Cihat Aral sergisi neden gezilmeli?
İş Sanat Galerisi, çağdaş figüratif resmin önde gelen isimlerinden Cihat Aral’ın eserlerini sergiliyor. Önceki gün Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, Evrensel Kültür Dergisi Editörü Nuray Sancar, EMEP İl Başkanı Güven Gerçek ve eşinin katıldığı bir grupla sergiyi ziyaret ettik. Sergiye ve bu sergiyi gezen heyete dair izlenimleri Evrensel okurlarıyla paylaşmak, insanda uyandırdığı duygular bakımından bir mecburiyet oldu.
Ercüment Akdeniz
İstanbul
İş Sanat Galerisi, çağdaş figüratif resmin önde gelen isimlerinden Cihat Aral’ın eserlerini sergiliyor. Önceki gün Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, Evrensel Kültür Dergisi Editörü Nuray Sancar, EMEP İl Başkanı Güven Gerçek ve eşinin katıldığı bir grupla sergiyi ziyaret ettik. Sergiye ve bu sergiyi gezen heyete dair izlenimleri Evrensel okurlarıyla paylaşmak, insanda uyandırdığı duygular bakımından bir mecburiyet oldu.
İlk kişisel sergisini 1970 yılında Taksim Sanat Galerisinde açan Cihat Aral’ın, bugünkü İş Sanat’taki retrospektif sergisinde, 2013 yılına ait resimler bulunuyor. Yaklaşık kırk yılı bulan bu resimler geçidi, aynı zamanda Türkiye’nin yakın tarihinin siyasal ve toplumsal tarihinin de bir özeti gibi… Toplumların uzak tarihinde savaşlar yaşanır, bir medeniyet yıkılırken bir başkası kurulur ve bütün bu olup bitenleri yazmak vakanivüslere düşerdi. Cihat Aral’ın için ise; Türkiye yakın tarihinin plastik sanatlardaki en usta tarih anlatıcısı dense yeridir.
O öylesine bir tarih anlatıcısıdır ki; tarihe hep yoksul Anadolu halklarının ve ezilen sınıfların penceresinden bakar. Aradan yarım yüzyıla yakın bir zaman geçer ama onun anlatısı hiç eğilip bükülmez.
Sergiyi gezerken, gurup halinde kendimizi tarihsel bir yolculuğun içinde buluyoruz. Selma Gürkan, resimlerden bazılarını daha önce görmüş olmanın birikimiyle konuşuyor. Nuray Sancar, Evrensel Kültür’de çıkan Cihat Aral röportajına atıfta bulunuyor. Güven Gerçek ile eşi Ümit Hanım ise baktıkları her bir resimde cereyan eden çağ yangınını yeniden yüreklerinde yaşıyorlar.
BAYRAKLARIYLA GERİ GELDİLER
“Çöplük” serisinde, bir ressamın, çöp toplayıcıları içinde nasıl bir belgeselci gibi çalıştığını görüyoruz. “Kurban”da, davul zurna eşliğinde kesilen koyunlarla, gönülsüz gelin giden genç kızların trajedisi iç içe giriyor. “Şeyh Bedrettin” serisinde, Nazım şiirinin çarpıcı sahnelerini bu kez daha tabloların üzerinde izliyoruz. “Yıkım” serisinde, 12 Eylül zindanlarındaki faşist baskılar ve onurun direnişi resmediliyor. “Bir Gün Mutlaka”, Vedat Türkali’ye sunulan bir çiçek demeti gibi. İşçilerin kas yapmış demirden kolları birbirine kenetlenirken arkada Nazım Usta güvercin uçuruyor ve Aral “Safları Sıklaştırın Çocuklar”ın şarkısını söylüyor. Zonguldak halkı “Madenci Yürüyüşü” tablosunda sel olmuş akıyor. “Roboskî” serisinde, battaniyelere bağlanmış çocuk cesetleri, devletin analara ‘armağan ettiği’ yeni yıl paketleri gibi!
“Bayraklarıyla Geldiler”in öyküsü 70’lerde ayağa kalkan işçilerle başlıyor. Sonrasında faşizm geliyor, meydanlar yeniliyor ve öykü “Bayraklarıyla Gittiler”le devam ediyor. Sıra “Bayraklarını Alıp da Gittiler”e geldiğinde Selma Başkan şöyle diyor; “Bu ismi, kesin geri gelecekler diye vermiştir!”. Gerçekten de gün geliyor, devran dönüyor ve Gezi Parkı yani Haziran Direnişi patlak veriyor. Aral bu kez ellerinde bayraklarıyla milyonları yürütüyor; 2013’teki resmin adı bu kez yeniden “Bayraklarıyla Geldiler” oluyor.
Sergiyi gezerken fısıltı halinde ve tek tek duyulan öneriler, sergi bitip de dışarı çıktığımızda; bu kez gurup halinde, yüksek ve kararlı bir ses tonuyla şu çağrıya dönüşüyor; “İlçe örgütlerimiz, işçiler, sendikalar, gençler ve kadınlar mutlaka bu sergiyi gezmeli; gruplar halinde bu sergiye geziler düzenlenmeli…”
2 Şubat’a kadar sergilenecek yakın çağın resimleri sizi bekliyor.