Efendine söyle
Çağdaş GÜNERBÜYÜK
Konuşma dilinde, zaman kazanmak için, birbirine benzer şeyleri sayarken kullanılan bir deyim; “efendime söyleyeyim”. Aslı, derler ki, “efendim ne söyleyeyim” imiş. Öyle düşününce, “efendim” ifadesi cümle içinde daha doğal bir hitap olarak gelebiliyor kulağa. Bugünkü yaygın kullanımda, söylenen sözün “efendiye” yönelik olduğunu düşünmek, daha can sıkıcı.
Öyle ya da böyle, efendiler var hayatımızda ve diyalektiğin büyük öğretmeninin yan yana getirdiği gibi, haliyle, mecburen, efendilik olduğu sürece kölelik var, köle varsa efendi var. Günlük dildeki saygı ifadesi mutlaka biat içerecek değil elbette ama ağızdan çıkan her kelimenin insana hatırlatmakta inat ettiği gerçek bu. Herkesi köleleştiren düzenin sahipleri, ne söylenirse efendiye söylenmesi için zincirleri sıkılaştırıyorlar. İşleri bu.
Bir ara, yalakalığıyla meşhur bir tanesinin her söze “kusura bakmazsanız” diye girişi dillere dolanmıştı. Her gün yeni bir “tape” ile günlerin şenlendiği memleketimizde bu hafta da “kimse basın özgür değil diyemez” başlığı altında neler neler tecrübe ettik. “Alo Fatih”, durup hakkında yorum yapmanın bile kolay kolay mümkün olmadığı bir diyaloğun adı. “Böyle tek tek arayıp konuşacaksın” diye söylenerek söze giren bir efendinin bir televizyon kanalının haber bülteninde alttan geçen yazının içeriğine nasıl karıştığının ibretlik öyküsü. Daha, konuşma “Altta bir bant geçiyor” diye başlar başlamaz, talimatı alanın hiç durmadan tekrarladığı cümle, ilk dinleyişte hafızaya kazınıveriyor: “Anlaşılmıştır efendim”. Henüz ortada anlaşılacak bir şey bile yokken, tam olarak neden söz edildiği bile açılmamışken “efendi”nin lafını ağzına tıkmak pahasına müthiş bir korku ve itaatle haykırıyor telefondaki ses: “Anlaşılmıştır efendim.” “Efendi” anlatıyor, altyazıdan duyduğu rahatsızlığı, çıkarılsın istiyor. İkinci ses, hep aynı nakaratta; “Anlaşılmıştır efendim”. Artık 5 efendim, 3 tamam, 2 anlaşılmıştır, 1 anladım’dan sonra, bu bile fırça sebebi: “Ya anladım diyorsunuz da...”
Her gün efendilerini memnun etmek için daha da ezilip büzülmek zorunda kalan, ne kadar teslim olduysa işi o kadar güç. Televizyon kanalında reji odasında otururken mesleğinden çok aldığı emre dikkat edenin sesinin daha rahat oluşu bundan. Kaybedeceği en çok işi olabilir ne de olsa. Nefes almadan “anlaşılmıştır efendim” diye saymaya başlayanın kaybedeceği neler olmalı ki, yarım saatte bütün saçlarını ağartacak kadar stresi sırtlayıveriyor. Mecbur kalmak ne kadar fena olacak, isteyerek kendini cehenneme atmanın yanında? Her birinin dönüp diğerine talimat verdiği telefon kaydı, kimsenin bir şey yapmadan emirleri altına ulaştırdığı bir askeri silsileye benziyor. “Emret komutanım” demek şart değil. Askeri eleştirmeyi onlar iyi bilirler de, emretmeyi ihmal edeceklerinden değil.
Kubrick’in adını bir mermi türünden alan 1987 tarihli filmi Full Metal Jacket, Vietnam Savaşı sırasında bir Amerikan askeri birliğini konu alır. Orada da “Emret komutanım” niyetine, İngilizcede “efendi”nin de karşılığı olan “sir” derler. Bu “sir” lafını emir alırken hem başta hem sonda haykırmaya zorlanan askerler, film boyunca nefret ettirecek kadar çok tekrarlarlar bunu; “Sir, yes sir”! Şiddetin psikolojik, fiziksel, her türlüsü altında ezilen, içlerinde psikolojisi bozulan, intihar edenler olan askerlerin biri der ki; “Boktan bir dünyadayım, evet. Ama hayattayım. Ve korkmuyorum.”
Bilinen, ilk anlamıyla kölelik ortadan kalkmışken bile ücretli köle olup da yaşamak için gücünü, kuvvetini, zamanını, bedenini satmak zorunda kalmak başka bir mesele. Özgürlüğü hayal edip istemek bile özgürlüğe dahildir. Ücretli kölelik düzeninin en temel eleştirisini yapan Manifesto eskinin saygınlıklarının satın alınışını tarif etmişti çoktan: “Burjuvazi, şimdiye dek saygı duyulan ve saygılı bir korkuyla bakılan bütün mesleklerin halelerini söküp attı. Doktoru, avukatı, rahibi, şairi, bilim adamını kendi ücretli emekçisi durumuna getirdi.” Ruhuyla da kendisini efendisine teslim eden dalkavuğun köleliğinin ne emekle ne saygıyla alakası var. Kaybedecek şeyi olan, kendi derdine yansın.
Kanla, yasakla, duvarla var edilen iktidarın devamı için haysiyetlerini satılığa çıkaran yalakalar iyi biliyor ki, efendileri yıkılınca, üstlerine yıkılacak. Boydan boya zincirlenmiş bir memleket hevesindeki efendilerine de söylesinler: Hayattayız. Korkmuyoruz.
Evrensel'i Takip Et