Soçi 2014: ‘John Carlos anı’na ihtiyaç büyük
51 milyar dolarlık bütçesiyle tarihin en pahalı olimpiyatları olan Soçi Kış Oyunları 7 Şubatta başlıyor. Putin’in Rusyası hegemonik gücünü ve yükselişini dünyanın gözünün çevrili olduğu bu Oyunlarla taçlandırmak istiyor. Putin Rusyası ve IOC Olimpiyatlarının mağdurları ise ışıltılı propagandanın gerçek yüzünü ortaya koymak için bir ‘John Carlos anı’na ihtiyaç duyuyor.
Mithat Fabian SÖZMEN
Soçi Kış Olimpiyatları artık kapıda. Sibirya’dan uzaya Rusya Federasyonu’nun elinin uzandığı her yere götürülen “Olimpiyat Meşalesi” 7 Şubatta uğruna 1 milyar dolara yakın para harcanan Fisht Olimpiyat Stadyumu’na getirilecek.
Soçi 2014 için harcanan toplam 51 milyar dolar, bundan önce düzenlenen 21 kış olimpiyatının toplam bütçesinden daha fazla. İşin aslı, 51 milyar dolarlık bütçe, Yaz Olimpiyatları için dahi görülmemiş bir rakam.
Karşılaştıracak olursak Torino 2006 Kış Olimpiyatları için yaklaşık 4 milyar dolar, 2010 Vancouver içinse 10 milyar dolara yakın bir para harcanmıştı. Buna karşılık olimpiyatın yaz mesaisinde Pekin 2008 için 43, Londra 2012 için ise 17 milyar dolar harcanmıştı.
Rusya bunca parayı, kışın şerefini kurtarma adına dökmedi elbette. Devlet Başkanı Vladimir Putin’in oligarkları için büyük bir rant kapısı haline getirilen Oyunların üzerindeki yolsuzluk damgası bizim Başbakan Erdoğan ve yandaş işadamı grubunu kıskandıracak seviyede.
Soçi için başlangıçta açıklanan 12 milyar dolarlık bütçe zaman ilerledikçe katlanırken, Rusya hükümeti bunu altyapı harcamalarıyla açıkladı. Leonid Martynyuk ve Boris Nemtsov gibi muhalif politikacılar ise yaklaşık 30 milyar doların Putin’e yakın oligarklarca hortumlandığını öne sürüyor.
Soçi’nin yerlileriyse söz konusu altyapı harcamalarının nerede olduğunu merak ediyor. Aslında merak edilecek çok bir şey olmadığını kendileri de açıklıyor. Soçi gibi ekolojik çeşitlilik ve zenginliğiyle bilinen, temiz havasıyla tanınan, UNESCO Dünya Mirası bir turizm kasabasındaki çevresel yıkım son birkaç yıldır hayatlarını fazlasıyla etkilemiş durumda. Öyle ki yaklaşık 2 bin ailenin “olimpik kentsel dönüşüm” uyarınca evlerinden edilmesi dahi bu yıkımın küçük bir ayrıntısına dönüşmüş durumda. İnsan Hakları İzleme Örgütü, birçoğu tazminat karşılığı yerinden edilen ailelerin kayıplarını bu tazminatın karşılamadığını vurguluyor.
KÖŞE BAŞLARINI TUTANLAR
Çevresel ve insani yıkıma yazının 2. bölümünde değineceğiz şimdilik Olimpiyatları dünyanın her yerinde emekçiler, yoksullar, sporcular ve çevre için benzer bir tehdide, egemenler içinse bir güç şovuna dönüştüren bu sistemin köşe başlarını tutanları masaya yatıralım.
Yukarıda bahsettiğimiz Rusya egemenleri ve Vladimir Putin işin bir ayağı ve ona birazdan geri döneceğiz. Ancak Putin geçici, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) ise kalıcı.
Dosyamızdaki çeviride okuyabileceğiniz üzere Andrew Jennings’in ustaca teşhir ettiği IOC’nin kurduğu düzen tamamen ticarileşmiş, sahip olduğunu iddia ettiği ahlaki erdemleri kaybetmiş, dünya tekellerinin kontrolündeki bir rant örgütüne dönüşmüş durumda. Bugün, bu örgütün sınıfsal karakteri çok daha belirgin ve teşhir edilmiş halde. Artık Olimpiyatların(ya da Dünya Kupası’nın) IOC’nin propaganda kampanyalarında iddia ettiği üzere bir “çiçek-böcek-barış-kardeşlik” oyunu olmadığı geniş kitlelerce biliniyor.
