Taraftar sadece taraftar değildir
Onur IŞIK
Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Bolu
Futbol şüphesiz dünya üzerinde kitlelerin ilgisini en fazla çeken spor dallarından biri. Futbolun kitlelerin bu derece ilgisini çekmesi ise ülke nüfusunun sosyolojik, psikolojik, ekonomik durumunu gözle görülür noktaya taşımaktadır.
Kitle yığınlarının içinde yaşadıkları sorunları ve sevinçleri bir araya gelmenin vermiş olduğu özgüvenle kolaylıkla statlarda haykırmaları önlenemez. Dolayısıyla statlarda hayatlarımızdan kesitler görmek çok zor değildir. Aynı düşüncelerin ve duyguların kitlelerle buluşmasının verdiği güç, futbol sahalarının siyasette ki yerini yadsınamaz bir noktaya taşıyor.
FUTBOL YAŞAMDAN İZLER TAŞIR!
Yaşamdaki ırkçı saldırılar, sahalarda da linç noktasına varabiliyor. Günlük yaşamdaki gerici ve ırkçı yaklaşım; futbol sahalarında da galip gelme arzusuyla dil, din, ırk ayrımına ve linçlere yol açmakta. Her dönemden örneklerle dolu bu anlayışın en akılda kalıcılarından biri ise Barcelona’nın Kamerunlu forveti Samuel Eto’o. Takımının 2005 yılının şubat ayında Real Zaragoza ile deplasmanında oynadığı karşılaşmada Eto topa her dokunduğunda Zaragoza taraftarları maymun sesi çıkarmış ve Eto’ya fıstık atmıştı. Futbolun, kitlelere yön verildiğinde ve taraftar olmanın adrenaliyle buluşulduğunda hangi yönde evrildiğinin önemi olmadan ezici bir güce dönüştüğü gerçeği yadsınamaz.
Günümüzde ülke gündemini meşgul eden konularda taraftar guruplarının eylemleri ve kampanyaları da göstermektedir ki taraftar sadece taraftar değildir. Çarşı taraftar grubunun Van depreminde yapmış olduğu atkı kampanyası ve giysi yardımı geniş yankı bulmuştu. Bu kampanyalar diğer taraftar gurupları üzerinde de etki yaratmıştı. Ardından Gezi direnişinde taraftar guruplarının ön plana çıktığını ve kitleler içinde geniş yığınlarca desteklendiğini gördük. Gezi direnişindeki ezilmişlik ve haksızlığa uğramışlık algısının taraftar guruplarınca fanatizme karşı galip gelebileceğini ve devamında futbolun kitlelere ulaşmadaki gücünü çok net gördük. Farklı renklerin ortak mücadelesi Gezi direnişinin sokak eylemleri son bulduğunda her maçta, her 34. dakikada statlardan aynı ses yükseldi. Futbolun sürükleyiciliği, taraftar gruplarının siyasi iradeler üzerinde oluşturduğu baskı şüphesiz anlaşılmış olacak ki Beşiktaş-Galatasaray maçında ilginç bir provokasyonla karşılaştık. Taraftarlar sahaya girdi, Beşiktaş taraftarına maç cezaları kesildi. Ancak kamuoyu bu kumpası yemedi. Taraftar gruplarının gündem yaratabilme gücü, her ne kadar yayıncı kuruluş sesini kıssa da sokağa dökülme eğiliminde olması gerçeği değiştirilemedi.
Son olarak Fenerbahçe Kasımpaşa maçında Korkmaz ailesi Fenerbahçe taraftarlarının davetlisi olarak Ali İsmail’in yerine tribünde taraftarla kucaklaştı. Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz, babası Şahap Korkmaz, ağabeyi Gürkan Korkmaz ile birlikte Reyhanlı belgelerini sızdırmakla suçlanan ve bir süre tutuklu kalan er Utku Kalı ve Ahmet Şık da Fenerbahçe tribünlerinde Ali İsmail için bulundu.
Dolayısıyla aynı coğrafyada yaşayan, aynı mahallelerde top koşturan, farklı renklerde formalar giymiş çocukların büyüyünce fanatizme yenik düşüp aynı ezilmişlik ve aynı haksızlık karşısında bir araya gelemeyeceğini, aynı sloganları atmayacağını düşünmek büyük yanılgı olacaktır.
CEZA OLARAK KADIN VE ÇOCUK
FUTBOL, kadınlar konusunda da yine günlük yaşamda olduğu gibi cinsiyetçidir. Bunu görebilmek için çok uzağa gitmeye gerek yok. Federasyonun kulüplere verilen seyircisiz oynama cezası yerine ortaya koyduğu yöntem kadınlar için şüphesiz aşağılayıcıdır. Kadınların seyirciden sayılmayıp cezalı takımların maçlarına sadece kadın ve çocukların alınması ve bunun bir ceza olduğunun savunulması statlardaki cinsiyetçiliğe en iyi örnektir.
Evrensel'i Takip Et