Zorluklarla mücadelede bilenen bir kadın
26 yaşında genç bir anne Gönül Soyer. 14 yaşında başladığı çalışma hayatı onu birçok güçlükle karşı karşıya bırakmış ama gözlerinde ışık ve kararlılığı alamamış. Tersine her zorluk Gönül’ü daha güçlü, daha mücadeleci bir kadına dönüştürmüş.
Songül ŞENSOY
Çorlu
26 yaşında genç bir anne Gönül Soyer. 14 yaşında başladığı çalışma hayatı onu birçok güçlükle karşı karşıya bırakmış ama gözlerinde ışık ve kararlılığı alamamış. Tersine her zorluk Gönül’ü daha güçlü, daha mücadeleci bir kadına dönüştürmüş.
Çorlu’da tekstil fabrikasında çalışan Gönül üç yıl içerisinde kulağının birinin duyma özelliğini tamamen kaybetmiş. Böylelikle onun için yeni zorlu bir mücadele yolu daha başlamış.
Üç yıl önce işe başladığı Aka Tekstil’deki çalışma koşullarını anlatan Gönül, önce ring makinlarında çalışmış ve birden fazla makinaya bakmış. Burası normalde erkek işçilerin çalıştırıldığı bir bölümmüş. Çalıştığı ortam çok gürültülüymüş ve işçilere hiçbir iş güvenliği aracı sağlanmıyormuş. “Bu koşullarda 3 vardiya olarak çalışıyorduk” diyor. “Sonrasında iş yerinde sendikaya üye olmaya karar verdik ve bunun için örgütlenme çalışması başlattık. Öz İplik-İş Sendikası’na 130 işçi üye olduk ve bizi işten çıkardılar. 6 ay işsiz kaldık ve işe dönme davamızı kazanıp geri döndüğümüzde diğer işçiler de sendikaya üye oldu.”
BAŞLARINA TAŞ DÜŞSE BENDEN BİLİYORLARDI
“Ama fabrikaya sendikayı getirdiğim için partonların hedefindeki kişi bendim. İşten ayrılmadan önce fizik laboratuvarında çalışıyordum. İşe döndüğümde de aynı yerden devam ettim ama mücadele benim için asıl o zaman başladı. Baktığım makinaya girdiğim değerler değiştirilip bozuk mal çıkması sağlanıyordu. Bunu fark edip tutanaklarla müdüre şikayet ettiğim halde hiçbir şey yapmadılar. Çantamdan para çalındı. Bana da hırsızlık iftirasının atılacağından korkup işe çantasız gidip geldim. Başlarına taş düşse benden bilir olmuşalardı çünkü...”
Bu dönem Gönül’ü o kadar çok yıpratmış ki pes edip işten ayrılmayı düşünmüş. Başka iş yerlerine başvuruda bulunmuş. İstenilen sağlık raporu için muayeneye gittiğinde kulağının birinde yüzde elli iştime engelli olduğunu öğrenmiş ve başvurduğu birçok iş yeri bundan dolayı Gönül’ü işe almamış. Haliyle bulunduğu işe devam ediyor.
KULAKLIK VERMEDİLER
“Sonraki süreçte kulağımdaki işitme kaybının yüzde yüze vardığını öğrendim. Şimdi bunun sorumlusunun iş yerim olduğunu ispatlamak için mücadele ediyorum. Bu durumda başka hiçbir yerde çalışabilme şansım yok. Bari emeklilik hakkımı kazanabileyim diyorum.
İş güvenliği hastanesinden rapor almam gerekiyormuş. Bir sürü prosedür çıkardılar önümüze. Şikayetimiz üzerine müfettişler geldi tespitleri yapıp önlem için kulaklık kullanmamızı söylediler ama fabrika hala hiçbir girişimde bulunmadı. Kulaklığımı eşim aldı.”
Gönül, bir yandan yaşadığı durumun dehşetini, kadın olarak rencide edilmişliğini, sağlığını yitirmiş olmanın üzüntüsünü bizlerle paylaşırken, diğer yandan da olanlara o kadar alışmış olmalı ki tüm bu sorunları gülerek, espirlerle anlatıyor.
MÜCADELEYE DEVAM
Gönül şimdi 5 aylık hamile, 6 yaşında bir kız çocuğu daha var. Doğumdan sonra işe devam edip etmeyeceğini soruyorum, gülerek cevap veriyor: ‘Edicem tabii ki, onlar bensiz yapamazlar!’
Sorunlar karşısında yılmayıp o kadar çok boğuşmuş ki Gönül, amirleri ve patronları artık onunla daha az uğraşır olmuşlar. Patronlarının “salın onun ipini artık karışmayın, bulaşmayın” dediklerine dair söylemler de kulağına gelmeye başlamış. “Beni hafife aldılar” diyor. “Yaşadığım soruları yaşayan başka işçiler de var şimdi. Onların uyanmasından korkuyorlar ve benimle kötü olan tüm amir ve patronlar bana iyi davranmaya başladı.” Çünkü fabrikadaki sorunlar bunlarla sınırlı değil, maaşlar düzenli ödenmiyor, ne maske ne ayakkabı, hiçbir iş güvenliği yok, ağır işlerin çoğunda kadın işçiler çalıştırılıyor...
EN BÜYÜK DESTEĞİM
“Bu mücadelede bana en çok destek olan eşimdi. O olmasa bu kadar direnmeyi göze alamazdım ve tek başıma üstesinden gelemezdim. Bana yaşatılan sorunların hepsini eşim de benimle birlikte çekti. Gece vardiyasında işe gittiğimde o da gece uyumaz sürekli arayıp bana bir şey yapacaklarından korkup sürekli arayarak kontrol etti. Ertesi gün de uykusuz kendi işine gitti hep. Altı yaşında kızım var onun daha iyi koşullarda yetişip okuması için eşim de ben de çalışmak zorundayız.”
YILDIRMAYA BAHANE ÇOK!
“Kulağımdaki bu sorun burada başladı. Burada işe başlarken aldığım raporda böyle bir şey yoktu. Olsa, burada da başlatmazlardı zaten. Aka Tekstil’de çalışmaya ve hakkımı aramaya karar verdim. Bu durumda üzerimdeki baskılar daha da arttı. Beni yıldırmak için aynı bölümde çalıştığım diğer arkadaşa ‘tembih edilen tüm işleri Gönül yapsın sen sadece bilgisayardaki işlere bak’ denmişti. Hamileliğimin de ilk aylarıydı düşük yapma tehlikem vardı. Bu nedenle moral olarak da kötüydüm. Bir yandan da sürekli ayakta ve tüm işlere ben koşturuyordum. Dayanamadım, yanımda çalışan arkadaşımla tartıştık. Birlikte müdürün odasına çıktık o da müdürden aldığı cesaretten olsa gerek üzerime yürüdü. Kimse müdahale etmedi. O sinirle laboratuvara indim tekrar ve sinirden olsa gerek elimde ayağımda kasılmalarla uyuşmalar oldu. Rahatsızlandığımı gören usta başı beni dışarı çıkartmadı, doktora götürmediler.
Eşimi aradım, eşim fabrikama geldi ama içeri almadılar, ne müdür ne de başkası eşimle görüşmeyi kabul etti. Bunun üzerine jandarma ve ambulansla kapıya geldi ve ben güvenliğe kadar tek başıma neredeyse sürünerek yanlarına kadar ulaşıp hastaneye gidebildim. Bu sırada eşim sendikayı da arıyor ama aldığı cevap kendi bildiğin neyse onu yap demek olmuş ve hiçbir şey yapmadılar. Jandarmaya gidip şikayette bulunduk 5 ay geçti daha bizi dün ifade alamaya çağırdılar. Doktor birkaç gün rapor verdi. İşe döndüğümde yine bıraktığım yerden devam etti zorluklar.”