'Sansür var mı' diye sormuyorum, 'Sen ne yaptın' diye soruyorum
‘Alo Fatih’le birlikte medyada ‘sansür itirafları’ furyası başladı. İlk bakışta sanki bu bir arınma ya da temiz sayfa isteği gibi algılansa da durum çok farklı.
Mustafa HOŞ
Neotürkiye’deki sansür ‘Alo Fatih’ ile birlikte artık iyice anonimleşti. Abluka’da isim isim belgeleriyle sansür/otosansür gerçeğini anlattım. Medya dışındaki herkesin olana bitene şaşırma hakkı var. Ama medyada olan hiç kimsenin şaşırma hakkı yok. Çünkü sansüre boyun eğmiş bir medya gerçeği var. Sadece Roboski (Uludere) bile sansür ayıbı için yeterlidir. Roboski kolektif yapılmış bir ayıptır ve medya tarihinin kara lekesidir. Hem de telafisi olmayacak/izi silinemeyecek kadar ağır bir lekedir.
‘Alo Fatih’le birlikte medyada ‘sansür itirafları’ furyası başladı. İlk bakışta sanki bu bir arınma ya da temiz sayfa isteği gibi algılansa da durum çok farklı. Medya Babıali’den kopup plazalara geçti ama eski bir alışkanlık olan “Babıali puştluğu” gensel bir refleks olarak aynen sürüyor. İşin puştluğu şurada: Sansürden şikayet ederek kahramanlığa soyunan ve bu‘Alo fatih’ler üzerinden kendini aklamaya çalışanlara bakın, sanki sansür bugün olmuş gibi, ‘Alo Fatih’le sansürü fark etmişler gibi davranıyorlar. Babıali puştluğu böyledir. Anında durumdan faydalanıp düşene tekme atıp üste çıkma kıvraklığı göstermek. Halk arasında zeytinyağı gibi üste çıkmak da denilir bu duruma.
Babıali puştluğunu biraz daha açayım ki her şey netleşsin. Sansürü eleştirirken bir başka ayıp daha örtülüyor. Otosansür ayıbı. Sansür bütün dünyada var olan bir olgu ve tartışması halen sürüyor. Ama Neotürkiye’de dünyadan farklı olan otosansürün haberciliğin bir işlevi haline gelmesi hatta gazetecinin bir uzvuna dönüşmesi. Sansüre bile gerek kalmayacak şekilde otosansür uygulanıyor. Neotürkiye’nin en büyük sorunu bundan sonra sansür değil oto sansürdür. Sansürü iktidara yıkıp otosansür ayıbından kendini sıyırmaya çalışanlar daha çok olacak. Her kim böyle davranıyorsa bir vatandaşlık görevidir: “Sansürü biliyoruz. Ayıplıyoruz da. Sen sansüre karşı ne yaptın. Otosansür niye uyguladın?” diye sormak. Mahçup olanlara böyle sorulsun ama mahcup olmayacak kadar yavşaklaşmış olanlara sadece sorulmasın yüzlerine de tükürülsün. Çünkü bu sansür/otosansür döneminde mesleğe ihanet edilmedi sadece, olan bitende suç ortaklığı var medyanın. Gezi’de bu kadar gaddar olunduysa bunda en büyük pay medyanındır. Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert bugün yaşamıyorsa emri veren, uygulayan kadar medya da sorumludur. Bu gaddarlıkta medyanın suçu yardım ve yataklık değil direkt tetikçiliktir. Tetikçilik yapanlar hâlâ sırça köşklerinde ahkam keserken Merdan Yanardağ, Tuncay Özkan demir parmaklıklar arkasında esir tutuluyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) 2014 Basın Özgürlüğü listesine de bakalım. Türkiye 180 ülke içinde Irak ile Gambiya arasında 154’üncü sırada bulunuyor. Bu ayıp ülkeyi yönetenler kadar medyanın da ayıbıdır. Çünkü koşulsuz biat sayesinde iktidarın hoyratlığı her geçen gün arttı. Erdoğan-Fethullah Gülen taht oyunundaki 17 Aralık Yolsuzluk Operasyonu’ndan sonra ise medyada bambaşka bir süreç başladı. Erdoğan ve AKP karşısında cemaati destekleyenler bunu haber özgürlüğü olarak sunmaya başladı. Aslında olan AKP’ye karşı gizli cemaat ortaklığı. Bu tavır yine merkez medyada “Babıali Puştluğu” ile maskeleniyor. AKP medyasının tavrı ise cemaati doğrudan hedef alan daha çok manipülasyon ve dezenformasyon olarak yapılıyor. Bütün bunlara bakıldığında Türkiye’de en acil ihtiyaç iktidar güçlerinin (AKP/Cemaat) payandası olmayacak bir medya gibi görülüyor. Önümüzdeki yerel seçimlerle birlikte medyada öyle ya da böyle çok büyük kırılmalar olacak. Umarım bu kırılmada gerçek habercilik çatlağını bulur. Sansürle başladım madem yazı müziği olarak da Rashit’in sansür şarkısı ile bitireyim:
Tüm sakıncalı ayıklanmalı, Herkes ve her şey tek tip olmalı, Tüm bu farklılıklar makaslanmalı, Hepsi kara poşetlerle boğulmalı, Sansür yapmalı!
Sansür yapmalı! Sansür yapmalı! Kesip biçip her şeyi Kolaj yapmalı, Televizyon ekranları karartılmalı, Bütün gazeteler toplatılmalı, Onlar gibi düşünmeyen herkes, Zindanlara tıkılmalı.