Son yıllarda Olimpiyatların uğradığı her ülke bir eylem alanına dönüştü, “Stadyum değil hastane-okul istiyoruz” diyerek yüz binler halinde sokaklara dökülen Brezilya ise bunun en güçlü örneği oldu. FIFA Genel Sekreteri Jerome Valcke’nin “Daha az demokrasi dünya kupası düzenlemek için daha elverişli bir ortam sağlıyor” itirafı, olimpiyatlar ve dünya kupası gibi mega organizasyonların gerçek karakterinin halklar tarafından çok daha doğru bir şekilde değerlendirildiğinin de kanıtıydı.
Yine de Olimpiyat markasının gücünü devam ettirdiğini söylemek mümkün. Dev medya organlarının, dolayısıyla milyarlarca insanın takibi altındaki Oyunlar, politik etkisini koruyor.
PUTİN’İN ŞOVU
Dünya politikasındaki “Güçlü Rusya” imajı, özellikle Suriye’deki planları alt üst edişiyle sağlama alınmış durumda olan Putin de Olimpiyatları, Rusya’nın dünya sahnesinde yeniden yükselişinin ilan edileceği bir şov olarak tasarlıyor. Rejimler tarih boyunca kendi meşruiyetlerini, Olimpiyat gibi bir sözde “yumuşak güç” aracılığıyla gösterme ihtiyacı duymuştur. AKP’nin 2020 için onca çaba sarf ederken planladığı gibi olimpiyatların bu politik muhteviyatı pek çok örnekte belirleyicidir.
1936 Berlin, Nazi hakimiyetinin, 1984 Los Angeles ve 1988 Seul, neoliberalizmin ve nihayetinde kapitalist dünyanın zaferinin, 2008 Pekin, Çin’in yükselişinin simgeleriydi. 2014 Soçi(ve sonrasında 2018 Dünya Kupası) ise Rusya’nın gövde gösterisi olacak.
Rusya’nın uluslararası sistemdeki 2 rakip kamptan hangisinin sürükleyicisi olduğu biliniyor. Bu sebepten Batı ülkeleri, Soçi özelinde Olimpiyat gerçeğine, hak ihlallerine, çevresel yıkıma vs. çok daha “duyarlı” halde. Türkiye’de de özellikle hükümete yakın medyada bunun örneklerini görüyoruz. Kuşkusuz bizim derdimiz ve muhalefetimizle bu kesiminki bir değil. Benzer pek çok kamplaşma örneğinde olduğu gibi bizim eleştirilerimiz, sistemin kendisine yöneliktir. Bu yüzden Vancouver’da da Soçi’de de temelde aynı argümanları dile getiririz.
‘JOHN CARLOS ANI’
Bu argümanlar, sporcuların ve halkın, -yani gerçekten “olimpiyat ruhu” diye olumluluk atfedilecek bir şey varsa onun gerçek sahiplerinin- IOC şemsiyesi altında uluslararası tekellerin oyuncağı haline getirilen sporu geri kazanma mücadelesinin argümanlarıdır. Ve her zaman için bir “John Carlos anına” ihtiyaç duyduğumuz da doğrudur.
“John Carlos anı”, derken o meşhur fotoğrafı kast ediyoruz. 1968 Olimpiyatları’nda, John Carlos ile Tommie Smith’in(ve beyaz destekçileri Peter Norman’ın) ırkçılığa karşı, madalya seremonisinde kalkan yumruğunu... O yumruk sadece ABD şahsında ırkçı rejimlere değil aynı zamanda da IOC’ye idi. Şimdi de gözler LGBTİ propagandasını yasaklayan, eşcinselliği pedofiliyle eş göstermeye çalışan Putin gericiliği ve onu hoş gören IOC’ye karşı açacak bir gökkuşağında. Bu kadarla da sınırlı değil elbet. Çerkes soykırımına, çevre katliamına, hortumlanan milyarlarca dolara, göçmen işçilerin olimpik inşaatlarda kölece çalıştırılmasına bir “John Carlos anı”yla yanıt vermek istiyoruz.
Tek umudumuz değil ama bir umudumuz da egemenlerin kalesine bu yolla atılacak gollerde.
SOÇİ'NİN OLİMPİYAT HALKALARI: BÜTÇE-ÇEVRE-LGBTİ-ÇERKES SOYKIRIMI-KÖLE EMEĞİ-GÜVENLİK
Soçi 2014’ün defosu çok. Yolsuzluk şüphesi altındaki rekor bütçeden, Çerkes soykırımının gölgelenmek istenmesine; UNESCO tarih mirası listesindeki bölgede gerçekleştirilen çevresel katliamdan olimpiyat inşaatlarında göçmen işçilerin kölece çalıştırılmasına ve LGBTİ haklarının gasbına kadar John Carlos yumruğu pek çok kesimin hakları için havaya kalkabilir.
YOLSUZLUKLA MALUL REKOR BÜTÇE
Yazıda da bahsettik. Bütçe 51 milyar dolar. Tüm olimpiyatlar için bir rekor. Üstelik tarih boyunca düzenlenmiş bütün kış olimpiyatlarının bütçesini üst üste koyduğumuzda yine de Soçi’ye yaklaşamıyoruz! Hükümet Soçi’de büyük bir alt yapı hamlesinden bahsediyor. Muhalefetse 30 milyar doların oligarkların cebine aktarıldığını söylüyor.
ÇEVRE KATLİAMI
Devasa bütçe ve yolsuzluk tartışmalarına Soçi halkı gördüğüyle yanıt veriyor. Londra 2012’nin tarihin en yeşil olimpiyatı olma iddiası kadar Rusya’nın “Sıfır Atık” sloganıyla yürüttüğü inşaat çalışmaları da kof çıktı. Kasabanın temiz su kaynağı Mzymta Nehri kıyısındaki Akhshtyr köyü yasadışı olarak atık döküm merkezine dönüştürüldü. Uch-dere köyüne dökülen yasadışı atıklar da Bithka nehrini kirletti. Taş ocakları pek çok köyün su kaynaklarını kuruttu.Kuzey Kafkasya Çevre İzleme Hareketi (EWNC) aktivisti Yevgeny Vitishko Rusya hükümeti çevreyi koruma konusunda verdiği yükümlülükleri yerine getirmedi” diyor. Yine EWNC’den Yulia Naberezhnaya da “Soçi Rusya’nın sağlık turizmi merkeziydi. Artık bu şehrin bu özelliğini korumasını mümkün görmüyorum” diyor.
ÇERKES SOYKIRIMI
19. yüzyılda Çarlık Rusyası döneminde Çerkes soykırımının merkezi Soçi’de düzenlenecek olimpiyat, Çerkes diasporasının sesinin belki de ilk kez bu kadar gür çıkmasına olanak sağladı. Çerkesler, Rusya’nın Soçi’nin kanlı tarihini örtbas ettiğini ve Çerkesya’nın kadim başkentinin büyük bir çevresel yıkıma uğratıldığını vurguladı.
GÖÇMEN İŞÇİLERE KÖLELİK ŞARTLARI
Soçi, olimpiyatlar için devasa bir şantiyeye dönüştürülürken en çirkin örneklerine Katar’da rastladığımız üzere inşaatlarda göçmen işçiler kölece koşullarda çalıştırıldı. Rusya, Orta Asya ülkelerini bir göçmen köle deposu olarak kullandı. Üstelik binlerce işçinin ücretlerinin ya eksik ödendiği ya da hiç ödenmediği ortaya çıktı. Ücretleri ödenmeyen işçiler geçtiğimiz günlerde olimpiyat tesislerinin yapımından sorumlu Rus şirketi Olimpstroi’den şikayetçi olarak dünya gündemine geldi.
LGBTİ HAKLARINA SALDIRI
Rusya Hükümeti geçtiğimiz yaz çıkardığı yasayla LGBTİ propagandasını suç haline getirdi. Üstüne üstlük Putin’in “Soçi’ye gelebilirler ama çocukları rahat bıraksınlar” gibi sözleri, eşcinselliği pedofiliyle bir tutan korkunç bir dezenformasyon rüzgarına dönüştü. IOC Başkanı Thomas Bach, “Atletler özgürdür ancak Olimpiyat politika yapma yeri değildir” diyerek tarafını belli etti.
GÜVENLİK RİSKİ
Olimpiyatların endişe verici yanlarından biri güvenlik. Aralık ayında Volgograd’da düzenlenen çifte saldırıda 34 kişi yaşamını yitirirken ülkenin güneyinde faaliyet gösteren İslamcı örgütler Soçi Olimpiyatları’na yönelik ciddi tehditlerde bulundular. The Nation’a konuşan, Kuzey Kafkasya uzmanı Gregory Shvedov, Soçi’ye yönelik bir “terörist saldırı ihtimalinin yüksek olduğunu belirtti. Shvedov, “5 üzerinden değerlendirirsek tehlike riski 4 diyebilirim” dedi.