2 Mart 2014 08:20

Recep kim ki?

Çağdaş GÜNERBÜYÜK

Bir grup çocuk boş bir arsada top oynuyorlar. Gülüp eğlenirlerken sahanın kenarına boyunları kravatlı, elleri cetvelli birileri geliyor, aralarında bir şeyler konuşuyor. Mahalleli merak ediyor, gidip soruyor. “Burası satıldı” cevabını alıyorlar, “inşaat yapılacak”. Bu, kaç kuşaktır mahallenin çocuklarının oynayabildiği tek arsanın da elden gitmiş olması demek. Mahallenin abisi duruma el koyuyor.
Mahallenin abisi, Allah size inandırsın, Recep İvedik. Afişindeki iddiayla “bir halk kahramanı”. 1 Mayıs’ta başladığı, polisin saldırısına uğrayanlara “çakma” hevesini Gezi günleri boyunca sürdüren Şahan Gökbakar bile dayanamayıp betona karşı yeşili sahiplenmeyi seçmiş demek. “İyi biliriz” numaraları, hani, iyi biliriz. Tiyatroda rol çalmak derler, başkasının repliğini söyleme ya da karakteri hakkından çok öne çıkarmaya. Bilmem kaç milyon seyirciye oynarken aynı halk düşmanı teraneleri tekrarlayacak hali yok kimsenin, anca direnişten rol çalarlar.
Tabii paniğe gerek yok, sahayı, adı Ali Ağaoğlu’na benzeyen patronun inşaat planlarından kurtarmak için direniş örgütleyecek kadar da değil. Paraysa para deyip, arsayı satın almaya girişiyor. Parayı kazanmak için de Survivor benzeri bir Issız Ada yarışmasına katılıyor. Filmin geri kalanı, bir tropik adada kaslı adamlar, bikinili kadınlar, güneş ve denizin arasında türlü aşağılamalar, çirkeflikler, herkese düşmanca davranıp mağdur pozu kesmeler falan, bildiğiniz gibi. Sözde çocuk sevgisiyle hareket ediyor ama film boyunca o kadını kiloları, ötekini kısa saçı, berikini yaşından dolayı bile aşağılamayı normal sayıyor. Tutarlılık, en tepeden başlayarak terk edilmişken, bir film kahramanında ne arasın.

İLK HIRSIZLIK: ROL ÇALMAK

Birkaç skeç ve üç film önce, saygıya, nezakete ve siyaseten doğruluğa tepki olarak doğduğundan beri, rekorların adamı olan Recep İvedik bu kez de, ilk üç gün izlenme rekorunu kırmış. Zaten böyle şeylerin iyice kıymetsizleştirildiği bir memlekette en çok gülünecek şeyin osuruk olması kimseye acayip gelmiyor.
Ama mevzubahis rekorsa, osuruktan olmayan kayıtlar gelir belki. İlk üç gününde beş milyona yakın kere izlenen “Başçalan” videosu, mesela. Tek başına dinlenince de tadı çıkmıyor meredin, Recep’in nazar boncuğu.
Videonun başlığındaki lakabın tutması, sadece Başbakan’a benzediğinden değil herhalde. Evlere arabalara sığmayan, sıfırla sıfırla bitmeyen, saklanmaya çalışılan, bozukluklarıyla villa alınan milyonlar (yoksa milyarlar mı) bir türlü eritilemezken. Seçim şarkılarının bile gasp edildiği ortaya çıkıyorken. Taraftarlarının her fırsatta attığı bile, “Her yer Tayyip, her yer Erdoğan” gibi en direnişten arak sloganken. Çünkü her şey, rol çalmakla başladı. Sonra dünyalar. Sonra “Sen mi aradın, ben mi aradım?​” En başından beri, iktidarın anahtarı olarak kullanılan mağduriyet silahının barutu rol çalmaktı. Dünyanın en büyük acılarını çekmiş olan, halbuki iyilikler güzellikler istemekten başka günahı olmayan olarak sahneye çıkıldı. Çıkıp bir şey diyecek olan herkese de cevabını verdi: “Biz biliriz, biz”.
İşte, bir hükümet hakkında ortaya çıkabilecek en skandal belgelerden biri olsa bile “sıfırlama” diyaloğu, böylece bir mağduriyetin konusuymuş gibi konuşulabildi. Çünkü telefonları yersiz, hukuksuz dinlenen binler önemli değil, “onun bile” telefonu dinlenmişti, mağdurdu. Onay almadan haber bile giremeyen medya ve izleyicileri, interneti birilerinin kafasına göre kilitlenen milyonlar zaten sayılmaz. Uyduruk olduğu herkesçe bilinen iddianamelerle yıllarca içeride tutulan, ceza verilen binlerce Kürde, öğrenciye, sendikacıya, siyasetçiye değil ona komplo kurulmuştu. Her itirazda da polisin saldırısına uğrayanlar, yaralananlar, öldürülenler, susturulanlar değil o ağlıyordu. Bu hafta bitmeden, iki ay önce halkın cebinden yapılan en büyük hırsızlıktan içeri alınanlar bırakılarak daha da mağdur olmaları engelleniverdi. Daha ilk gün “bir içişleri bakanının oğlunun gözaltına alındığını basından öğrenmesi kadar acıklı” bir şey olamayacağını, şimdilerde pek rahatsız olduğu söylentisi çıkarılan yancısından öğrenmiştik. Öyleyse içerideki mağdurlar da sıfırlanmış olmalı. Eritildi gitti.
İvedik eritse eritse göbeğini eritir. Hiç değilse çoluğun çocuğun ensesine vurup lokmasını alacak kadar gözü dönmüş değil, hani diyor ya “Perdelerimi kaldırdığımda kedi gibi bir insanım”. Tamam Recep İvedik rol çalar da, pervasızlığın iktidar olduğu devirde, Recep kim ki? Hani, yatacak yeri var en azından. Biber gazı bulutlarının gökleri kapladığı, boka boğulan bir memleketin en büyük sermayesi osuruğu olan “halk kahramanı” işte. Hak arayan, garibana sahip çıkan, zalime haddini bildiren ne kadar kahraman varsa, hepsinden rol çalan ve kime sahip çıktığı, kime haddini bildirdiği, kimin hakkını aradığı belli olmayan bir Recep. Kendinden başka kimseyi sevmeyen bir Recep. “Agresif”, “kompleksli”, her önüne gelene hakaretler yağdıran, iten, kakan, söven Recep. Kime ne kazık atarsa atsın, en büyük zararı görmüş gibi dövünen Recep. İğrenç olduğunun fark edilmesinden bile gocunmayan Recep. Doya doya güleceği günler için kahramanlara ihtiyacı olmadığını fark etmemiş bir halkın gırtlağına koca elleriyle yapışmış bırakmayan Recep.
Sahi, Recep kim ki?

Evrensel'i Takip Et