1 Mart 2014 15:22

Eğitim emekçisi kadınlar ve sendikalarda mücadele

Derya ERDOĞAN

Hükümetin her geçen gün yeni bir yolsuzluk skandalının patladığı, yaklaşan seçimlerle birlikte her yerde memleketin durumunun tartışıldığı bu günlerde eğitim emekçileri aynı zamanda sendika genel kurullarına hazırlanıyor. Bu vesileyle sendikalar ve eğitim emekçilerinin sendikalardan beklentileri, nasıl bir mücadeleye ihtiyaç duyulduğu da işyerlerinde sıkça tartışılıyor. Eğitim emekçilerinin içerisinde ve aynı zamanda sendika üyeleri araında kadınların yoğunluğu, bu sürecin kadınlar cephesinden de tartışılmasını beraberinde getiriyor. Bu tartışmalar sendikalar içinde kadınların yönetimlerde daha çok bulunması, kadın temsilinin artırılması, bir taraftan kadın adayların sayısındaki azlık, sendikaların kadın sekreterliklerinin işlevleri gibi bir çok konuyu kapsıyor.  
Özellikle eğitim iş kolunda birçok kadın emekçi maalesef örgütsüz ya da örgütlü olduğu halde mücadele alanlarında yeterince bulunamıyor. Bu tabiî ki tek başına ele alınacak bir sorun değil. Toplumsal yapı içerisindeki cinsiyet eşitsizliğinden tutalım da kadının ev içi emeği, çocuk bakımı, bir yandan da iktidar politikalarının kadını hiçleştiren, güvensizleştiren bir konuma sürüklemesi vb. bir çok nedeni/sorunu da içinde barındırmaktadır. Bütün bu tartışmalar ve beklentileri Ankara’da Eğitim Sen üyesi kadınlarla konuştuk.

Kadınlar örgütlenerek birbirinden güç almalı
Özgen Çevik: Kadın geri kalmayı yıllardır içselleştirmiş. Kadının kadın olarak başta kendi gücünü kabullenmesi, doğrularının farkında olması gerekir. Bu da bu toplumda biraz zor. O yüzden kadınların örgütlenmesi, birbirinden güç alması gerekir. Bu da ancak çalıştığı iş yerinde sendikal örgütlenmeyle mümkündür. Eğitim Sen’in de kadının kimliğine karşı bugün olduğundan daha duyarlı olması gerekir. Sendika içerisinde kadın sorunlarını çözmeye yardımcı bir birim oluşturulmalı bence. Bu birimin de içi dolu olmalı; kadının mücadeledeki önemine dikkat çekmeli, kadını güçlendirmeli. Kadın kendini sendikanın önemli bir yerinde görürse kendisindeki gücü de görür.

Kadınların işyeri-ev kısır döngüsünden kurtulması gerekir
Zeynep Aybak: Sendikal örgütlülüğün önemini her geçen gün daha fazla hissediyoruz. Artık kazanılmış hakların dahi gün be gün elimizden alındığı, hükümetin kendisi gibi düşünmeyenlere savaş açtığı bir dönem yaşıyoruz. Bireysel olarak elde edemeyeceğimiz birçok şeyin örgütlü mücadeleyle elde edileceğini düşünüyorum. Öncelikle bir emekçi olarak  sendika yönetimlerinde Eğitim Sen’e inanan, onun ilkelerini benimseyen genç yeni yüzler görmek isterim. Klasik söylemlerin dışına çıkan, yaptığı işi ruhuyla yapan ve sendikacılığı duruşuyla gösteren insanlara ihtiyaç var. Ayrıca sendika yönetimlerinde  kadın sayısı daha fazla olmalı. Kadınların dokundukları her şeyi değiştirip dönüştürdüklerine, güzelleştirdiklerine inanıyorum. Toplumun kadına yüklediği anlam ve roller kadının örgütlenmesinin önündeki en önemli engel. Ahlak kurallarının bile kadına ve erkeğe göre değiştiği bir toplumda kadın olmak çok zor. Kadınlar elde ettiği her şeyi mücadele ederek elde ettiler ve bundan sonra da ancak mücadeleyle elde edecekler. Kadının bilinçlenmesi bence çok önemli; sanatsal, kültürel etkinlikler, kurslar, eğitimler kadını bilinçlendirir. Kadını işyeri-ev kısır döngüsünden çıkarmak gerekiyor. Kurum kreşleri, emzirme odaları, doğum sonrası ücretsiz izinin en az bir yıl olması, çalışan kadının hayatını kolaylaştıracak şeylerdir ve mutlaka olmalıdır.

Saliha Ertekin Ok:
Toplumsal cinsiyet rolleri kadını sendikada da geri bırakıyor
Sendikalar bütün dünyada hızla güç kaybediyor, üye sayısı azalıyor. Bu, Türkiye için de geçerli. Ancak kadın üye sayısında göreli artış sendikalarda kadının sesinin çıkmasına etkili olmuştur. Sendikalarda 90’lı yıllardan 8 Mart kutlamalarının da etkisiyle kadınların farkındalığının arttığı, kadınların mücadelesiyle cinsiyet eşitliğinin, sendikaların politikalarında yer alması ve yönetimde kadına yer vermesi önemli gelişmelerden. Kadınların yönetimde ve mücadelede bulunma oranların erkek üyelere oranla düşük oluşu çarpıcıdır. Hak arama mücadeleleri, yönetimdeki işlere gerekli zamanı ayırabilme vb. durumlarda kadınlar hala geri planda. Çünkü kadın iş mesaisinin yanı sıra hane içi yeniden üretim (çocuk- yaşlı-hasta bakımı, temizlik, yemek yapma, alışveriş vb.) olarak adlandırdığımız sorumluluğu da taşıyor hala. Hane içi yeniden üretimin kadının temel görevi olmaktan çıkarılması bu aşamada zor olsa da kadının kurumsal olarak (genel bakım hizmetleri) desteklenmesi gerekiyor.

Kısa kısa
Sendika üyesi kadınlarla yaptığımız sohbette herkesin ortaklaştığı cümleler vardı. Kadınlar sendikal faaliyetlere ev içi sorumluluklar nedeniyle vakit ayıramadıklarını, ailenin erkeklerini de ikna etmek zorunda olduklarını ve bunun zor olduğunu söylüyorlar. “Kadının yeri evidir”, “Sendika erkek işidir”, “Ev işi, bakım kadının doğal görevidir” gibi cinsiyetçi işbölümüne dayalı yargıların toplumda çok kabullenilmiş olmasının psikolojik baskı unsuru olduğunu ifade ediyorlar. Sendikalarda çocuk bakım odası ve bu odanın işlevli olarak kullanılması gerektiği bir çok kadın tarafından dile getiriliyor.  Kadınlar sendikal bilinçlerinin erkeklere göre daha geri düzeyde olduğunu düşünüyorlar, bunun artırılması için yeni dönemde kadınlara yönelik eğitim çalışmalarına ağırlık verilmesini istiyorlar. Sendikaların kadın üyeleri ile bütünleşmesinin sağlanabilmesi için sendika bünyesinde sosyal ve kültürel etkinliklere daha fazla yer verilmesi kadınların dile getirdiği beklentiler arasında. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda erkek eğitim emekçilerinde de farkındalık oluşturulması için eğitimler yapılmasına ihtiyaç olduğunu belirtiliyor.

Evrensel'i Takip Et