20 Ocak 2014 06:00

Gerçekti, hayal oldu!

Hızla değiş(tiril)en ve dönüş(türül)en İstanbul’a hafıza tazeletmeyi amaçlayan “Yine, Yeni: Dünya Kenti İstanbul” sergisi, Galata Rum Okulunda açıldı. İlk olarak 18 yıl önce açılan ve Kent Müzesine dönüştürülmesi planlanan bu serginin gerçeklikten hayale dönüşen öyküsünün yanında, kentin tarihsel süreci hakkında geniş bir bilgi deposu sizleri bekliyor.

Gerçekti, hayal oldu!
Paylaş

Erkan ARAZ
İstanbul


Kuruluşundan günümüze İstanbul’un tarihini bir bütün olarak ele alan ve dünya üzerindeki etki alanlarını görünür kılmayı amaçlayan “Yine, Yeni: Dünya Kenti İstanbul” sergisi  Galata Rum Okulunda açıldı. Sergi, çeşitli müdahale, dayatma ve yok saymalarla sıradanlaştırılan İstanbul’a tekrar bakıyor ve İstanbul’un kent hakkı, tarihi ve hafızasını koruma çığlığı olarak ‘Gezi direnişi’ ile ortaya çıkan “Nerede kalmıştık, nereye gidiyoruz?​” sorusunu yeniden gündeme getirmeyi hedefliyor.

Aslında, Tarih Vakfı tarafından İkinci Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı’nın (HABITAT II) rüzgarıyla 18 yıl önce tarihi Darphane-i Amire’de açılan “Dünya Kenti İstanbul” sergisinin yeniden sunumu (reanimasyon) olan serginin, o dönem aynı mekanda “İstanbul Kent Müzesi”ne dönüştürülmesi planlanmıştı. Ancak çeşitli zorluk ve engellemler nedeniyle Kent Müzesi fikrinden vazgeçilirken, yedi bin metrekare alanda kurulan bu serginin malzemeleri ise 18 yıldır Kent Müzesinde kullanılmak üzere bir depoda bekledi. Bu malze-melerin bir bölümü Türkiye’de tarihin siyasetçilerin elinde bir istismar alanı oluşuna ve bu istismarın özellikle mekan politikaları üzerinden yürütülmesine karşı direnişin simgesi olan ‘Gezi eylemleri’yle birlikte yeniden ortaya çıkarıldı. Buradaki amacı, müzesiz, hafızasız ve kimliksiz bırakılan İstanbul’un başına gelenleri göstermek olarak özetleyebiliriz.

‘HAYALİ’ KENT MÜZESİ

Serginin yeniden hayat bulması büyük bir sevinç yaratırken, bu sevincin buruk bir hüzne dönüştüğünü de sergiyi gezerken görebiliyorsunuz. Bunun nedeni 2 bin 500 adet görsel malzeme için 10 bini aşkın sayıda belge incelenerek hazırlanan ve herbiri bilimsel sanat eseri olan malze-melerin, mekan sorunları nedeniyle sergi sonunda satılacak olması! Kent Müzesinin, Gezi direnişiyle birlikte ‘sadece’ gündeme gelmesi ve yerel yönetimlerin bu malzemeleri kullanmayı tercih etmemesi satışı kaçınılmaz hale getiren önemli etkenlerden bir kaçı.

18 yıl önceki serginin varoluş nedeni olan ama gerçekleştirilemeyen ‘Hayali’ İstanbul Müzesi için üretilmiş özgün malzemeler depolarda yok olmak yerine, İstanbulluların evlerini ve işyerlerini süsleyerek hem Dünya Kenti İstanbul’u hem de İstanbul Müzesi hayalini canlı tutacak. Sergi 23 Şubat Pazar günü 10.00-18.00 arası gerçekleşecek “İstanbul Müzesi Hayali” pazarı ile sona erecek.

ŞEHRİN YOK OLUŞ SÜRECİ GÖZ ÖNÜNDE

Karaköy’deki Galata Rum Okulu’nda bulunan sergi salonuna girdiğinizde sizi tüm danışma kurullarının ve bölüm sorumlularının ortak kararı ile İstanbul’un dünya kenti statüsünün iki en önemli dönemini yansıtmak üzere Tarihi Yarımada’nın 1200 ve 1800 yıllarındaki durumunu gösteren “Konstantinopolis 1200” ve “İstanbul 1800” maketleri karşılıyor. İstanbul’un tarihini kuşbakışı izleme fırsatı sunan bu maketlerden kafanızı kaldırdığınızda ise, günümüz İstanbulu’nun video görüntüleriyle karşılaşıyorsunuz. Sergi malze-melerinin arasında bu video görüntülerini izlemek, kaybettiklerimizi çarpıcı bir şekilde hatırlatıyor ve şehrin yok oluşa doğru giden sürecini gözler önüne seriyor.

