Türkiye\'de iklim değişiyor mu?
Murat TÜRKEŞ*
İster küresel isterse bölgesel ölçekte olsun, iklim değişikliği ekstrem (aşırı) hava ve iklim olaylarının sıklığında, şiddetinde, alansal dağılışında, uzunluğunda ve zamanlamasında değişiklikler oluşmasına neden olmaktadır. Örneğin, yağış, 1900–2012 döneminde alansal ve zamansal olarak yüksek bir değişkenlik göstermiş ve çok geniş bölge ve kıtalar üzerinde yağış tutarlarında azalış (kuraklaşma) ve artış eğilimler gözlenmiştir. Buna göre, Kuzey ve Güney Amerika’nın doğu bölümleri, kuzey Avrupa ve Asya’nın orta kesimleri ile kuzeyinde anlamlı artış eğilimleri gözlenirken, anlamlı kuraklaşma ya da azalış eğilimleri ise Sahel, Türkiye’yi de içeren Akdeniz havzası, Güney Asya’nın bir bölümü ile Afrika’nın güneyinde görülür. Ayrıca, dünyanın birçok bölgesi ve Türkiye’deki şiddetli yağış olaylarında (aşırı yüksek ve aşırı düşük yağışlar vb.) ve ortalama hava sıcaklıklarında da önemli artışlar gözlenir.
Türkiye’de 2007-2008 kuraklığından sonra 2009-2011 döneminde genel olarak uzun süreli ortalamadan ya da normal yağıştan daha nemli/yağışlı koşullar egemen olmuştur. Ancak, 2012 yılında karasal İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun bazı bölümlerinde yeniden etkili olmaya başlayan meteorolojik kuraklıklar, yaz kuraklığıyla da birleşerek 2013 yılının Türkiye’nin büyük bölümünde ortadan olağanüstü kurağa kadar değişen şiddette kurak geçmesine yol açmıştır. 01 Ekim 2013 – 17 Ocak 2014 tarihleri arasında Türkiye geneli için hesaplanan kümülatif yağış tutarında, uzun yıllar ortalamasına göre % 37.0 ve 2013 yılına göre de % 47.4 oranında azalma gerçekleşmiştir. Daha da önemlisi, 2012 yılında bazı bölgelerde başlayarak 2013 yılında Türkiye’nin büyük bölümünde, özellikle karasal İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgeleri ile Orta ve Doğu Akdeniz, Doğu Marmara ve Orta Karadeniz bölümlerinde etkili olan bu uzun süreli ve geniş alanlı meteorolojik kuraklık olayı, bu değerlendirmenin yapıldığı 20 Ocak 2014 tarihine kadar etkisini sürdürmüştür.
2007-2008 kuraklığında olduğu gibi, Türkiye’nin büyük bölümünde etkili olan bu son meteorolojik kuraklık olayının ve su sıkıntısının, yalnız tarım ve enerji üretimi açısından değil, sulamayı, içme suyunu, öteki hidrolojik sistemleri ve etkinlikleri de etkilemeye başladığına dikkat çekmek isteriz. Örneğin, DSİ Genel Müdürlüğü’nün veri ve değerlendirmelerine göre, 17 Ocak 2014 itibariyle durumundaki İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa illerinin içme suyu barajlarında geçen yıla göre % 12.8 oranında daha az su birikmiştir. Bu dört büyük ildeki içme suyu amaçlı barajların mevcut aktif hacimleri, hem 2013 yılında hem de 2014 yılında toplam aktif hacimlerinin çok altındadır. 2013 yılına göre en kötü durumda olan il İstanbul iken, en iyi durumdaki il İzmir’dir. İstanbul’daki barajların 2014 doluluk oranı % 31.2, Ankara’nın % 24.1, en iyi durumdaki il konumundaki İzmir’in % 56.3 ve Bursa’nın % 42.4 düzeylerindedir.
Ayrıca, uzun süreli klimatolojik ve meteorolojik gözlemlerin çözümlemelerinden elde edilen yeni bulgular, 1950’lerden beri bazı ekstremlerde özellikle günlük aşırı hava sıcaklıklarında (ör. en yüksek ve en düşük sıcaklıklar, tropikal ve yaz günleri, vb.), donlu gün sayılarında ve sıcak hava dalgalarının sıklığı ve uzunluğunda da önemli değişiklikler ortaya çıktığını göstermektedir.
SICAK GÜN SAYISI ARTTI
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli 1. Çalışma Grubu’nun yeni raporuna göre, “Birçok aşırı hava ve iklim olaylarında 1950’den beri değişiklikler olduğu gözlenmiştir. Küresel ölçekte, yüksek olasılıkla soğuk gün ve gecelerin sayıları azalmış, sıcak gün ve gecelerin sayısı artmıştır. Avrupa, Asya ve Avustralya’nın geniş bölgelerinde sıcak hava dalgalarının sıklığı olasılıkla artmıştır. Kuvvetli yağış olaylarının sayısının artış gösterdiği kara bölgeleri, kuvvetli yağışların azaldığı karalardan olasılıkla daha fazladır. Kuvvetli yağış olaylarının sıklığı ya da şiddeti olasılıkla Kuzey Amerika ve Avrupa’da artmıştır.”
Bu tür değişiklikler, genel olarak Doğu Akdeniz ve Türkiye’de, özellikle 1990’lı yıllarla birlikte donlu ve kar yağışlı günlerin belirgin bir şekilde azalması; önemli bir bölümü istatistiksel olarak anlamlı olmak üzere, sıcak günlerin ve gecelerin sayıları ile gece en düşük ve gündüz en yüksek hava sıcaklıklarının artması; gündüz en yüksek-gece en düşük sıcaklık farklarının azalması vb. şeklinde kendisini hissettirmiştir. Başka bir deyişle, Türkiye’de yaklaşık son 25 yıllık dönemde, hem sıcaklık rejimi belirgin olarak daha ılıman ve sıcak koşullara doğru değişmiş, hem de sıcak hava dalgalarının sıklığında ve şiddetinde önemli değişimler gerçekleşmiştir.
Bunlara ek olarak, sera gazlarının atmosferik birikimlerindeki artışların, yüzey sıcaklıklarının ve alt troposfer hava sıcaklıklarının yanı sıra, hava basıncı, rüzgar, buharlaşma, bulut, yağış ve nem gibi değişkenlerde bölgesel ve küresel değişikliklere yol açması beklenmektedir. En gelişmiş iklim modelleri, küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında 1990-2100 dönemi için, yüksek olasılıkla 1.5 °C ile 4.5 °C arasında bir artış olacağını öngörmektedir. Türkiye’de ve onu çevreleyen bölgeler için gelecek iklim ve iklim değişkenliğine ilişkin küresel ve bölgesel iklim model benzeştirmelerinin kestirimleri, Türkiye’de genel olarak yağmur ve kar yağışlarının azalması, hava sıcaklıklarının, buharlaşmanın, sıcak hava dalgalarının ve kuraklık olaylarının sıklığı ve uzunluğunun artması vb. önemli iklimsel değişimlerin olacağını ve Akdeniz havzasındaki birçok ülke ile birlikte gelecekte Türkiye’nin de iklim değişikliğinden olumsuz etkileneceğini gösterir. Tüm bu nedenlerle, iklim değişikliğinin etkilerini önlemek ya da en azından azaltabilmek ve ona uyum açısından, Türkiye’nin gelecekteki ikliminin öngörülmesi yaşamsal bir önem taşır.
* Prof. Dr., İstatistik Bölümü Bağlantılı Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Evrensel'i Takip Et