Yerelden siyaset kadınlarla mümkün
Başak CAN
Seçimler öncesi 30 kadar antropolog ve sosyolog İstanbul’un çeşitli mahallelerinde yerel sorunlara odaklanan bir saha araştırması gerçekleştirdik. Bu araştırmanın temel amacı politik tercihine bakılmaksızın insanların yaşadıkları yere dair sorunlarını, gözlemlerini, önerilerini, neye öfkelenip neye üzüldüklerini, bunları nasıl dile getirdiklerini anlamaya çalışmaktı. Bu yazı, araştırmanın özellikle kadınlara ilişkin gözlemleri üzerine. Bu gözlemler bize kadınların gündelik hayatlarına ilişkin somut ihtiyaç ve deneyimleri görmeden kadınların politik tercihlerini anlamanın çok zor olduğunu bir kez daha gösterdi.
Kadınların kent sorunlarından en fazla etkilenen ve en kırılgan gruplardan olduğu biliniyor. Kadınların sağlık ocağının baktığı hasta sayısı, okulun yeri, ışıklandırma, halk ekmek sayısı, metrobüs durağı, içme suyunun bedava verilmesi, üstgeçidin nereye yapıldığı gibi her türlü kentsel seçimden en çok etkilenen ve bunların siyasi anlamı konusunda en uyanık grup olduğu görüşmelerde ortaya çıkan ortak bir tema oldu.
Bunun bir örneği kentsel dönüşüm. Kadınlar, kentsel dönüşüme maruz kalan ailelerin yaşadıklarına tanıklık etmekte, onların çektikleri sıkıntıları, bir anda evsiz kalan kiracıların hikayelerini dinlemekte, kendi aralarında konuşmaktalar. Bu sayede, pek çok kadın kentsel dönüşüme karşı eleştirel bir bakışa sahip.
ŞİDDET EN ÖNEMLİ SORUNLARDAN BİRİ
Kadınların tespit ve beklentileri çok somut ve gündelik olduğu için, kadınlar kimlik politikalarından daha az etkileniyor. Bunun sayısal olarak en net göstergesi HDP ve BDP’nin Kürt kadın ve erkeklerden aldıkları oylar arasındaki yüzde 17’lik farktır. Samer’in araştırmasına göre özellikle yoksul Kürt kadınları bu partilerin en zor ulaştığı kesimi oluşturuyor. Aynı zamanda kadınların dışarıya daha az çıkması, yüksek siyasetin bilgi ağlarının dışında olması da gündelik hayatlarında var olan ve yoğunlukla karşılaştıkları partilerden daha fazla etkilenmelerine sebep oluyor. Bu çerçeveden bakınca AKP’nin kadınlara yönelik sosyal yardım, kadın merkezleri, aile hekimliği gibi kadınların mahallelerinde doğrudan faydalanabilecekleri hizmetlerinin oldukça etkili olduğu görülüyor. Fakat bu noktada, AKP’nin kadınlarla ilgili politikalarının tamamının aile üzerinden olduğunu hatırlamak gerekir. Bu, bir bakıma kadınları merkeze alıp onları güçlendirirken, (Örneğin yardımların kadınlara verilmesi, kadınlara özel hizmetler olması, engelli bakımı parası gibi), bir yandan da kadının aile içindeki rolünü pekiştiriyor, kadınların aile dışında bir varlığı olma ihtimalini hayal edilemez hale getiriyor. Böylelikle kadınlar üzerindeki baskı artıyor. Gerçekten de pek çok kadın nefes alabilecekleri, vakit geçirebilecekleri, gezebilecekleri mekanların ve imkanların azlığından yakınıyor. Aile merkezli olmayan hareketlerin giderek gayri meşru ilan edilmesi dolaylı olarak aile içi şiddeti de arttırıyor. Hemen tüm mahallelerde kadınların ortak şikayetlerinden biri de aile içi şiddet, ve bu konuda yerelde danışabilecekleri destek alabilecekleri yerlerin olmamasıdır.
ÇALIŞMAK FEDAKARLIK GEREKTİRİYOR
Özellikle gelir seviyesi düşük olan mahallelerde kadınlar konfeksiyondan ev işine, satış elemanlığından parça başı işe, çocuk bakıcılığından sekreterliğe her tür işte genellikle sigortasız bir şekilde çalışmakta. Uzun çalışma saatleri, ulaşım zorluğu, evde temizlik, yemek, bakım işlerinin zorluğu pek çok kadını çalışmamayı tercih etme noktasına getiriyor. İmkanı olsa çalışmayacağını söyleyen çok kadın var. Ama kadınlar eğer ücretsiz kreş, öğrenciler ve çalışanlar için yemek veren aşevleri, çocukların okul sonrası gidebilecekleri ücretsiz etüd, dershane, park alanı gibi imkanların olması durumunda bir işte çalışmayı isteyeceklerini belirtiyorlar. Bu, ev işinin toplumsallaşmadığı koşullarda çalışma yaşamına katılmanın kadınlar için büyük fedakarlıklar gerektirdiği anlamına gelmektedir.
Kadınlar evden çıkmak, iş yaşamına karışmak, kendi paralarını kazanmak istediklerinde ve bunu birtakım meslek edindirme kursları aracılığıyla yapmak istediklerinde önlerine çocuk bakıcılığı, makyaj, el işi gibi “kadın işi” olarak sınıflandırılan işler çıkıyor. Özellikle çocuk bakımı alanında orta ve üst sınıf aileler tarafında giderek daha çok talep edilen çocuk bakıcılığı sertifikası veren halk eğitim kurslarına ilginin oldukça yoğun olduğunu gördük. Her ne kadar konuştuğumuz kadınlar genelde bu kurslardan memnun olsalar da, buralarda verilen eğitim seçeneklerinin sınırlı olması dolaylı da olsa kadınların başka alanlara yönelmesini engelliyor.
Kadınların iş yaşamıyla ilgili bir diğer önemli sorun da istihdam büroları. Buralarda kadın emekçiler İstanbul’un dört bir yanında ağır işlere gönderiliyor ve maaşlarının bir kısmına el koyuluyor. Çalışmak zorunda olan ve buralardaki işlerden başka alternatifi olmayan kadınlar açısından bu durum yoğun bedensel sömürüye yol açmakta.
GÜVENLİK KAYGISI YÜKSEK
Hem orta hem de dar gelirli mahallelerdeki kadınların altını çizdikleri sorunlardan biri de “güvenlik”. Kadınlar sokakta sürekli olarak karşılaşabilecekleri tehlikeleri düşünüyor, kendilerini güvende hissedemediklerini anlatıyorlar. İstanbul’un karanlık, tekinsiz sokakları kadınları özellikle hava karardıktan sonra evlerine mahkum ediyor. Pek çok görüşmede “ışıklandırma” acil bir ihtiyaç olarak ortaya çıkıyor.
Kadınlar mahallelerdeki şiddetten ve kavgadan en fazla etkilenen grup. Bu tip kavgalar kadınların sokaktaki hareketini kısıtlarken, üzerlerinde sürekli korku ve endişe hissi uyandırıyor. Özellikle suç, kavga ve uyuşturucunun çoğaldığı yerellerde din ve cemaat grupları, iş piyasasında ve ev hayatında dezavantajlı konumda olan kadınlar için belli bir ahlaki koruma mekanizması, toplumsal dayanışma ağı oluşturuyor. Öte yandan, kadınların kendi aralarında ayrımcılığı yeniden üretmeyen, birbirini ötekileştirmeyen karşılaşmalara, söylemlere de açık olduğunu gördük. Mahallelerde kimlik ve inanç siyasetlerini aşan, Kürt, Türk, Alevi, Sünni ve inançsız kadınları bir araya getiren karşılaşmalar, toplantılar sağlayan dayanışmacı, ahlaki, toplumsal alternatif ağlar yaratmanın önemli bir siyasi alan olacağı da görülüyor.
KADINLARIN GÖZÜNDEN KADIN ADAYLAR
Hemen hemen her mahallede, konuşulan her kesim farklı sebeplerle de olsa kadın aday ve kadın belediye başkanı görmek istediklerini belirtti. Bu, sayısal ankette de çıkan bir durum. Klasik beklentinin aksine dindar kesimlerde kadın adaylara karşı bir önyargı da bulunmuyor. Aksine özellikle yoksul ve dindar kesimlerde kadınların suç ve yolsuzluk ilişkilerine bulaşmayacağı, kadınların şeffaf, güvenilir ve ulaşılabilir ilişkiler kuracağı inancıyla kadın adaylar desteklenmekte.
KADINLAR NE ANLATTI?
Bağcılar’da bir mahallede bir alışveriş zincirinde çalışan iki genç kadınla görüşüyoruz. Biri Vanlı diğeri Diyarbakırlı. İkisi de çalışma koşullarının ağırlığından, çalışma saatlerinin uzunluğundan, ücretliğin düşüklüğünden bahsediyor konuşmaya başlar başlamaz. İkisinin de 2 çocuğu var. Birisinin çocuğuna kayınvalidesi diğerininkine de komşusu bakıyor. Büyükler okulda. “Eğer kocamız daha çok para kazansaydı biz çalışmazdık. Çocuklar bizim yüzümüzü unutmuş. 1 yaşından sonra hemen çalışmaya başladım. Duramadım. Para yetmiyor. Biz burada erkek gibi olduk. Belediyeden istediğimiz kreş, ücretsiz kreş. Çocuklar için vakit geçirebilecekleri yerler. Sosyal aktivite alanları. Çocuklar için ücretsiz geziler. Hep ihtiyacı olmayanlar faydalanıyor belediyenin imkanlarından. Biz gittiğimizde yüzümüze bile bakmıyorlar.”
Diğeri sözü alıyor: “Belediyeden hiç yardım yok. Ev kira, evde doğal gaz bağlantısı var ama kömür yakıyoruz. Eşimle belediyeye gittik kömür yardımından yararlanmak için doğal gaz var diye vermediler. Ama biz ne yapalım kendi evimiz değil ki. Ne öğrenci yardımı ne de başka bir şey gördük. Bizim ev 9 nüfus. Yetişmiyor. eşim 800 lira alıyor. Ben de burda o kadar.”
Mahallenin nasıl olduğunu sorduğumuzda şu yanıtı alıyoruz: “Temizlik yok. Her yer pis. Bir yağmur yağıyor, her yer batıyor. Mesela ben Başakşehir’e gidiyorum orası çok farklı. Her yer tertemiz düzenli. Burası hiç öyle değil. Bir de buralarda serseri çok, güvenlik yok. Biz kadın olarak rahatça yürüyemiyoruz. Kaç kere bu dükkanın önüne molotof atıldı. Bu aslında Kürtleri de zor durumda bırakan bir şey oluyor. Hap, esrar içen gençler var her yerde.” Kentsel dönüşüm de parça parça başlamış mahallede: “Burada karşıdaki site (albayrak sitesi) o yıkılacak. Orda bir kapıcı var mesela onun karısı her gün ağlıyor ben ne yapacağım diyor, yıkılınca gidecek yerleri yok. Deprem nedeniyle yıkılacakmış.”
KADINLARA NASIL YANIT VERİLECEK?
Ne yapmalı konusuna gelince... Aslında cevap yeni değil. Kadınların kapılarını çalmalı. Sorunlarını dinlemeli, beraber çözüm üretmeli. Araştırma sırasında ağırlıklı olarak kadın alanları olan kuaför salonları, muhtar büroları, sağlık ocakları, okul önü gibi yerlerin bilgi akışı açısından çok önemli olduğunu gördük. Gündelik ve somut dertlerin kadının hayatının merkezinde olması büyük siyasi konuların onlar için ikincil olduğu anlamına gelmiyor. Örneğin, okul çıkışlarında okulların önünde kadın grupları birikmekte, kuaför salonlarında kadınlar siyasetten bahsetmekte, sağlık ocağı ve muhtarlıklarda sorunlarına çare aramaktadır. Buralar siyaset alanları olarak görülmelidir. Kadınlarla hem yerelin hem genelin siyaseti buralarda konuşulabilir. Açılacak kadın seçim büroları, kadın meclisleri hem kadınlara alternatif buluşma ve dayanışma alanları yaratmak, hem de kadınların sözünün ve görünürlüğünün artmasını sağlamak için çok önemli olacaktır.
Evrensel'i Takip Et