2 Mart 2014 08:04

Dünyada ve Türkiye’de kuraklık

Murat TÜRKEŞ*

Genel olarak kuraklık (kuraklık olayı), dünyanın herhangi bir bölgesinde ve herhangi bir zamanda, yağışın belirli bir süre uzun süreli ortalamanın, ortancanın ya da belirlenen bir normalin altında kalması sonucunda ortaya çıkan şiddetli ya da aşırı su açığı ya da yetersizliğini tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Kuraklık, iklim değişimleri ile bağlantılı olarak (iklimin çeşitli zaman ölçeklerindeki kendi değişkenliği) oluşur ve ardışık birkaç yıl ya da daha uzun bir süre boyunca etkili olabilir. Temel olarak, şiddet, süre ve coğrafi yayılış bileşenleri ile nitelendirilebilen üç boyutlu bir doğa olayı olan kuraklığın tek bir tanımı yoktur. Günümüzde kuraklıklar, meteorolojik, tarımsal, hidrolojik ve sosyoekonomik kuraklık olmak üzere 4 ana gruba ayrılarak incelenir. Kuraklığın en genel tanımı, başta yazdığımız meteorolojik kuraklık için yapılandır.
Kuraklık olayları, insan yaşamını ve sağlığını, sosyoekonomik ve ekolojik sistemleri doğrudan ya da dolaylı olarak çeşitli düzeylerde etkileme gücüne sahip ciddi bir tehdittir. Uzun süreli kuraklık olayları, tarım, orman ve hayvancılığı, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını, yeterli ve nitelikli içme suyuna erişimi, enerji üretimini, özellikle dağ ve karasal sucul ekosistemleri çok olumsuz etkiler. Bu yüzden, suyun kullanımı ve yönetimi ile ilgili etkinliklerden, yağışların yetersizliğinden ya da yağış şeklinin ve şiddetinin değişmesi (örneğin kar yağışının azalması, hızlı kar erimesi ve kısa süreli sağanakların ya da şiddetli yağışların sıklığının artması vb.), etkilenme süresine göre kuraklık olgusunun izlenmesi ve planlanmasını zorunlu kılmaktadır. Kuraklığın başlangıç ve bitiş zamanlarının belirsiz olması, toplam etkinin artması, aynı anda birden fazla kaynak üzerinde etkili ve ekonomik etkisinin yüksek ve doğasının karmaşık olması yüzünden, kuraklık olaylarını belirlemek ve izlemek kolay değildir. Uzun süreli ve geniş alanlı meteorolojik kuraklık sonucunda, toprakta bitkinin kökleriyle kullanabileceği suyun (toprak nemi) azalması ya da tükenmesi, tarım alanlarının sulanmasında önemli sorunların yaşanması, hidrolojik açıdan ise, barajlarda yeterli tutarda su toplanamaması, içme suyu kaynaklarının yetersiz kalması ve çevrenin, toplumsal yaşamın ve sosyoekonomik sistemlerinin olumsuz yönde etkilenmesi gibi önemli sorunların ortaya çıkması, kaçınılmaz olarak beklenen olumsuz sonuçlardır.

