız” diyor. Katliamdan sonra uzun bir süre sınıra gidememişler. “Oradan geçmek istemedik” diyor ve ekliyor; “Şimdi gidiyoruz. Onca insanın öldüğü yoldan gidiyoruz. Her gidişimizde katırların kemikleri, bidonlar... Sanki o insanların cenazelerinin üzerinden geçiyormuşuz gibi hissediyoruz. Ama yine de gitmek zorundayız...”

TABUR ‘KORKUTUYORUZ’ DEDİ

28 Aralık gecesine dönüyor yeniden; “Uçak sesini ve bombardımanı duyduk. Hemen evden çıktım. Muhammed Encü’nün babası tabura telefon açtı. ‘Uçaklar çocuklarımızı vurmasın’ dedi. Taburdan ‘Etraflarını aydınlatıyorlar, korkutuyorlar sadece’ dediler. Ama öldürüldüler...”


YARIN: Katliamda öldürülen 17 yaşındaki Cemal Encü’nün ailesi

ÖNCEKİ HABER

HDP’den binlerle birlikte demokrasi şöleni

SONRAKİ HABER

Yerel seçim programı çalıştayda oluşturulacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa