31 Aralık 2013 06:00

Resimlerim kalelerim

Türkiye’de figüratif resmin önde gelen temsilcilerinden olması yanında topluma, toplumsal olaylara ve insana duyarlılığıyla dikkat çeken Cihat Aral’ın 50 yıllık sanat yaşamı boyunca ürettiği eserler 2 Şubat’a kadar İş Sanat Kibele Galerisi’nde. Cihat Aral ile 50 yıllık sanatla geçen yaşamı, sanatı ve resimlerini konuştuk.

Resimlerim kalelerim
Paylaş

Derya YILMAZ
İstanbul


Türkiye’de figüratif resmin önde gelen temsilcilerinden olması yanında topluma, toplumsal olaylara ve insana duyarlılığıyla dikkat çeken Cihat Aral’ın 50 yıllık sanat yaşamı boyunca ürettiği eserler 2 Şubat’a kadar İş Sanat Kibele Galerisi’nde. Cihat Aral ile 50 yıllık sanatla geçen yaşamı, sanatı ve resimlerini konuştuk.

50 yıllık sanat birikimini geride bıraktınız. Buradaki resimler bu birikimin yansımaları... cezaevinde resim yaparak direndiniz, Gezi’de sokaklarda, Roboskî’de...
Dışımızdaki dünyanın her zaman bir darbesi, yıkımı vardır size karşı. Siz ona direnirsiniz. O direnme gücünü ancak içinizde kurduğunuz birtakım örgülerle korumaya çalışırsınız. Eğer onu iyi örmez, iyi beslemez, iyi koruyamazsanız onlar çabuk yıkılır. Çöküntüye uğrarsınız.
Ya çöküntüye uğrayıp neoliberal olursunuz, bir yerlere savrulur gidersiniz ya da en sonunda kendi hayatınıza boş verirsiniz. Eğer o baskı ve travmayı sindiremezseniz, o kalelerinizi sağlama alamazsanız, zordur cezaevi koşulları. Dış dünyanın bu organize gücü sizin iç dünyanızı darmaduman etmek üzere hazırlanmıştır. Resimlerim, kalelerimdi orada. Beni koruyan zırhlarım onlardı.

Cezaevinde çok resim yaptım. Kağıt üzerine desenler çizdim, yüzlerce desen. Tahliye olduğum sırada, tutulduğum kafesteki çantamdan bu desenlerin hepsi alınarak yırtıldı. Bunu yapan bizim cezaevinin muvazzaf bir subayı idi. Müthiş mutluluklar duyarak yaptı bunu. Yırtarak bir şeyi size anlatmaya çalışıyor. Yani biz sizin iç dünyanızı da yırtarız, dış dünyanızda da baskıyı kurarız.

Çöp insanlar serisinde resmettiğiniz insanların kentsel dönüşüm adı altında yeniden göçe zorlanmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnsanların bütün değer yargılarını söküp alan, onları bu belirsiz bir hayatın içerisine çekip atan trajik bir olgu göç. Nereye gideceğini bilmeyen ya da gittiği yerde ne olacağını bilemeyen insanlar. Korkunç bir belirsizlik ve sessizlik hali. Büyük kentlere gidip varoşlarda yerleşen insanlar. Ama onlar sonra yaşama tutunabilmek için o çöp insanlar olarak nitelediğim bir sürece giriyorlar. Ve onlar aramızda dolaştılar. Dolaşıyorlar. Fark edilmek istemiyorlar.

Görüyorsunuz, zaman zaman karşılaşıyorsunuz. Büyük metropolün bağırsağını, midesini temizliyorlar belki. Ve orada çöplüklerde yaşama tutundular. Ve şimdi tam belirsizlik, sürüleştirme politikasının sonucu bu trajik insanlık hali devam etmekte. Onlar hayatta hiçbir zaman rahat yüzü görmeyecekler, mutluluk nedir bilemeyecekler. Kentsel dönüşümdeki insanlar acı çekiyorlar. şu anda. Onlara kim çare bulacak? Onlar eğer geleceklerini biçimlendirecek bir düşünce sistematiğine ulaşamazlarsa o acıyı hep çekecekler. Bu sistemde bu böyledir yani acı çekiliyor. Hepimiz çekiyoruz.

BENİM RENGİM SOLDU

Robosî Katliamı’nın üzerinden iki yıl geçti ve Roboskî halen adalet bekliyor. 34 kişinin katledildiği bu acı olay üzerine yaptığınız resimleri anlatır mısınız?
Roboskî hâlâ cevap bulamamış toplum katında hâlâ belirsizliğini koruyan bir olgu,bir gerçek. Dış dünyanın insanlar üzerinde dayattığı bir gerçek.Bu kadar genç insanın hangi nedene dayalı olarak katledildiği konusunda henüz daha bir bilgi sahibi değiliz. O annelerin döktükleri gözyaşı nasıl dinecek? Roboskî resimlerinden sonuncusunda artık benim rengim soldu. Sözün bittiği yer diye bir şey vardır ya hani bu resim de rengin bittiği yerdir. Artık ona renk süremedim. Bir şey süremedim. Gerçekten süremedim. Ben bu soruna cevap arıyorum. Biz toplum olarak aramak zorundayız.

YAŞAMLARI İÇİN KARAR VERMEYE KARAR VERDİLER

Gezi direnişine de bir sanatçı olarak sessiz kalmadınız. Muhalif bir sanatçı olarak bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu gezdiğiniz sergide gördüğünüz Gezi direnişi resimleri yaşadığımız bir sürecin içinde artık umutsuzluğa kapıldığımız bir anda gençliğin içinde taşıdığı ışığı nasıl ortaya çıkardığıyla ilgili bir şeydir. Resimlerimde genellikle de hep karamsar bir atmosfer olduğu söylenir. Karamsarlığı hep bir umut olarak ele aldım. İçinde mutlaka bir ışık vardır. Yani toplumda bir karamsarlık hali gördüğümüz anda inanın ki bir şeyler olacaktır. Ve Gezi olayları o karamsarlık sürecinin ivme kazandığı, doruğa ulaştığı noktadır. İnsanlar kendi yaşam biçimlerine müdahale edilmesine karşı bireysel kimliklerini korumak adına karşı durmaya karar verdiler. Nasıl bir gelecek oluşturacakları konusunda söz sahibi olduklarına karar verdiler. Bunun böyle devam etmesinden yanayım. Yani ben nasıl muhalif tavır sergiliyorsam o gençlerde muhalif tavırlarını sürdürmek durumundalar.

ÜTOPYAMIZ; İNSANLIK İÇİN BİR GELECEK YAKALAMAK

Sosyalizmin sizdeki izdüşümü geçmişten bugüne ve geleceğe sizi nasıl etkiledi?
İnsanlığın özgür, kardeşçe,eşit ve mutlu yaşayacağı bir dünya için, ütopyalarımıza karşı oluşturulan baskı bizim kuşağın üzerinizden hiç eksilmedi. Böylece onlarca yıl geçti. Bir yanda yaşamın gerçekliği ve bir yanda geleceği kurma tasalarımız. Bizim kuşak yalnızca o muhalif tavrı, o protest tavrı sürdürmek istedi. Bu bizim dünya görüşümüzle ilgili bir şeydir. Ona olan inancınızla ve bağlılığınızla ilgili olan bir şeydir. Ve hiç eksilmedi. Tam tersine geliştiğine ve arttığına inanıyorum hâlâ. Ve de inanmıyorum Marksizm bitti, sosyalizmden umutlar kesildi gibi söylemlere. Bu neoliberal yaklaşımlarla küreselleşme adına yeniden biçimlendiriliyor... Bizim ütopyamız; insanlık için bir gelecek yakalamak ve iyi bir geleceği oluşturmak idi. Her sosyalistin ütopyası vardır. Sosyalizmin kendisi de böyledir. Bir geleceği oluşturmak ve yakalamak.

ÖNCEKİ HABER

Makas açılıyor özgürlükler sınırlandırılıyor

SONRAKİ HABER

Mahluk kelimesi ceza nedeni oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa