2 Şubat 2014 07:00

Ezgi GÖRGÜ

Ülkenin bir kısmı milliyetçilik, nefret, hoşgörüsüzlükle daraltılmaya çalışılırken, diğer kısmı da sevgi, özgürlük, hoşgörü çemberinin genişletilmesi için emek verenlerle genişletilmeye çalışılıyor. Müzikte de bunun yansımasını görüyoruz. Farklı dillerde de olabilir bu hoşgörü hali, aynı dilde farklı söylemlerle de yaratılabilir. –ebilmek, -abilmek’ten başlayan olasılık hali sonunda yapacaklarımızla anlamlı oluyor. Kararsızlıklarıyla müzikte karar kılan ‘Yok Öyle Kararlı Şeyler’le buluşuyoruz. “Mütevazı rock yapıyoruz” diyorlar ama bize kalırsa mütevazı olan yaptıkları müzik değil bizzat kendileri. O zaman buluşmaya buyrun...

“Mütevazı rock” yapıyoruz diyorsunuz. Nedir bu yeni bir sound mu?
Emrah Fıçıcı: Bizim için yeni değil, Erdem’le biz çocukluktan beri arkadaşız. Mütevazı mütevazı müzik yapıyorduk, sonra bu rock müziğe kaydı, mütevazı rock oldu. Öyle diyoruz kendimize ama bunu anlatmak güç.
Erdem Topsakal.: Bunu lanse etmedik aslında çıkış olarak, biz çok mütevazıyız demedik de kendi aramızda böyle bir durum vardı. Emrah bugün ben çalamayacağım dese biz bugün çalmayalım, biz bugün çıkamayız desek çıkmazdık, işte bu moddayken herhalde yansımış şarkılara ya da sahneye. İnsanlardan çok samimi müziktir, bu mütevazı müziktir diye tepkiler alınca biz de tagler koyduk; “gocukrock”, “mütevazı rock”, “tanısan iyi çocuktur”, “çocukları pistten alalım rock” gibi taglerimiz oldu. Bunlar da herhalde sahiplenildi insanlar içinde.

BÜYÜK EV ABLUKADA İLE  BENZERLİK BULMUYORUZ

Büyük Ev Ablukada’ ya çok benzetiliyorsunuz. Sizce de öyle mi?
E.T.:
Çok beğendiğimiz bir grup, Bartu Küçükçağlayan’ı uzun zamandır takip ediyoruz. Söz yazımı olarak da duruş olarak da çok beğendiğimiz bir ekip. Özellikle müzik gruplarında son dönemde uzun isim furyası var, Büyük Ev Ablukada gibi. Bizimki de biraz öyle oldu. Kim bunlar diye değil de hakikaten beraber aynı ortamlarda olduğumuz, Kadıköy’de görüştüğümüz, İstanbul’un  çeşitli yerlerinde bir araya geldiğimiz, müzikler yaptığımız insanlar. Dolayısıyla çok doğal geliyor bana, benzer olarak algılanması, ama işin içine girince benzerlik bulmuyoruz açıkçası.

Grubu tanıtır mısınız? Misal bas gitar-göbek dansı Ramazan Kırdım varmış...
E.T.:
Onu nereden buldunuz?

Sizin sayfanızda yazıyor...
E.T.:
Sayfaya kimse bakmıyor diye bayağı yazmıştım ben ama...

Biz o sayfalara bakıyoruz aklınızda olsun, bas gitarla göbek dansı arasında bağlantı kuramadım ama.
E.T.: 
Ramazan çok kızacak bana, ona sormadan yaptığım birşeydi, kendisinin meşhur göbek dansı var.
E.F.: Aslında müzik yapıyor.

Çıktı mı bir yerde?
E.T.
: İzin vermiyoruz, çok çirkin olduğu için,
 
BU DEFA DA KARAR VERMEYELİM, TERCİH YAPMAYALIM DEDİK

Uzun isim furyası var falan dediniz ama “Yok Öyle Kararlı Şeyler” nasıl çıktı? Kararsızlık haliniz neyle ilgili?
E.T.:
Aslında genel bir kararsızlık hakim. Gündüz Vassaf’ın bir kitabını okurken çok etkilenmiştim. Kararsız olmak hep yanlış ya da kötü gibi algılanır ya; “bir karar vermen ya da bir tercih yapman gerekiyor” deniyor hep bize. Aileden, çevreden geliyor bu beklenti yahut sen kendin öyle hissediyorsun “ben bir karar vermeliyim” diyorsun. Sunulan seçeneklerden birini seçmeliyim gibi düşünmeye başlıyorsun.  Biz bu yargıları biraz bükme derdindeyiz.  Ama kırma değil çünkü, biz kıramayız muhtemelen. Kararsız olmak güzel geliyor bize, neden tercih yapmak zorunda olalım ki diye düşündük. Hem genelde kötü oldu tercihlerimiz, karar verdiklerimiz... Biz de bu defa tercih etmeyelim dedik. O zaman tüm seçenekler bizim oluyor.

Karar vermeyince güzel oldu mu peki?
E.T.:
Evet kararsız olunca, şanslı insanlarla tanıştırdı, bizim için şans doğurdu, kararsız çok insan olduğunu gördük öte yandan ki ne kadar kararsız olduğumuz da biz isim koyunca bu gruba ortaya çıktı ve memnunuz bu isimden. YÖKŞ diyebiliyoruz, buraya geldiğimiz servisçi abi sizin adınız ne diye sordu, YÖKŞ deyince yok çok uzun, olmaz deyince bozdu moralimizi, olsun ama biz onun da geyiğini yapabiliyoruz.

ALBÜMDE ‘KARARLI’ BİR ŞEY YAPALIM DEDİK, OLMADI

Albüm ne zaman çıkıyor?
E.T.:
Mart ayının ilk haftası çıkacak, şarkının adı “Bir Sherlock Değilsin”, özünde sen önemli, güzel birisin, Sherlock kadar olamasa da. Ama düzen bozuk, düzen kayıp bir düzen bu yüzden kendini üzme, sorun sende değil mottosu var.
E.F.: Biz yeni albümde biraz daha kararlı bir iş yapmaya çalışalım dedik ama olmadı
Serdar Ateşer prodüktörlüğünü yaptı, bizi Serdar abiyle buluşturan bir müzik yarışması oldu, sonrasında, güzel bir kayıt süreci geçirdik..

Kayıtlar bittiyse bir kesinlik var o zaman.
E.T.:
Harun Tekin’le bir düetimiz oldu bu arada. Çok sürpriz gelişti, son günü oldu kayıtların, son şarkı da bitti, 10 şarkı var albümde. Serdar Ateşer, Mor ve Ötesi’nin prodüktörü aynı zamanda, herhalde çağırdı kendisi, çocuklara moral ol diye. Bizim görmemiz yetti zaten
Sonra dinleyelim dedi kendisi, “34” diye bir şarkı var, onu çok beğendiğini dile getirdi ve söylemek istedi.

Erdem tişörtlerin yakışmıyormuş öyle diyorlar, nedir bu muhabbet? İnternette senin hakkında en çok konuşulan şey bu
E.T.:
“Tişört yakışmayan adam” diye bir şarkı var, hatta ilk şarkımızdı, hakikaten yakışmıyor, bunun özgüvensizliği yüzünden bir şarkı yazmıştım zamanında.

Boğaç senin de Youtube fenomeni olduğun malum?
Boğaç Soydemir:
Öyle diyorlar ama o kadar değil.

Ne kadar?
B.S.:
Videolar falan yapıyorum, internete koyuyorum, bazıları remiks, birilerinin müziklerini filan montajlıyorum ya da bazılarının kurgu oyunları oluyor, uzun uzun konuşuyor birisi, diğeri sessiz olduğu anlardan kesiyorum, video müzik karışımı bir şey.

Kliplerinize sen çalışıyor musun o zaman?
B.S.:
Bir sonraki klipte beraber yapacağız hep beraber, bundan önceki klipte beraber oluşturmuştuk ama benim vaktim yoktu, Hakan ve diğer arkadaşlar yapmıştı, onlar da çok iyi iş çıkardılar, bir sonraki klipte hep beraber yaparız.
E.T.: “Kökler”in penguenli klibini Boğaç yaptı, şarkıyı 3 saatte yaptık, klibini 2 saatte çektik, 5 saatte hazırdı, Gezi’nin patladığı o ilk gerginlikle, stresle son 1 gün yayınlasak mı diye düşündük şarkı 5 saatte yapılınca, ama yaptık.

BİR SARILSAK GEÇECEK MEVZULAR İÇİN BİRBİRİMİZİ YİYORUZ

Besteler nasıl yapılıyor. Mesela bazı ekiplerde birisinin besteyi yaptığı, sonra birlikte stüdyoya girip çalıştığı bir şey oluyor, sizde nasıl herkes bir tını veriyor mu yoksa genelde bir kişinin üzerinden mi oluşuyor?
B.S.:
Taslağı Erdem oluşturuyor,  ben böyle bir şey yaptım, baksanıza falan diye getiriyor, bu olmamış şöyle yapalım diye, zaten güzel olmuş oluyor, biz de bir şeyler ekliyoruz.
E.T.: Estağfurullah  İndie alternatif kıvamında bir müzik yapıyoruz, öyle sonradan tabir ettik, önce biz ne yapıyoruzu konuştuk sonradan siz bunu yapıyorsunuz dediler, bizim karar vermemizde etkili oldular, sonra biz ses çıkartıyoruz enstrümanlarla gibisinden, indie alternatif dalında Türkçe özlü müzik diye tabir ediyoruz.

Şarkı sözlerinizin hep bir meselesi var. Böyle kaygılarla mı yapıyorsunuz?
E.T:
Sürekli şarkılarımızda mesaj verelim gibi düşünmüyoruz. Zaten olan biten, yaşananlar, gördükleriniz sonucunda böyle sözler çıkıyor. mesela “Nefret Söylemi” şarkımızın konsepti aslında nefret suçlarının minimalize edilmiş halini göstermek. Özünde bir sarılsak geçecek mevzular için birbirimizi yiyoruz demek. Şarkıda bunu sevecen bir dille yansıttık ve şarkıyı dinlerken karşı taraf, hatta nefret ettiğiniz herhangi biri, kızdığınız insanın veya karşı cinsin, ırkın ağzından bir eleştiri gibi dinlerseniz, kızgınlığımızı geçirebiliriz.

Evrensel'i Takip Et