Ev işçiliğinin koşulları konferansta tartışıldı
Uluslararası Ev İşçileri Dayanışma Ağı ve İmece Ev İşçileri Sendikası öncülüğünde düzenlenen Ev İşçileri Konferansı’nda ev işçiliği yapan kadınların sorunları, yasalardaki boşluklar ve bugüne kadar ki kazanımlar bütün yönleriyle konuşuldu.
Gülşah İmrek
İstanbul
Uluslararası Ev İşçileri Dayanışma Ağı ve İmece Ev İşçileri Sendikası öncülüğünde düzenlenen Ev İşçileri Konferansı’nda ev işçiliği yapan kadınların sorunları, yasalardaki boşluklar ve bugüne kadar ki kazanımlar bütün yönleriyle konuşuldu.Türkiye’nin farklı illerinden konferansa katılan ev işçileri, etkinliğin forum kısmında duygu ve düşüncelerini dile getirdi.
2001’DEN BU YANA “İMECE”
İmece Kadın Sendikası’nın artık yasal bir sendika olmasının 2001’den bu yana verilen mücadelenin bir sonucu olduğunu söyleyen Serpil Kemalbay, bundan sonra yasalarda yapılacak düzenlemeler için daha büyük azimle mücadele edilmesi gerektiğini söyledi. Kemalbay emekçi kadınların ikamet ettiği Esenyurt’ta derneği açmanın bir tesadüf olmadığını, böylelikle pek çok kadının elinin, emeğinin bu derneğe değdiğini ifade etti.
“2002 yılında Emel Çelebi’nin çektiği “Gündelikçi” belgeseli ile pek çok platformda sesimiz duyurabildik” diyen Kemalbay, belgeselin ardından ev işçisi kadınların pek çok üniversitede konferanslara davet edildiğini ve özgüvenlerinin geliştiğini ifade etti.
DÜNYADA DA DURUM AYNI
Oxford Üniversitesi’nden Funda Üstek’in moderatörlüğünü yaptığı konferansta ilk sözü Uluslararası Ev işçileri Dayanışma Federasyonu Koordinatörü Karin Pape aldı.
Pape, Başta Hollanda ve İrlanda olmak üzere Avrupa’da Ev işçilerinin hakları ve örgütlenmeleri konusunda iyi işler yapıldığını ancak bunların birbirinden bağımsız olduğunu söyledi. Ev işçiliğinin Asya’da çok yaygın olduğunu söyleyen Pape, “işçilik” olarak tanımlanıyor olsa bile, haklarının uygulanmadığına dikkat çekti. Uluslar arası Çalışma Örgütü’nün bu konuda bir düzenleme yapmayı 2008’de gündemine aldığını 2010’da ise yasal düzenleme ile ilgili toplantıya ev işçilerinin de katılmasıyla “ILO C 189”un imzalandığını belirtti.
KADIN “EHLİ” GÖRÜLÜYOR
Muğla Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Saniye Dedeoğlu; “Ataerkil anlayış ve kapitalist sistemin bileşimiyle kamusal alan ve özel alan ayrımı oluşuyor. Bu ayrımın sonucunda ise kadınların doğurganlık özellikleri bahane gösterilerek ehlileştirilmemiş olanla özdeşleştiriliyor ve özel alana hapsediliyor. Erkekler ise kamusal alanda istediği gibi varolabiliyor. Böylelikle kayıtdışı, esnek ve güvencesiz çalışma biçimi kadınlara uygun hale getiriliyor.” Dedi. 2006 yılının TÜİK verilerine göre kadınların ev işlerine harcadığı vaktin günde 5 saat, erkeklerinse sadece 51 dakika olduğunu vurgulayan Dedeoğlu, ev içi bakım hizmetlerinin de kadının sırtına bindirildiğini, ama pek çok kadının gelir getirici işler yapmalarına rağmen kendilerini “ev kadını” olarak ifade ettiğini belirtti. Eğitim düzeyinin de önemine vurgu yapan Dedeoğlu, kadınların kamusal alandan itilmesinin en önemli sebeplerinin aynı zamanda okuma-yazma bilmemesi,okuldan alınması olduğunu söyledi.
İŞ AKDİ VARSA EV İŞÇİLİĞİ DE VARDIR
İş Müfettişi Doğan Keskin yasalarda bugüne kadar yapılan değişiklikleri ifade ederken, ev işçiliğinin iş kanununda ve borçlar kanununda tanımlanmayıp sadece gelir vergisi kanununda tanımlandığını belirtti. İş yasasında düzenli çalışan herkesin ev işçisi kabul edildiğini söylerken; “Fiilen bir istihdam ilişkisi kurulmuşsa eğer, iş akdi vardır. İş akdi varsa işçilik de vardır.” dedi.
Konferansın forum-tiyatro bölümünde ev işçisi kadınlar yaşadıklarını sahnede oynaması, eğlenceli anlar yaşanmasına neden oldu.
Konferans Süpürge Akademisi’nin ev işçisi kadınlara sertifikalarını dağıtmasıyla son buldu.