Basına vurulan bir darbe
Nitekim savcıyı görevden alma, emniyete el koyma ve basına da engel olma çabaları ortada büyük bir suçun olduğunun da kanıtıdır. Yaptıkları suçu gizleme ve aklama çalışmalarıyla ne kadar uğraşsalar da halk görmekte ve buna karsı da son zamanlarda protestolar yapılmaktadır
Hilal Tok - Cem Gül Kocaeli Üniversitesi
İçişleri Bakanlığı'na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü, 22 Aralık Pazar gecesi yayımladığı genelgeyle basın mensuplarının emniyet müdürlüğü binalarına girişlerini yasakladı. Konuyla ilgili yapılan açıklamada, "Genel Müdürümüzün talimatıyla, Türkiye genelinde yapılan uygulama çerçevesinde 22 Aralık 2013 tarihi itibariyle basın mensupları emniyet müdürlüğü hizmet binalarına giriş yapamayacaklardır. Herhangi bir gelişme veya basın açıklaması olduğu takdirde basın mensupları davet edilecektir" ifadelerine yer verilmesi birçok kesim tarafından tepki ile karşılandı. Biz de bu meselenin gelecekte muhataplarından bir kısmı olacak olan Kocaeli Üniversitesi Gazetecilik Bölümü öğrencilerine görüşlerini sorduk.
“HALKIN HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜNE AMBARGODUR!”
İlk olarak görüştüğümüz Gazetecilik 2. Sınıf öğrencisi Onur Karadağ, emniyete basın mensuplarının alınmaması meselesini tamamen diktatöryal bir uygulama olarak değerlendiriyor. Halkın doğrudan haber alma ve öğrenme hakkına fiili olarak bir ambargo uygulandığını ifade eden Karadağ, kararı ironik bir karar olarak yorumluyor. Basının bu durumlara karşı mücadele edeceğini de dile getiren Karadağ, “21. Yüzyıl kapitalist ideoloji düzenine teslim olan AKP Hükümeti, 11 yıllık süregelen iktidarında ‘İleri demokrasi’ kavramına sürekli dem vurarak aslında demokrasi kıyımı yapmaktadır. Son olarak Cemaat-AKP geriliminden sonra oluşan otorite kavgası sonucunda emniyete basın mensuplarının alınmaması kararı tamamen baskıcı bir uygulamadır. Daha önce var olan ‘soruşturma süren şubelere girememe’ yasağı genişletilerek bu tür bir kapsam değişikliğine gidilmesi halkın doğrudan haber alma ve öğrenme haklarına fiili olarak bir ambargodur. Hükümet yolsuzluk olayının patlak vermesinden sonra, önce emniyette yaptığı tasfiye ve görev değişiklikleri ile emniyeti emniyete almaya çalışmış, sonra da dördüncü dalga etki organı olan basını susturmaya çalışmıştır. Aslında bu karar ironik bir karardır. Daha önemli olan sorun ise emniyete şafak operasyonları ile alınıp, o emniyetten bir daha çıkamayan halktan yana basın emekçilerinin ne zaman özgürlüklerine kavuşacağıdır. Kısacası emniyet kendini emniyete alarak, emin adımlarla biat etmeyi sürdürmektedir. Ama şu da bir gerçektir ki basının, baskın mücadelesi sürecektir” diye konuştu.
“BASINA UYGULANAN NE İLK, NE DE SON SANSÜR!”
Yaşanan olayı gazetecilerin haber almasını engellemeye yönelik girişimlerden biri olarak değerlendiren Gazetecilik öğrencisi Semra Çelik, yasağın konulduğu zamanlamayı da göz önünde bulundurmak gerektiğini ifade etti. Ülkede yaşanan gelişmelerin basından dolaylı olarak da halktan nasıl gizlenmeye çalışıldığını da bildiğini anlatan Çelik, “Yolsuzluk operasyonlarının gündeme oturduğu bu günlerde gazetecilerin emniyet müdürlüğü binalarına girmesine yönelik getirilen yasaklama, herhangi bir gelişme ve basın açıklaması olduğu takdirde basın mensupları davet edilecektir yönündeki karar neyi haber yapıp yapmayacağına ben karar vereceğim algısını ortaya çıkarıyor. Bu durumda basın emekçileri böyle bir kararın arkasında duramaz. Biliyoruz ki iktidar gazetecileri ve bilinçli halkı her zaman kendileri için bir tehdit unsuru olarak görmüştür. Bu bakış açısı değişmediği sürece -ki pek de mümkün değil- basın özgürlüğüne uygulanan ne ilk ne de son sansür olacaktır” dedi
YOLSUZLUĞUN KANITI
Bir diğer Gazetecilik bölümü öğrencisi olan Nida Çopur ise, AKP’nin endişeye kapılıp böyle bir yol izlediği görüşünde. Yaşanan operasyonlarda bilgi sızdırılabileceğinden çekinen AKP’nin elinden geleni yaptığına değinen Çopur, “Nitekim savcıyı görevden alma, emniyete el koyma ve basına da engel olma çabaları ortada büyük bir suçun olduğunun da kanıtıdır. Yaptıkları suçu gizleme ve aklama çalışmalarıyla ne kadar uğraşsalar da halk görmekte ve buna karsı da son zamanlarda protestolar yapılmaktadır. Halk emeğini yedirmeyecek ve basını kullanarak da göz boyama çabaları etkisiz olacaktır” diye konuştu