09 Mart 2014 06:00

Ortak bir iradeyle topyekûn mücadele

'İhale belediyeciliğinin taşeron işçileri' başlıklı dosyamızın 4. gününde, taşeronlaştırmaya karşı mücadele edenleri dinliyoruz.

Ortak bir iradeyle topyekûn mücadele
Paylaş

Belediye-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube, iş kolundaki taşeron işçiler arasında örgütlenme çabasında olan bir sendika. Şube Başkanı Hasan Gülüm, “Taşeron karşısında yalnızca örgütlenmek yetmiyor; aynı zamanda taşeronlaşmanın önünü açan kanunlara karşı mücadele vermeliyiz” diyor. Tek bir sendikanın, hatta tek bir konfederasyonun taşeron sisteme karşı koyamayacağını vurgulayan Gülüm, “Ortak bir iradeyle topyekûn mücadele gerekiyor” diyor.

Taşeronlaşmanın en az 20 yıllık bir geçmişi var. Bu 20 yılda belediye işçileri birçok kayıp yaşadı. Sendikaların bu süreçteki tutumu hakkında ne söylersiniz?
Sendikalar mevcut durumunu korumanın peşine düşerek, özelleştirmeye ve taşeronlaştırmaya karşı aslında bir şey yapmadılar. Sadece söylemde karşı çıktılar. Sınıfın genel çıkarlarını korumak için bir mücadele örgütlemediler. Asgari ücretin 900 lira olduğu bir yerde sendikalı işçiler ne kadar güvence içerisinde olabilir? Zaten bugün sendikalara güvensizliğin nedeni buralarda yatıyor.

Taşeron işçilerin sendikalar yerine mevcut derneklere ilgi göstermesi buradan mı kaynaklanıyor?
Elbette. İşçi sınıfı sendikalarda aradığını bulamayınca kendi imkanlarıyla örgütleniyor. Ya sendikal yapılar kendini değiştirip sınıfın ihtiyaçlarına cevap verecek ya da dipten kaynayan bu hareket kendi ihtiyacını karşılayacak yapılar oluşturacak.

Taşeron çalışma sendikaların eski güçlerine kavuşmalarının, örgütlenmelerinin önünde de en büyük engel durumunda. Nasıl zorluklar yaşıyorsunuz örgütlenme çalışmalarınızda?
Az da olsa samimi bir şekilde mücadele veren sendikaların uğraştığı, ancak karşılık bulamadığı bir alan. İşçiyi örgütlüyoruz, ancak taşeron şirket kendini feshediyor ve onca uğraş boşa gidiyor. Örneğin sendikamız Cerrahpaşa işçilerini örgütledi, yetki aldı, sözleşmeye oturdu. Ancak işyeri kendini feshederek başka bir işyeri açtı. Şu an Avcılar’da örgütlendik, yetki al-dık, sözleşmeye oturuyoruz. Buradaki şirket de kendini feshederse benzer sıkıntılar yaşarız. Yani taşeronlaştırma patronların hareket alanını genişleten bizimkini ise daraltan bir uygulama. Dolayısıyla taşeron karşısında mücadele verirken yalnızca örgütlenmek yetmiyor. Hem sendikalaşma mücadelesi hem de kanunlara karşı mücadele vermeliyiz. Bu nedenle taşeronlaştırma, tek bir sendikanın, hatta tek bir konfederasyonun karşı koyabileceği bir durum değil. Ortak bir iradeyle topyekûn mücadele gerekiyor.

Bu işin çözümü birlik, diyorsunuz. Konfederasyonunuz Türk-İş’in ortak bir mücadele örmek üzere bir çabası, diğer sendikalara çağrısı oldu mu?
Eğer çağırmış olsaydı, örneğin Ankara’daki eyleme diğer sendikalar temsili düzeyde de olsa katılırdı. Çünkü bu bütün sendikaların ortak sorunu. Türk-İş eğer buna karşı samimi bir mücadele vermek istiyorsa -bu bütün sendikalar için geçerli elbette- herkesi çağırması gerekiyor. Kafadan şunu söyleyebilirler, “Hak-İş zaten gelmiyor.” Siz önce çağırın, gelmiyorsa teşhir edin. Kimse işin bu kısmına girmiyor. Çünkü işin bu kısmına girince herkes birbirine benziyor. Biz şube olarak zaman zaman ortak sorunlar karşısında diğer konfederasyondan sendikaları da çağırarak ortak eylemlilikler gerçekleştiriyoruz.

Taşeron dernekleriyle görüşüyor musunuz?
Geçenlerde beş taşeron derneği ile bir toplantı yaptık. Daha geniş toplantılar örgütlemeye çalışıyoruz.

İŞÇİLER TAŞERONA KARŞI HIZLA ÖRGÜTLENMELİ
Zeynel Yiğit (Genel-İş 3 No’lu Şube Başkanı):

Taşeronluk örgütsüz emek gücü yaratmak için ortaya çıkmış bir sistem. Taşeronun ortaya çıkmasının asıl nedeni de bu zaten. Taşeron şirketler birçok yerde ihale aldığı için, isteği zaman kendini feshedebiliyor, farklı bir iş kolu gibi gösterebiliyor. Bu nedenle  buralarda örgütlenmek, normal kadrolu işçinin on katı daha zor oluyor. Taşeron işçiyi örgütlemek için çok büyük fedakarlık göstermeniz gerekiyor. Biz şu an belediyelere ait Kent-Yol AŞ’de örgütlüyüz. 1070 işçi var. Ancak Atlas isimli taşeron şirket belediyenin tüm ihalesini almaya çalışıyor. Biz de buna karşı mücadele veriyoruz. Ancak çok zor. Çünkü bir sürü yerde ihale aldığı için farklı yerlerde gösteriyor işçiyi. Bu nedenle de örgütlenmeniz imkansızlaşıyor. Taşeronlaşmaya karşı mücadelede tüm sendikalara çok ciddi işler düşüyor. Bu nedenle de topyekûn mücadele vermek gerekiyor.
Ben şahsen iktidarın bir şeyin değiştireceğine inanmıyorum bugün sözüm ona taşeronda iyileştirme diye lanse ettiği şeyin hiçbir gerçekçi yanı yok. Patronların işini kolaylaştırıyor. İktidar  günde bir yasa çıkarıyor neredeyse. Eğer burada bir samimiyet olsa bir günde değiştirir her şeyi. Taşeron çalışma da bir iyileşme olacaksa bu işçilerin mücadelesi ile olacak. İşçiler birçok dava açtı. Bunların büyük bir kısmını da kazandı. Her ne kadar bu hukuki kazanımlar uygulanmasa da sistemde bir tıkanıklık yarattı. Hükümetin bugün göz boyamak için ortaya attığı “Taşeronda iyileştirme” söylemi de bu işçilerin mücadelesi sonucu ortaya çıktı. Bu işçilerin kazanımıdır, iktidarın bir lütufu değil.
İşçiler taşerona karşı bir an önce örgütlemeli. Sendikalara üye olmalı. Eğer olmazlarsa kölece yaşam koşullarına mahkum olurlar.

TAŞERONU KALDIRMAYANA OY YOK
TAŞERON İşçileri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (TAŞ-İŞ-DER) Genel Başkanı Cemal Bilgin, taşeron işçilerin işyerlerinde karşılaştığı adaletsizliğe ve ayrımcılığa dikkat çekerek, “Taşerona karşı çıkmak bizim için bir onur meselesi oldu artık” diyor.

Taşeronda çalışanlarla kadrolu çalışanların koşulları arasında ne tür farklılıkları var?
Yanı başımızdaki kadrolu arkadaşımızla aynı işleri yapmamıza rağmen onların yararlandığı hiçbir haktan yararlanamıyoruz. Mesela taşeron işçisinin kreş hakkı yok. Taşeronda çalışan kadınların doğum izinleri kadrolulardan daha az. Hatta taşeronda çalışan kadına ‘Sen doğurma’ deniliyor. Taşeron işçisinin servis hakkı yok, ücreti çok düzensiz veriliyor. Çalışma süreleri çok fazla. Mesela belediyede kadrolu işçi haftada 5 gün 40 saat çalışırken, taşeron işçi 6 gün 52 saat, hatta çoğu zaman 7 gün çalışıyor.

Hükümetin “taşeron çalışmanın iyileştirileceği” vaadiyle son dönemde gündeme getirdiği yasal düzenlemelerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Taşeron sisteminde hiçbir iyileşmenin yaşanacağına inanmıyoruz. Kamuda taşeron çalışmanın tamamen kalkması gerekiyor. Bir çözüm olacaksa ancak bu şekilde olur. Şu an taşeron sistemini tamamen yasalaştırmaya çalışıyorlar. Yapılan yasa tamamen aldatmaca, haklarımız patrona peşkeş çekiliyor. Bu yasa taşeron işçisine değil patrona müjde! Bir samimiyet varsa, 12 yıldır iktidarda olan parti bu sorunu neden çözmüyor! İşçiler olarak karar aldık; taşeron sistemini kaldırmayan partilere oy yok, AKP’ye oy vermeyeceğiz.

Nasıl bir mücadele veriyorsunuz? Neler yapacaksınız bundan sonra?
İşyerlerimizde mücadelemizi sürdürüyoruz. Sayımız her geçen gün artıyor. Yaşanan hak gasplarına karşı açtığımız ve kazandığımız davalar var. Mecliste emekten yana vekillerle (Levent Tüzel ve Süleyman Çelebi) görüştük.

