Simone de Beauvoir’in açtığı kapıdan…
Özge KURU
Google doodle yapmasa da hatırlanacak isimlerden biridir feminist lider, yazar, her ne kadar o kabul etmese de varoluşçu filozof Simone De Beauvoir. 100. yaş gününde bir Fransız derginin çıplak fotoğrafını kapak yapması ya da bizde ölümünden yıllar sonra yine doğum gününde ‘lezbiyen ilişkini dünyaya böyle duyurdu’ başlığıyla okura sunulması bizzat kendisinin, kadının gördüğü baskıyı özetlediği ‘diğer’ kavramının kurbanı olduğuna kanıt mıdır?
Hayatını, kadın olmayı irdelemekle geçiren yazarın eserlerinde kadının ve kadınlığın her haline bir kapı açılır hemen hemen: ‘Makyaj yapmakla’ suçlanan, erkekleştirilmeye zorlanan bağımsız kadından, toza ve kire karşı kaybettiği savaşta bitmez tükenmez tekrarın yarattığı işkencenin mağduru ev emekçisi kadına, köle kadın olmaya direnip insani bir varlık olarak kendini ortaya koyarak cinsellikten kadınca bir zevk almayı hakkı gören kadından, renklerden en çok şunu şarkılardan en çok bunu seven kadına ya da yalnız egemenlere değil mücadelede yoldaşlarına karşı cinsiyet savaşı veren kadına…. Bu kapıdan girip kadınlığa doğru yolculuğa bir bilet alalım biz de.
SINIFIMA YÜZ ÇEVİREN BİR HAİNDİM
“Kadın doğulmaz, kadın olunur” feminist yazarın kartviziti haline gelmiş sözüdür. Neden bir Feminist’im başlıklı bir röportajında bu sözünü şöyle açıklar: “Kadın olmak doğal bir gerçek değildir. Belli bir tarihin sonucudur. Kadını tanımlayan biyolojik ya da psikolojik bir kader yoktur… Kız bebekler kadın olmak için üretilmiştir” der. De Beauvoir’in buradaki amacı yüzyıl sonra hâlâ tapılan bir putu yerle bir etmektir: Cinsiyet farkı, cinsiyetçi hiyerarşiyi, kadının maruz kaldığı baskıyı ve sömürüyü, kadına yüklenen sosyal statüyü ve kadının ikinci sınıf olarak görülmesini haklı kılar.
Simone de Beauvoir’in üretim tarihi aslında kendi hayatını da yeniden üretmesinin tarihidir. Yine bir röportajında artık erkeklerin dünyasında sözü dinlenen bir kadınken yazmaya başladığı İkinci Cins eserinin ortaya çıkış sürecini anlatırken kendi feminist bilinçlenmesini de özetler: “Hayatımda ilk kez bir gerçeğin farkına varmıştım; o da yanlış bir hayatı yaşadığım idi, bilmeden de olsa erkek-egemen toplumdan besleniyordum. Yaptığım, erkek değerlerini kabul etmek ve yaşamımı o değerlere göre şekillendirmekti. Ve bu erkek ile kadının ancak kadın isterse eşit olabileceğini düşüncesini yüklüyordu… Öyle bir nokta geldi ki, aynı ayrıcalıklara bir sekreterin ulaşamayacağını kolayca unuttum.”
En iyi okullara gitmesine, düşünceleriyle tadını çıkara çıkara oynamasına izin verilmesinin sebebinin burjuva sınıfından gelmesi olduğunu bilen De Beavoir, bunların karşılığında ağır bir bedel ödediğini fark eder: “Elde ettiğim ayrıcalıklar kadınlığımdan yaptığım feragatlerin bir sonucuydu. Ekonomik sınıfsal terimlerle açıklarsam daha kolay anlarsınız: Sınıfıma yüz çeviren bir haindim.”
EN ÇOK SÖMÜRÜLENLER EN SON GELENLER OLACAKTIR
Feminizmin tohumlarının atıldığı yıllarda elbette De Beauvoir’in vurguları da kadınların önce değişim ihtiyacının farkına varmasının ve harekete geçmek için kendi güçlerine inanması üzerine oldu: “(Kadınların) En çok sömürülen kardeşleri aralarına en son katılanlar olacaktır. Örnek vermek gerekirse bir işçinin eşi, böyle bir harekete katılmak için en az niyetli olan olacaktır. Çünkü o işçinin eşi kocası birçok feminist liderden daha fazla sömürülmekte olduğunu biliyor ve hayatta kalmak için eşine bir ev hanımı ya da anne olarak ihtiyacı vardır.”
Eşit işe eşit ücret talebinin, feminist harekete can vermesindeki rolünü gayet olağan bulan De Beauvoir, “gerçek feminist bilincin ancak anti-emperyalist hareketle birlikte geliştiğini” belirtir.
NEDEN PROLETARYA HEP ERKEK?
Sınıf mücadelesiyle cinsiyet mücadelesinin iç içe olduğunu vurgulayan feminist düşünür, mücadeleci kadınların “gelecek yıllarda tarihi değiştirecek kadar önemli” bir görevi daha olduğu fikrini ortaya atar. “Nasıl oluyorsa proletarya her zaman erkeklerden oluşmaktadır” eleştirisinin sahibi De Beavoir, sınıf mücadelesi veren erkeklerin ataerkil değerlerden vazgeçmesinin ancak kadının cinsiyet mücadelesinin sonucu olabileceğini anlatır: “Aynı zenginlerin elinden gücü almak fakirlerin elinde olduğu gibi, erkeklerin elinden gücü almakta kadınların elindedir. İnsanlar arasında ekonomik eşitliği sağlamak için sosyalizmde yapıldığı gibi kadınlar da egemen güçlerin elinden iktidarı, bu durumda erkeklerin elindeki iktidarı, almak zorunda olduğunu öğrenmiştir.”
EYLEM, HEMEN BUGÜN
Kadınlara “Hayatını bugün değiştir. Gelecekle kumar oynama, ertelemeden hemen harekete geç” çağırısında bulunan varoluşçu filozof De Beauvoir’in feminist mücadelenin geleceğine yönelik yol haritası da tüm dünya tüm sınıflardan kadınların söylemi eyleme geçirip deneyim birliği oluşturmalarıdır: “Artık bütün mücadeleler için geçerli olan, söylemin eyleme dönüşmesi gerektiğidir, tersi değil. Gerçekten ihtiyacımız olan dünyanın her yerinden kadınların deneyimlerini birleştirmeleridir, bu deneyimlerden kadınların tüm dünyada yüz yüze geldiği sorunları ortaya çıkarabileceğiz. Dahası ve daha zor olanı bu bilgi birikiminin tüm sınıflara ait kadınlardan edinilmesi gerektiğidir.”
Evrensel'i Takip Et