Fulya ALİKOÇ
Hikayemi anlatmaya nasıl başlasam, başlangıcı yok ki. Bu topraklarda büyük büyük atalarım sığır yetiştirirdi, İngilizler gelmeden önce. Köklerimiz buranın derinine iner, çam ağaçlarından bile derine, maden kuyusundan bile derine… Bu benim köyüm. Ben henüz bir çocukken San Marcos’tu adı. İngilizler ZincTown olarak değiştirdi. ZincTown, New Mexico, ABD. Bu da bizim evimiz. Ev bizim değil. Ama çiçekler… çiçekler bizim. Benim adım Esperanza, EsperanzaQuintero. Bir madencinin karısıyım.
1951 yılında New Mexico’da EmpireZinc Şirketi’ne karşı başlatılan ve 15 ay süren bir maden grevi. Ama bu grev öyle bildiğiniz grevlerden değil. Tamamı erkek olan maden işçilerinden çok madencilerin eşlerinin mücadelesiyle nam salmış bir grev. Greve dair bilgimizin çoğunu, yukarıda ilk cümlelerini okuduğunuz, 1954 yılında çekilen Dünyanın Tuzu adlı bir filmden ediniyoruz. Filmin bütçesi Maden İşçileri Sendikası tarafından verilmiş ve beş profesyonel oyuncu dışında filmdeki tüm oyuncular grevin gerçek kahramanları, yani madenciler, madencilerin eşleri ve çocukları oynuyor filmde. Yani aslında bu özgün grev deneyimini insanlığın belleğine armağan etmek için yeniden yaşıyor işçiler, kadınlar ve çocuklar.
BUGÜN GREV GÜNÜDÜR
ZincTown, bir maden ocağının etrafında madencilerin yaşaması için şirket tarafından tahsis edilen evlerden oluşan bir kasabadır. Çoğunlukla Meksika kökenli ve bir kısım İngiliz kökenli ailelerin erkekleri madende çalışmakta eşleri evlerde çocuklara bakmaktadır. Maden ocağındaki temel sıkıntı iş güvenliğinin olmayışı ve ücretlerin yetersizliğidir. Ancak Meksikalı işçiler, İngiliz kökenli işçilerden düşük ücret almakta, yani “eşit işe eşit ücret” de talep etmektedir. Zaten süregiden bu hoşnutsuzluklar bir işçinin yaralanmasıyla bir patlayışı beraberinde getirir. İşçiler çalışmayı bırakır. Akşamına sendika toplantısı yapılacaktır.
Şirketin “sunduğu olanaklar” ise kadınları da doğrudan ilgilendirmektedir. İngiliz kökenli ailelerin en azından banyo ve sıcak suyu vardır ama Meksikalılar bu olanaklara layık görülmemiştir. Madenciler “diğer madencilerle eşitlik” talep ederken, maden kasabasının tarihinde ilk defa 4 kadın “Eğer mevzu eşitlikse, biz de bunun bir parçası olmak istiyoruz. Ayrımcılık değil, sıhhi tesisat istiyoruz” diyerek gelmiştir sendika toplantısına. Grev kararı alınır. Kadınlar da grev hattında gözcülük yapmak ister fakat bu oybirliğiyle reddedilir.
YA KADINLARIN ETEĞİ YA PATRONUN DİZİ
Grev 7. ayına ulaştığında şirket hala pazarlığa yanaşmıyor, sendika ise artık erzak dağıtamıyordur. Bazı aileler taşınmaya başlamıştır. Bunun üzerine sendika çok zor durumda olan ailelerin başka madenlerde iş aramasına karar verir. İş bulanlar ücretlerini sendikayla bölüşür. Böylece geride kalan grevciler greve devam edebilecektir. Ancak bir gün şerif, madencilerin gözcülük yapmasını yasaklayan mahkeme emriyle çıkagelir. Bu emre karşı çıkanlar para ya da hapis cezasına çarptırılacaktır. Sendika derhal bir karara varmalıdır. Salonu bir uğultu kaplar. Ve bir kadın ayağa kalkıp bu uğultuya son verir: “Temsilci Yoldaş, eğer mahkeme emrini dikkatlice okursanız grev gözcülüğünü sadece madencilere yasakladığını anlarsınız. Biz kadınlar grevci madenciler değiliz. Grev gözcülüğünü biz devralırız” dediği anda salondaki bütün işçiler alay etmeye başlar: “Kadınların eteklerinin altına saklanmayız.” Kadınların cevabı nettir: “Ya kadınlarınızın etekleri altına saklanırsınız ya da gidip patronunuzun dizinin dibine çökersiniz.”
Evdeki işleri kim yapacak, çocuklara kim bakacaktır? Kadınların grev gözcüsü olması günah mıdır değil midir? Kadınlar gözcülük yapsa bile polis gelip onlara saldırdığında nasıl olsa erkekler gözcülüğe devam etmek zorunda kalacaktır. Bir türlü karar verilememektedir. En sonunda oylama yapılmasına karar verilir. Sadece sendika üyesi işçiler, yani erkekler oy kullanabilecektir. Kadınlar yine itiraz eder: “Kadınların yapacağı ya da yapmayacağı bir şey için sadece erkekler oy kullanamaz!” Grev gözcülüğü yapmalarına ilişkin öneri kadın erkek herkesin katıldığı oylamada 83’e karşı 103 oyla kabul edilir.
YAŞASIN BAĞZI DEDİKODULAR
Kolluk kuvvetleri önce kadınları ciddiye almaz. Kadınların ısrarını gördükten sonra ilk önce taciz ve küfürler başlar. Bir gün kadınların üzerine arabalarını sürer. Kadınlar bir yandan kolluk kuvvetlerine karşı direnmektedir. Diğer yandan kocalarının işe karışmaması için onları durdurmaya çalışmaktadır. İki tarafı da hizaya soktuktan sonra grev gözcülüğüne devam eden kadınların üzerine ateş açılır başka bir gün. Kocalar artık karışmamayı öğrenmişlerdir. Kadınlar ateş açan polisleri yaka paça arabalarına geri sokar ve arabaların motorlarını bozar. Başka bir gün biber gazıyla gelir polisler. Öbür gün tutuklamalar. Ama kadınların bedenlerinden örülmüş grev hattı bir türlü kırılmamaktadır.
Bu arada erkekler yakmadan yemek pişirmenin sırlarını, çamaşırları beyazlatmanın püf noktalarını öğrenmektedirler. Ya da bebeklerin yemek saatlerini, ne zaman altlarının temizlenmesi için, ne zaman uykuları geldiği için ağladıklarını. Yeni bir “dedikodu” yayılmıştır kasabada. Kadın sorunu, cinsiyet eşitliği, eşit işe eşit ücret. Acemi ev erkekleri bu dedikodunun sırrını çözmeye çalışmaktadır.
Bir süre sonra şirketlerin sağladığı evlerden zorla çıkarılmalar başlar. Bir yandan kolluk kuvvetleri evlerdeki eşyaları dışarı atarken öbür yandan kadınlar eşyaları geri taşımaktadır. Kullanmayı en iyi onların bildiği tencere tavalara, annelerinden yadigar vazolara dokunmaya kim cüret edebilir?! Kadınların eşyaları içeri geri taşıdığını gören erkekler de kolluk kuvvetlerinin karşısına dikilir. Birkaçının başını yakarak yıldırabilecekleri gafletine düşen kolluk kuvvetleri yüzlercesini karşısında bulur. Çareler tükenmiştir, pes etmekten başka bir yol kalmamıştır. Kadınların dirayeti, kocalarının baskısını, kolluk kuvvetlerinin şiddetini, patronların sömürüsünü aynı anda dize getirmiştir. Grevle birlikte çok şey kazanılmıştır.
6 Ocak 2014 18:06
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!
Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.
Evrensel'i Takip Et