ÇÖLLEŞME RİSKİ

Kuraklık olayları, özellikle Türkiye’nin batı ve güney bölgelerinde egemen büyük iklim durumundaki yazı kurak subtropikal Akdeniz ikliminin görüldüğü yarıkurak, kuru-yarınemli ve yarınemli arazilerde oluşan uzun süreli, şiddetli ve geniş alanlı kuraklıklar, arazi bozulumunun önemli olduğu çölleşme süreçlerine açık alanlarda, çölleşme süreçlerini hızlandırıp kuvvetlendirerek, çölleşme ile savaşım eylem ve etkinliklerini kısıtlar ve çölleşme riskini de arttırır.
Kuraklık olaylarının, (i) yeraltı suyunun çekilmesi ve azalması; (ii) akarsu akımlarının azalması; (iii) su kirliliği; torak ve suyun tuzlanması; (iv) toprağın yapay gübrelerle kirlenmesi; (v) toprak erozyonu ve çölleşme riskinin artması; (vi) yabansı çalılık yangınlarının ve orman yangını riskinin artması; (vii) orman ve karasal sucul ekosistemlerin hasar görmesi ve biyoçeşitliliğin zayıflayıp azalması; (viii) vejetasyonun ve tarımsal ekosistemlerin hastalık, zararlı, yangın ve rüzgar gibi diğer hasar verici etmen ve olaylardan daha fazla etkilenmesi (etkilenebilirlik düzeylerinin yükselmesi), gibi çok sayıda çevresel, ekolojik, klimatolojik, hidrolojik, tarımsal vb. etkileri vardır.
Dünya Meteoroloji Örgütü’ne göre, “bir yılın toplam yağışı bir alanın (ülke, bölge, bölüm, yöre, havza vb.) yarısından fazlasında en az ardışık 2 yıl süresince uzun süreli ortalama (en az 30 yıllık) ya da normal yağış (genellikle 30 yıllık) tutarının yüzde 60’ından düşük olduğu zaman bir alanın kuraklıktan etkilendiği” kabul edilir. Bu tanıma ve çeşitli kuraklık belirleme/izleme yöntemlerine dayalı çalışmaların sonuçlarına göre, Türkiye’de İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinin bazı bölümlerinde 2012 yılında başlayan, 2013’te çok daha geniş bir alanda etkili olarak devam eden ve 2013 yaz kuraklığı ile de birleşerek şiddetlenen bir kuraklık (meteorolojik olarak başlayan ve giderek çeşitli bölgelerde ve çeşitli sistemler açısından tarımsal ve hidrolojik kuraklıklara dönüşme eğiliminde olan) 2014 yılında da etkili olmaktadır.

ŞİDDETLİ METEOROLOJİK KURAKLIK

2013 yılından 2014 yılına devreden bu şiddetli meteorolojik kuraklık olayının geleceği ve/ya da tarımsal, hidrolojik ve sosyoekonomik kuraklıklara dönüşüp dönüşmeyeceği ise, önümüzdeki ilkbahar aylarında etkili (uzun süreli, yeterli, yağmur ve bazı yörelerde kar yağışı şeklinde) yağışların düşüp düşemeyeceğine ve bu yağışların alansal ve zamansal dağılış desenlerine bağlı olacaktır. Çeşitli atmosfer ve iklim araştırma merkezlerinin yayımladığı mevsimlik yağış öngörülerine göre, önümüzdeki Mart-Mayıs ve Nisan-Haziran dönemlerinde Türkiye ve bölgesinde önemli bir yağış artışı beklenmemektedir. Klimatolojik olaraksa, ilkbahar aylarında Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinin ve kısmen de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin görece yüksek kuzey ve doğu bölümlerinde yağışların gerçekleşmesi olasılığı hala vardır.
Önümüzdeki aylarda yeterli yağış düşmezse, Türkiye’nin büyük bölümünde, özellikle Güney ve Doğu Marmara, Kuzey Ege, İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu’nun batısı ile Orta ve Doğu Akdeniz’de ciddi tarımsal (toprak nemi, sulama suyu, vb.), enerji (hidroelektrik santrallerde elektrik üretimi) ve içme suyu (özellikle İstanbul, Ankara, Bursa, Konya gibi büyük kentler) sıkıntısı yaşanması beklenmeli ve var olan kuraklık yönetimi kapsamında gerekli önlemler alınmalıdır.
Bu kapsamda, halka ve suyu kullanan tüm kullanıcı ve sektörlere kuraklık olayının büyüklüğü ve olası etkileri ile kuraklıkla mücadele ve akılcı su kullanımı yöntem ve teknikleri ile davranış seçenekleri anlatılmalıdır. Bu son kuraklık olaylarının sürmesi durumunda, Güney Marmara ve Kuzey Ege ile Türkiye’nin tahıl ambarı özelliğini taşıyan İç Anadolu Bölgesi’nde (özellikle Konya Ovası’nda) ve orta-doğu Akdeniz bölümlerinde önemli tarımsal rekolte düşüşleri ve ekonomik kayıpların ortaya çıkabileceği göz önünde tutulmalıdır.

* Prof. Dr., İstatistik Bölümü Bağlantılı Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Evrensel'i Takip Et