06 Ocak 2014 18:11

Ah bir seçenek olsa...

Yolsuzluk, ayakkabı kutuları, rüşvetler, istifalar, beddualar havada uçuşuyor. Ortada bir kayıkçı dövüşü var, bu dövüşün kaybedeni, birbirine yumruk sallayanlardan daha çok bir müsabaka seyreder gibi seyretmesi beklenen halk. Televizyonlardan, gazetelerden ev içlerine, işyerlerine, sokaklara, kahvelere, çay sohbetlerine sızan magazinel yolsuzluk tartışmalarından geriye kocaman soru işaretleri kalıyor. Peki kadınlar ne düşünüyor, yaşamları nasıl etkileniyor?

Ah bir seçenek olsa...
Paylaş

Zeliha DOĞAN
İzmir


Müzeyyen Öztürk “Yolsuzluk her zaman vardı ama bu dönem daha da artmaya başladı bence. Tüm bunlar ev ekonomimizi de etkiledi. Çünkü Türkiye ekonomisi çökmek üzere” diye kaygılanıyor. “Yolsuzluğu yapanlar da AKP’nin bakanları, asgari ücreti belirleyenler de. Halka reva gördükleri bu ücret ile geçim mümkün değil” diyor. Müzeyyen’e göre yolsuzluğun olmaması ancak “vatanını seven kişilerin başa geçmesi” ile mümkün. Artık hep zengini kollayan değil, o zenginliği yaratan kadınların ve işçilerin yönetimlerde söz sahibi olması gerekiyor biraz da. “Yolsuzluklarda dönen onca para bizim cebimizden çıkıyor ama bize geri dönmüyor.  Bu paraların yerellerde bizim yararımıza kullanılmasını talep ediyorum” son sözü.

HANGİ YÜZLE OY İSTEYECEKLER?

Mülkiye Karakuyu da ev kadını. Yolsuzluk tartışmalarını “facia” olarak nitelendiriyor. Çıkar savaşları olanların birbirine vurmak için yolsuzluğun açığa çıkıyor olmasını hem iyi hem de kötü buluyor halk için. İyi, çünkü malum olan ilan edilmiş oldu. Kötü, çünkü onlar birbiriyle savaşırken olan halka oluyor. Bunun bir örneği kendi işleri. Kriz dönemlerinde hep kötüye giden işlerinin bu sefer de siyasi krizin kurbanı olmasını istemiyor. Mülkiye’ye göre bu yolsuzluk operasyonları yerel seçimleri de ciddi bir biçimde etkileyecek. “Şimdi hangi yüzle oy isteyecekler bizden?​” diye soruyor.

SEÇENEKSİZ MİYİZ?


Ev kadını Rahime Bereketoğlu bu yolsuzluk belgelerinin açığa çıkmasını “birilerinin birilerini kızdırmasına” yoruyor. Pek çok kadın gibi o da “yolsuzluk zaten hep vardı, sadece şimdi görünür oldu” diye düşünüyor. Oldukça temkinli; “Daha büyük şeyler ortaya çıkabilir ve hazırlıklı olmamız lazım. Çıkar davası bu aslında. Dershanelerin kapatılması gündeme geldi ve ardından bunlar oldu. Dershaneler kapatılırsa daha fazla şeyler de olabilir” diyor. Ve çocuklarının geleceği için endişeleniyor. Çünkü adalete de güveni kalmamış; “Yolsuzluk davasından olumlu bir sonuç beklemiyorum. Biz vergimizi vermesek ertesi gün evimize haciz gelir ancak bu yolsuzlukları yapanlara hiçbir ceza verilmiyor”. Asgari ücret onun da derdi; “Birileri ceplerini dolduruyor, bize de kırıntı olarak yüzde 5 zam. Bu ücretle bir evin geçinmesi mümkün değil. Bize 5 çocuk yapın diyorlar ama asgari ücretle 5 çocuklu bir aile nasıl geçinir, bunu hiç düşünüyorlar mı? Tek bir çocuğu bile doyuramayız bu parayla” diyor.

Gündemi yakından takip eden bir kadın Rahime. Tartışmalarda en anlamlı bulduğu çözüm “başbakanın tüm kabinesiyle birlikte istifa etmesi” olmuş. Peki sonra ne olur diye sorduğumuzda “CHP de AKP’den hiç farklı değil, bu süreçte bunu daha net gördük. Kılıçdaroğlu var olan durumu fırsat bilip hemen Fetullah Gülen’nin yanına gitti. Yeni AKP mi olmaya çalışıyorlar? Hiç güvenim kalmadı. Ben kendime alternatif arıyorum” diyor. Mahallesinde Halkların Demokratik Partisi için çalışan insanlarla da tartışıyor bu konuyu. “Sanırım en iyi alternatif HDP” diyor


 

BİZ YARDIM KUYRUĞUNDA ONLAR HIRSIZLIK!

Adile DOĞAN
İstanbul

Filiz Kaya 39 yaşında, iki çocuk annesi bir esnaf. Bu mahalleye yerleşmiş olmaktan pişman, çünkü korkunç kalabalık sınıflarda çocuklarının hiç de iyi bir eğitim sunulmadığından, başka bir ilçede daha iyi eğitim alabileceğini düşündüğü bir okula göndermiş onları.
O servis parasını nasıl ödeyeceğini düşünürken bakan çocuklarının parayla oynadığını, o paranın da kendi “rızkından” çalındığını düşündükçe çok sinirleniyormuş. “Faturalardı, evin ihtiyaçlarıydı, kiraydı derken elimde kalan hiçbir şey yok. Bizlerin ve çocuklarımızın geleceğini çalıp bir ayakkabı kutusuna koyan bakan ve bakan çocukları varken, biz böyle kıt kanaat yaşamaya çalışıyoruz”.
 

Özlem Erdoğan 30 yaşında, iki kızı var. Çocuklarının bakımı dert olduğu için istese de çalışamıyor. “Zor geçinen bir işçi ailesiyiz, ay sonunda elimde 50 lira para kalıyor. Benim hayatımda duyup duyabileceğim en büyük rakam 45 bin lira. Ona da el sürmeden o bankadan alıp diğerine verdik ev alalım diye. Para ne renkti onu bile bilmem, görmedim ki! Ben de bakan çocukları gibi çocuklarıma iyi bir gelecek sunma derdindeyim. Bu yolsuzluk olayları bize bu sistemde çocuklarımızın neden bir gelecek sahibi olamayacağını gösterdi” diyor. Bu  paralarla ne yapılırdı sorusuna ilk cevabı “bütçe yok diye ha bire kıstıkları eğitim ve sağlık birşeye benzerdi. Merak ediyorum, başka ülkelerde var mıdır eczaneye ilaç almaya gidildiğinde borç çıkması? Eczaneye gidip de borcum yüzünden ilaç alamadığım o kadar çok oldu ki! Bütçe yok diye mahallelere açmadıkları kreşler, bir ayakkabı kutusundan çıkan paralarla kurulurdu” diyor.

Sevgi Balcı, merdiven temizliği yaparak geçinmeye çalışıyor. Eşinden yıllar önce boşanmış ve çocukları için bir gelecek kurmak yalnız başına çok zor onun için. “Babaları çocuklarının nafakasını bile ödemiyor, hayat zor ama benim durumumdan daha kötü durumda olan insanlar görüyorum. Belediyeye başvurdum, yardım alamadım.  Bizi yardım kuyruklarında bekletenler parayı götürüyorlarken bir de kul hakkından söz ediyor. Bize bu yaşamı reva görenler nasıl lüks içinde yaşıyorlar utanmadan? O milyon dolarları bizim gibi yaşayanların doğru dürüst bir yaşam sürdürmesi için harcasalar hayatımız başka türlü olurdu” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Bünyamin Aygün İstanbul\'a geldi

SONRAKİ HABER

Tutuklu vekiller için anlaşma sağlandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa