19 Ocak 2014 06:00

Nâzım Hikmet’e biraz daha özen

M. Melih GÜNEŞ*

Evrensel ve efsanevi şairimiz Nâzım Hikmet’e dair hâlâ pek çok bilinmeyen gün ışığına çıkmaktadır, çıkacaktır da.
Kuşkusuz, süreç içinde pek çok kişi elinden gelenden fazlasını gönülden yaptı, yapmakta. Ama şairin yakınlarda bulunan bir şiirinin dizelerindeki gibi
“İnsanlar!
Yaptık mı ki her şeyi,
bir düşünün her şeyi mi?​”
yaptık Nâzım Hikmet için?
Nâzım Hikmet için yerine getirilen önemli görevlerden biri, kızkardeşi Samiye Yaltırım’ın girişimiyle, yıllarca önce adını taşıyan bir vakfın kurulmasıdır. Ayrıca şairin adını taşıyan merkezler kurulmakta, eserlerini basan yayınevi telif haklarını da yönetmeye çalışmaktadır. Yine de Nâzım Hikmet’le ilgili olumlu ya da olumsuz bir durumda bu kurumlardan gerekli tepkinin, uyarının ya da bir gönül almanın yerine ulaştırıldığı söylenebilir mi?
Nâzım Hikmet’e dair yapılacak ve/veya yapılması gerekenleri sıralamaya koymak henüz doğru değil belki ama, şairin önce adını doğru bilip yazmakla mı başlansa; hani alfabeyi söker gibi…
Nâzım Hikmet’in kendi denetiminde Türkiye’de basılan tüm kitaplarında adı Nâzım’dır, Nazım değil. Ankara’da bir belediye adını taşıyan merkeze ısrarla Nazım yazıyorsa, İstanbul’da başka bir belediye ve adını taşıyan vakfın girişimleriyle büyük bir heykeltıraşımızın yaptığı muazzam, başyapıt bir heykele adı Nazım diye kazınıyorsa, yine bir üniversitemiz kurduğu merkeze Nazım yazıyorsa, kimi yazarlar şairin adını içeren kitap isimlerinde bile Nazım yazıyorsa ve Nazım yazmakta ısrar ediliyorsa suskun kalmak ya da Nâzım’dan vazgeçmeye mi alışmak gerekir? Bir insanın adını yanlış kullanmaya hak var mıdır?
2008 yılından bu yana gün ışığına çıkan, şairin dağınık kalmış, bilinmeyen şiirleri hâlâ külliyatındaki yerini almıyorsa, alamıyorsa bu görevi kim ya da hangi kurum üstlenmelidir?
Sağlığında SSCB’de basılmış, dağınık kalmış, yitik sanılan ve gün ışığına çıkan onca piyesinin Türkçe yayınlanmasına gerek yok mudur?
Nâzım Hikmet’e dokunabileceğimiz bir müzesinin oluşması kadar zor olmayan bu görevleri biraz daha fazla dikkat ve titizlik göstererek yapmaya, yapıtlarında sözselin yanı sıra görsel ahengi de gözeten, büyük ve küçük harfleri, noktasını, virgülünü, satır kaymalarını dirhem dirhem gözeten özenli şairin eserlerini naklederken bile gerekli özeni göstermeye engel olan nedir?
Kendi seçmelerinden oluşan Rusça bir kitabı tarandığında farkedilen, 1938, 1946 ve 2003 yıllarında Türkiye’de de yayımlanan “Sana fevkalâde mühim bir fikir söyliyeyim” dizesiyle başlayan güzelim şiirinin külliyatında olmaması, şiirlerindeki “İşte böyle Laz İsmail”in unutturulup yerine “İşte böyle karıcığım”ın yerleştirilmesi nedendir?
Pazar günü kâinata yol alan, eniştesinin yeğeni Halet Çambel’in koruduğu “Aile Günlüğü” sayesinde artık kesin olarak biliyoruz ki hasret ve ümitten ibaret Nâzım Hikmet’in doğum tarihi 17 Ocak 1902. Uzmanların kesinleştirdiği tarih bu; ne 15 Ocak 1902 ne de 20 Kasım 1901.
2013 yılında, Nâzım Hikmet’in ölümünün 50. yıl dönümündeki yegâne bilimsel etkinlik Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi tarafından Ekim ayında gerçekleştirildi. Sempozyumda şairin eserlerinin karşılaştırmalı eleştirel çalışmalarının yapılması üzerinde de duruldu. Yaklaşık 35 yıl önce Asım Bezirci’nin (Cem Yayınevi) şiirleri için yaptığı titiz çalışmayı güncellemenin zamanı gelmiştir.
İlgili kişi ya da kurumlar bir araya gelip, ellerindeki arşivleri araştırmacılara açmalı, külliyat güncellenmelidir.
Süreç uzun, meşakkatli ama görev elzemdir.

*Araştırmacı/Yazar/Yüksek Mimar

Evrensel'i Takip Et