Kim kaçakçı?
Dosyamızın son gününde 28 Aralık 2011’de Roboskî dağlarında katledilen 34 kişi arasında bulunan 17 yaşındaki Cemal Encü’nün evine konuk oluyoruz. Cemal 7 çocuklu ailenin 4. evladı. Ailesinin sevgilisi, arkadaşlarının sırdaşı Cemal şimdi fotoğraflarda gülümsüyor onlara. Cemal’in acılı annesi, oğlunun kantine olan 20 liralık borcunu ödemek için sınıra gittiğini gözyaşları içinde anlatıyor.
DOSYA: KAPANMAYAN YARA ROBOSKÎ
HAZIRLAYANLAR: CUMHUR DAŞ / ROJHAT YEŞİLÇINAR
Dosyamızın son gününde 28 Aralık 2011’de Roboskî dağlarında katledilen 34 kişi arasında bulunan 17 yaşındaki Cemal Encü’nün evine konuk oluyoruz. Cemal 7 çocuklu ailenin 4. evladı. Ailesinin sevgilisi, arkadaşlarının sırdaşı Cemal şimdi fotoğraflarda gülümsüyor onlara. Cemal’in acılı annesi, oğlunun kantine olan 20 liralık borcunu ödemek için sınıra gittiğini gözyaşları içinde anlatıyor. Bakan çocuklarının evlerinden çıkan milyon dolarları, görevden alınan polisleri hatırlatıyor. “Burada 34 insanı katlettiler, bir kişi yargılanmadı” diyor ve soruyor; “Adalet bu mu?”
ACIYLA GEÇEN BİR ÖMÜR
Roboskî’nin en acılıları anneler. Gözbebeklerini, evlatlarını yitirenler. Cemal’in annesi Kürtlerin tüm yaşamını ören ‘devlet yasakları’yla ilk olarak X yasaklı harflerden olduğu için Xazal olan isminin kimliğe Ğazal diye yazılmasıyla tanışmış. Bu yasak Ğazal Encü’nün yaşayacağı acıların başlangıcı gibi kazınmış kimliğine. Hayatı boyunca çok acılar yaşadığını anlatıyor Ğazal Encü; “Biz bu köye zorla gönderildik. Burası göçle kuruldu. Daha önce sınıra daha yakın bir yer olan Zevye köyündeydik. Orada ekip biçebildiğimiz bir tarlamız vardı. Bir gece evimiz yakıldı, bizi buraya gönderdiler. Tarlamızı mayınla döşeyerek sınırın içine aldılar. Buraya geldik ne bir iş var ne ekecek bir karış toprak. Erkekleri zorla korucu yaptılar.” Sözü Cemal’e getiriyor; “Hayat dolu bir çocuktu. Lise son sınıftaydı. Cemal kimsenin kalbini kırmazdı. Arkadaşları onu çok severdi. Öğretmen olmak istiyordu. Bizi buradaki baskıdan, yoksulluktan çıkarmak istiyordu” diyor.
KANTİNE 20 LİRA BORCU ÖDEMEK İÇİN...
Cemal sınıra sadece iki kez gitmiş. İlk kez 2005 yılında, harçlığını çıkartmak için. Bir de tam iki yıl önce... 28 Aralık 2011’de. O günü şu sözlerle anlatıyor Ğazal Encü, “Kantine 20 liralık bir borcu varmış. ‘Borcumu kapatmak için gideceğim’ dedi. Küçüktü, biz Cemal’e kıyamıyorduk. Babası, ‘Oğlum gitme. Ben bir yerden borç bulur veririm’ dedi. ‘Yok’ dedi Cemal, ‘Arkadaşlarımla beraber gidip geleceğim’ dedi. O gece amcasının oğlu Hamza da sınıra gidiyordu. Onu görünce, ‘Hamza, Cemal sana emanet’ dedim. Hamza, ‘merak etme yenge Cemal’i canım gibi korurum’ dedi. İkisi de gitti...”
ASIL KAÇAKÇI ONLAR
Tüm bunları gözyaşları içinde anlatıyor Ğazal Encü. Devletin zulmünün nasıl devam ettiğini anlatıyor; “Hâlâ burada tehdit ediliyoruz. Uludere’ye, Şırnak’a gitsek polis ‘sizi tutuklarız’ diyor.” Devletin ailelere tazminat önerip olayı kapatmak istemesine tepkili. Sözlerini şöyle sürdürüyor; “Çocuklarımızı öldürdüler. Sonra bize tazminat veriyorlar. Biz fakir olabiliriz ama onların parasını istemiyoruz. Benim çocuğum kantin borcu için sınıra gitti. Oğluma ‘kaçakçı’ diyorlar. Bakan çocukları milyonları çalmış. Asıl kaçakçı onlar. Bu mu adalet? Bakan çocukları yakalanıyor savcılar, polisler görevden alınıyor. Burada 34 insanı katledenler bulunmuyor. Bu mu adalet? Failler bulunana kadar elimiz Erdoğan’ın yakasındadır. Biz adalet istiyoruz...”