Peki, neden sendika değil de dernek?
Sendikalaşmak istiyoruz, ancak sendikalaşamıyoruz. Farklı iş kollarında gösteriliyoruz. Her 3 ayda bir, 1 yılda bir sözleşmelerimiz yenileniyor. Bu yüzden sendikaya üye olsak bile sözleşme biter bitmez üyelik düşüyor. Şu an sendikalar belediyelerde örgütlenmeye çalışıyor, ancak onlar da benzer sıkıntılarla karşılaşıyor. Çünkü işçinin iş güvencesi yok. Yine de önümüzdeki asıl hedef sendikalaşmak. Çalıştığımız yer hangi iş kolundaysa orada sendikalaşmak istiyoruz. Toplu sözleşmemizi yapmak istiyoruz. Yani güvence istiyoruz. Bunun yolu da taşeronun tamamen kalkması.

EN BÜYÜK YOLSUZLUK TAŞERONLAŞMA
Satı BURUNUCU ÇALI*

Bilindiği gibi yerel yönetim iş kolunda emekçiler esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışma ile diğer iş kollarından daha önce tanıştı. Temizlik işlerinin, park bahçelerin özelleştirilmesiyle başlayan yereldeki taşeronlaştırma sağlık ve zabıta, itfaiye işlerine kadar vardı.
Çıkardığı kanunlarla birçok kamu hizmetini yerele devrederek belediyelerin görev ve yetkilerini artırdığını ileri süren Hükümet, asıl olarak tüm belediye hizmetlerinin ihalelerle taşerona yaptırılmasının önünü açtı. Böylece bütün yerel yönetim işkolu yerli ve yabancı sermayenin talanına açılırken diğer yandan belediye emekçilerine örgütsüz, güvencesiz, esnek çalışma dayatıldı. Belediyeler ‘şirket’, emekçiler ‘köle’, kent halkı da ‘müşteri’ konumuna getirildi.
Yetmedi, norm kadro düzenlemesi ile kadrolu belediye işçileri emniyet, Milli Eğitim gibi kurumlara sürüldü, emekliliğe zorlandı. Böylece taşeron çalışmaya bir kez daha yol verildi. Norm kadro uygulaması, özelleştirmelerle kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması amacıyla çıkarılan Kamu Yönetimi ve Yerel Yönetim Reformları ile GATS uyarınca, uluslararası tekellere alan açmak için atılmış bir adımdı. On binlerce işçi bu uygulama ile sürülür ve emekli edilirken yine binlerce belediye memurunun da kadroları iptal edildi, hak gasbına uğradı.
Belediye gelirlerinin neredeyse tamamı hizmet alımlarına harcanırken, taşeron şirketler her türlü araç ve gereci de belediyelerden karşılıyor. “Daha çok kâr”dan başka kaygısı olmayan bu şirketler, yüz binlerce işçiyi düşük ücret karşılığında uzun saatler çalıştırırken, elbette kent halkına karşı “hizmetin niteliği” gibi bir sorumlulukla hareket etmiyorlar. Taşeronlaştırma yolsuzlukların kaynağıdır. Belediyelerle iş yapan taşeron şirketlerin bir süre sonra büyük sermaye birikimlerine ulaşmasının sebebi budur.

SEÇİMLER SADECE BAŞKANI BELİRLEMEZ
Ülkemizde örgütlenme özgürlüğünün olmadığını hepimiz ifade ediyoruz. Ancak denilebilir ki yerel yönetim işkolunda örgütlenmek bütün diğer işkollarından daha da zordur. İşkolunda hem memur hem işçi sendikaları yerel seçimlerin sonuçlarına göre üye kaybeder veya kazanır! Çünkü başta belediye yönetimi olmak üzere işveren ve temsilcileri, işçi ve memurların kendilerine yakınlığına göre hangi sendikaya üye olacaklarına karar verir. Bunun için yer yer sürgünler, şiddet, mükafat, mesai düzenlemeleri bile yapılır.
Yüz binlerce taşeron işçi örgütsüz kölelik koşullarında çalıştırılırken, sendikalar birbirlerinin üyesini alabilmek için işvereni de arkalarına alan kıyasıya bir kapışmaya girmektedir. Belediye seçimleri sadece başkanı ve meclis üyelerini belirlemekle kalmaz; bir odacının, hatta taşeron işçinin bile nerede çalışacağını, çalışıp çalışmayacağını da belirler.
İşte bu yüzden, yani bir seçimin büyük bir alt üst oluş yaşattığı bu koşullarda, biz yerel yönetim emekçileri ve sendikaları olarak, başta çalışma yaşamını esnekleştiren, emekçileri kölelik koşullarında ve örgütsüz çalıştıran taşeronlaştırmaya karşı, adeta tek bir sendika gibi ortak mücadele edebilmeliyiz. Aksi halde yaşadığımız saldırıların katlanarak artacağı bugünden görünüyor.

* Tüm Bel-Sen Örgütlenme Sekreteri

ÖNCEKİ HABER

Direniş içinde 8 Mart!

SONRAKİ HABER

Fırtınadan önce Mavi Dalga

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa