2 Şubat 2014 12:00

Sıyıramazsın

Çağdaş GÜNERBÜYÜK

Görevinin son günlerinde, bakanlığının alanına giren bilişimle ilgili o efsane açıklamayı yapmıştı: “Sistematik bir şey yok. Abur cubur dolduruyorsun, herkes ihtiyacını oradan alıyor. Ama hiç de karışmıyor, istediğini buluyorsun. Bu bilişim... fazla kafa yorarsan sıyırırsın. Kullanacaksın, nimetlerinden kullanıp, yararlanıp, işini göreceksin. Kafayı taktın mı, o zaman işin kötü. Hikmetine fazla şey yapmamak lazım.”
Kendisi, ustasının yıllardır kafayı taktığı ama bir türlü nimetlerinden yararlanamadığı İzmir’in belediyesine aday olunca, ihtiyacını oradan aldı. Hiç de karışmadı. Halkı selamladı, el bile salladı. İngiliz gazetesi Guardian’ın deyimiyle “geçici, uçucu” haliyle. “Hayalet mi? Hayır, başbakan o.” El salladı, aslında orada olmayan, ışık oyunlarıyla sahneye çıkan uçucu ellerini salladı. Bir ara da “tüm Türkiye” derken aynı ellerini salonu kucaklar gibi oynattı. Salondakiler hikmetine fazla şey yapmadı.
“Bahçesinde kızlı erkekli oturuyorlar” kriterine göre üniversite tercihi yaptığını, daha doğrusu tercih etmemeyi seçtiğini açıklayan eskinin bakanı, şimdinin belediye başkanı adayının işini görmesi bile bir şey, denebilir. Bakan olarak kürsüye çıkıp öğrenmek, araştırmak, geliştirmek yerine “kafayı takmamayı” öneren kişi olduğundan, böylesi bir teknolojik öncülük ona yakışırdı. Fosforlu kedi gözlerinin ve nazarın teorisyeni, gitmediği Gezi Parkı hakkında kimsenin anlamadığı şifrelerin mucidi Necati Şaşmaz demişti zaten; “Ne güzel teknolojimiz, twitter’ımız var.”

‘YOK EDİN HEPSİNİ!’

Ustasının yüzer gezer hayaletini dinlemeyi Yıldız Savaşları’ndan tanıyanlar için bütün bunlar ayrıca heyecan verici olmalı. Sinema tarihinin en meşhur kötülerinden Darth Sidious’un “Yok edin, hepsini yok edin” dediği hologramı, yakın zamana kadar rakipsiz bir klasikti. İlkinde trajedi olarak yaşanan tarihi olayların bizdeki komedi versiyonu olarak Dünyayı Kurtaran Adam’ı bildik hep, Yıldız Savaşları’nı fena halde kopyalayan, sahneler bile alan bir film olarak kültleşen. Ama tarih ucu bucağı olmayan bir kaynak ne de olsa, her gün bir yenisiyle insanın karşısına çıkabiliyor. Artık Türkiye’nin ve bölgenin üzerinde bir hayalet dolaşıyor. Felsefesi “işini gör, kafanı yorma, yorarsan sıyırırsın”.
Yok öyle, ister kafanı yor, ister yorma. Sıyıramazsın. Serinin devamı, Adamdan Kurtulan Dünya, yakında gösterimde hayırlısıyla.

‘SATMIYORUM!’

“Ulan hepiniz oradaydınız be” diye aklınca kendini aklarken hedefindekilerin en azılılarının hep kendi yandaşı olduğunu umursamamış olabilir. Ondan beri yeni hedefi herhalde, “Ulan ben hep oradaydım be” olmalı. Gitmese de her yerde olan o, doğru. Kendi vekilinin, nasıl bir dil sürçmesiyse, “Allahın bütün vasıflarını üzerinde toplayan lider” ilan edişi, en çok onun hayali öyleyse. Hikmetinden sual olunmaması fazla geldiyse, hikmetine fazla şey yapılmaması gerektiği kesin, anlarsınız. “Kafayı taktın mı, o zaman iş kötü.”
Takan taktı valla. Duvarlarda da hep o var, hologram değilken grafiti. Şehirler gaza boğulurken duvarlarda, orada, gencecik insanlar “yasal mermi”ler ve silahlarla öldürülürken orada, okul harçlığı için kaçağa gidenlerin üstüne bomba yağdırılırken orada, hepimizin cebinden milyonlar çalınırken orada, onun gideceği gerçeğini görüp anlatan herkesi duvarlar ardına koyarken orada, şimdi onların bir kısmı için sızlanırken orada, ayakkabı kutusunu hırsızlığın simgesi haline getirirken orada, bedduacının ekibini iktidarın ortağı yaparken orada, arası açılınca onu bütün musibetin sebebi ilan ederken orada, yıllarca her eylemi “molotof” bahanesiyle karalarken orada, devletin istihbaratçısının molotofu kendi attığı itirafının üstü örtülürken orada, gazetede karikatürü, televizyonda kadını, internette direnişi sansürlerken orada, onun için halk ayağa kalkıp “Yeter artık” derken de orada!
Ülkenin gülerek hayatta kalanları durur mu, adını “hülooogram” koyup onu da yerleştirdiler her yere. Bir bakıyorsunuz Matrix filminden, bir bakıyorsunuz Grammy ödüllerinden, bir bakıyorsunuz G.O.R.A.’dan, bir bakıyorsunuz Süt Kardeşler’den çıkıyor hülooogram. Ama Gulyabani sökmedi, hülooogram da sökmeyecek. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın canım romanı ve Ertem Eğilmez’in Süt Kardeşleri’nde, evine konmaya çalışılan Melek hanım vermişti cevabını: “Satmıyorum!”

Evrensel'i Takip Et