2014 ADALET GETİRSİN...
Bugün Roboskî dosyamızın son bölümü, 2013 yılının da son günü. Roboskî’nin acısıyla bir yılı daha geride bıraktık. Ailelerin 2 yıllık dayanılmaz acısı tazeliğini korurken, adalet adına atılmış en ufak bir adım yok. 34 insan için ‘vur emrini’ verenler karanlık köşelerinde oturmaya devam ediyor. Dosyamız boyunca iki yılın ardından Roboskîli ailelerin yaşadıklarının, en azından bir kısmını yansıtmaya, yeniden hatırlatmaya çalıştık. Yeni yılda Roboskî Katliamı’nın ve diğer tüm kanlı ‘faili meçhul’ olayların aydınlatılması umuduyla…
NE YAPALIM TAZMİNATI CİĞERİMİZ YANIYOR
Cemal’in ablası Cahide Encü’nün ağzından “Hayatımız eskisi gibi değil. Acımız hâlâ taze. Gözyaşı dökmeden geçen günümüz yok” sözleri dökülüyor. Eski günlere dönebilmek için her gün dua ettiğini söyleyen Cahide, “Her günümüz neşeliydi. İnsan fakir olabilir ama evde huzuru olduktan sonra çok mutlu oluyor. Biz birbirimize çok bağlıydık. Maddi durumumuz kötüydü ama hepimiz evimizde çok mutluyduk. Bizden mutluluğumuzu aldılar” diyor. Sonra ekliyor; “Başbakan aradan iki gün geçmeden bize tazminat vermeye çalıştı. ‘Alın, susun’ dedi. Biz ne yapalım tazminatı? Bütün dünya bizim olsa ne yapacağız parayı? Bizim yüreğimiz acıyor.”
ÖYLE SEVİNÇLİ GİTTİLER...
Cemal’in her gün okula gitmek için 5 kilometre yol yürüdüğünü söyleyen Cahide; “Sabah 7’de okula gidiyordu, öğlen 3 gibi geliyordu. O gün eve 11’de geldi. ‘Derslerim boştu’ dedi. Biraz uyudu. Yemek hazırladım, beraber yedik. Sonra, ‘Ben kaçağa gideceğim’ dedi. O kadar ısrar etti ki, izin verdik. Üstünü giydirdik, iki tane ceket verdik. Diğerlerine katıldı. Hepsi çok sevinçliydi. Gidişleri gözümün önünden gitmiyor” diyor.
BİZE ADALET YOK MU?
Sonra bombardıman anından söz ediyor. Bomba seslerini duyunca yaşadıkları korkuyu anlatıyor. “Herkes sınıra doğru gitmeye başladı. Yolda askerler, ‘Evinize gidin, çocuklarınız eve gelecek’ demiş. Kimse durmuyor tabii, herkes evladını aramaya gitti. Babam olay yerine gittiğinde Cemal’i bir katırın sırtına atmışlar. Başını kaldırmış. Yaralı ama halen yaşıyormuş. Babam, ‘Bir şey yapamadım’ diyor. 5 dakika sonra ölmüş” diyor. Kardeşinin 20 lira için öldüğünü söyleyen Cahide, “Biz para çalmadık. Ayakkabı kutularından milyonlar çıkıyor. Bu olanlar çok canımızı yakıyor. Burada gençler işsiz. Tarım, hayvancılık yok. Çalışacak fabrika yok. Ben lise son sınıfa kadar okudum. Sonra paramız yok diye okumadım. Okumak istesen de olmuyor. Bize adalet yok mu?” diye soruyor.
NASIL YAŞIYORUZ BİLMİYORUM
İKİ yıldır çok zor zamanlar yaşadıklarını söyleyen Ğazal Encü, “Ne huzurumuz var, ne keyfimiz. Diğer çocuklarım da perişan oldu. Bir kızımın psikolojisi bozuldu, Diyarbakır’a doktora götürüyoruz. Bir kızım sara hastası. 13 yaşında oğlum Cevahir ağabeyinin parçalanmış bedenini taşıdı... Biz nasıl yaşıyoruz bilmiyorum. Ben her şeyi unutuyorum. Bir yere gitsem yolu şaşırıyorum” diyor.
BİTTİ