İkinci katta ise değişik modüllerde yer alan panolarda İstanbul’un binlerce yıllık öyküsünü anlatan resimler sizleri bekliyor. Sergideki panolar, farklı disiplinlerdeki uzmanların uzun araştırmalar sonucu seçtiği resim, fotoğraf, gravür, minyatür ve benzeri çeşitli görsel malzemenin yazı ile birleştirilip tasarlanmasıyla oluşturulmuş.

SERGİYE EŞLİK EDEN ETKİNLİKLER

Müzesiz, hafızasız ve kimliksiz bırakılan İstanbul’un başına gelen olumsuzluklara işaret etmeyi amaçlayan sergiye, bir bölümü “yine, yeni” çerçevesinde pek çok yan etkinlik de eşlik ediyor. 1993 yılında Tarih Vakfı’nın düzenlediği “İstanbul için Ütopyalar” sempozyumuna atıfla düzenlenecek olan “Yine, Yeni: İstanbul için Ütopyalar” buluşması, mekan kısıtı nedeniyle sergi kapsamından çıkarılan İstanbul Müzikleri bölümü yerine, Bölüm Küratörü Ersu Pekin ile “Yine, Yeni: İstanbul Müzikleri” söyleşisi, hafta sonları 14.00-18.00 arasında gerçekleşecek “İstanbul için Açık Kürsü” ve “İstanbul Forumu” da bunlardan birkaçı.

KENT VE TARİH MÜCADELESİNE DEVAM!

Sergi açılışında konuşan Tarih Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Bilmez, tarihiyle ve bugünüyle gerçek bir dünya kenti olan İstanbul’u savunmak için bir çok çalışma gerçekleştirdiklerini aktardı. Özellikle ‘Kent, Bellek, hareket’ konulu Perşembe Konuşmaları ve ‘Şimdi Tarih Olurken’ başlığıyla gerçekleştirilen Gezi Atölyesi ve Toplumsal Tarih dergisindeki yazılar aracılığıyla bunları gerçekleştirdiklerini ifade eden Bilmez, kent ve tarih hakkı mücadelesinde üzerlerine düşeni yapmaya devam edeceklerini söyledi.

‘HERKESİ BİR KEZ DAHA DÜŞÜNMEYE ÇAĞIRIYORUZ’


Serginin Koordinatörü Prof. Dr. Afife Batur ise, bu sergiyle hızla kayıp giden İstanbul’un tarihini, coğrafyasını, denizini, gökyüzünü, ağacını, çiçeğini ve yaşam ve ölüm ritüellerini tasarıma dönüştüren ‘düşünce, birikim ve emek’ toplamı üzerinden herkesi bir kez daha düşünmeye çağıdıklarını dile getirdi. Batur, sergiye neden ‘Dünya Kenti’ kavramını seçtiklerini de şöyle açıklıyor: “İstanbul evrenselliğe, kendine özgür bir sürekliliğe ve tarihi vazgeçilmezliğe sahip imparatorluklar başkenti olarak siyasal, ekonomik ve kültürel etkileri yoğun ve yaygın olan bir fiziki ve kültürel alan. Kuruluşundan başlayarak Akdeniz ile Kuzey’deki step dünyası ve Doğu ile Batı arasında canlı bir ticaret yolu üzerinde olmuş; bu aynı zamanda kültürde, sanatta ve yaşam biçiminde bilgi alışverişine ve özgül bileşimlere olanak sağlamıştır. İlk Hıristiyan imparatorluk burada kuruldu ve Yeni Çağa en büyük İslam devletinin başkenti  olarak girdi. Değişik inançların merkezi olarak edinilmiş bu evrenselliğe zengin bir kültürel birikimin kanıtları anıtlar eklendi ve topoğrafyasının da etkisiyle her dönemde kendine özgür bir şiiri oldu.”
 

ÖNCEKİ HABER

Bu vergi keyifleri kaçırıyor

SONRAKİ HABER

Nükleer tehlikenin kaygısı dahi yeter

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa