‘Bence siz Berkin'e üzüldünüz!’
Başbakan Erdoğan’ın dün akşamki televizyon durağı, (1’i, 2’si 3’ü, ŞEŞ’i, sporu, Avrasya’sı ile) TRT ortak yayınıydı. Erdoğan’ın memleketin hekimlerini endişeye düşüren duygu durumuyla örülü hamaset, mağduriyet, tehdit, gözdağı, çarpıtma, yalan, dolan edebiyatına ilişkin söylenecek çok söz var elbette ama önce programın en hazin kısmına, gazetecilik yanına değinmek gerek.
Serpil İLGÜN
İstanbul
Başbakan Erdoğan’ın dün akşamki televizyon durağı, (1’i, 2’si 3’ü, ŞEŞ’i, sporu, Avrasya’sı ile) TRT ortak yayınıydı. Erdoğan’ın memleketin hekimlerini endişeye düşüren duygu durumuyla örülü hamaset, mağduriyet, tehdit, gözdağı, çarpıtma, yalan, dolan edebiyatına ilişkin söylenecek çok söz var elbette ama önce programın en hazin kısmına, gazetecilik yanına değinmek gerek.
Ekibi görenler “TRT’dekilerin suyu mu çıkmış?” demiştir muhakkak. Öyle olmalı. Zira, genel kural Başbakan hangi grubun kanalına çıkıyorsa o grubun “gazetecilerinin” soru sorması iken, TRT yayınında bu genel kuralın bozulmuş olduğunu gördük. Başbakana sorulmayacaklar listesi her gün kabarıp, “En iyi kim soru sormaz”, “Aklını ve vicdanını en iyi kim susturmuş”lar listesi küçüldüğünden olacak, TRT ile (kurumsal olarak) alakası olmayan “gazeteci”ler Hakan Albayrak, Ahmet Taşgetiren ve Nihal Bengisu Karaca, TRT’nin yayınında en yaman, en mahir gazeteciler olarak Başbakanın karşısına çıktılar.
‘BEN DAHA HAYAL KURARKEN…’
Moderatörlüğünü TRT Haber ve Spor Yayınları Daire Başkanı Nasuhi Güngör’ün yaptığı programda, yandaş gazeteciliğinde bir eşik daha atlandı. Taşgetiren, Karaca, Albayrak ve de moderatör Güngör program boyunca gösterdikleri performansla, “Yandaşlığın da bir adabı, bir sınırı olur” şeklinde safiyane yaklaşımlar gösterenlere, “Yok kardeşim sınır mınır” demiş oldular.
E, “Alo Fatih”lere “Alo Mustafa”lar; “kulaklarından tutar geçmişini s.. atarım”lara , “Google’dan bakıyorum, Bakara suresini çakıyorum”lar eklenince, sınır mınır kalmıyor tabii, nasıl kalsın?
Şimdi biz, alışkanlıkla “Soru sormak” falan dedik ama dün akşam şunlar dışında soru moru görmedik, duymadık: “Efenim, siz onca şahane işler yapıyorsunuz ama şöyle diyorlar, nasıl değerlendiriyorsunuz?”; “Sayın Başbakanım o kadar yüce bir insansınız ama hakkınızda böyle karalamalar yapıyorlar ne diyorsunuz?...”
O ne cansiperane savunmadır, o ne yıkama yağlamadır, o ne yere göğe koyamamaktır. O ne korkuyla karışık hayranlıktır… (Hayranlık ve korku bir arada olur mu? Valla oluyormuş. Bakınız Ahmet Taşgetiren’in yüz ifadesi!)
Program boyunca, yandaş gazeteciler tarihini yeniden yazdıracak performanslar sergilendi: “Kızımın başörtüsü ile üniversiteye girmesinin hayalini kurarken siz onun üniversitede hoca olmasını sağladınız. Bunları nasıl yapıyorsunuz”, “AK Parti komşularla sıfır sorun demişti ama hepsi düşman oldu palavrasına ne diyorsunuz?”; “Ergenekon tahliyeleri tabii ki uzun tutukluluk süreleri indirildiğinden, tabii ki soruşturmalar doğru yönetilmediğinden geldi ama yine de ‘AK Parti Ergenekoncularla anlaştı’ propagandası yapılıyor, bunlara ne yanıt veriyorsunuz?” “Büyük cesaretle ve özveriyle başlattığınız açılımın önü paralel yapı ve iş birlikçileri tarafından kesilmek isteniyor. Başarabilirler mi?” vs. vs…
‘TEKRAR EDİN, POLİSİN KASTI YOKTU’
Yandaş gazetecilerimizin en acıklı anları, Başbakanın, Berkin Elvan’dan bahsettiği kısımlardı. “Bahsetmesi” diyoruz zira, gazeteci kılığındaki yandaş arkadaşlar milyonların “katil Erdoğan” sloganlarıyla uğurladığı Berkin Elvan sorusu sormadı. “Açılım” başlığı ile ilgili konuşmaya başladığında Erdoğan kendisi konuyu Berkin Elvan’a getirdi. Erdoğan’ın, “Ne çocuğu, ne ekmek alması, ekmek almaya giden çocukta sapanın ne işi var. Yüzü poşuyla sarılmış, polis ne bilecek o kaç yaşında” vicdansızlığında zerre geri adım atmayan tavrını, Hakan Albayrak “Siz polisin kastı yoktu diyorsunuz. Onu tekrar vurgulayın çünkü Berkin hedef alınmış gibi yayınlar yapılıyor” sözleriyle aynı vicdansızlıkla karşılarken; Ahmet Taşgetiren baktı olmuyor, Başbakanın burada da başsağlığı dilememesi sıkıntı olacak, soğuk terler döke döke “Efenim, Berkin’le ilgili açıklamalarınızdan sizin Berkin’e üzülmediğiniz yönünde çıkarımlarda bulunuyorlar. Oysa ben sizin yüreğinizi biliyorum. Çocuklarımızı kullanan malum terör örgütüne karşı niye mücadelede yetersiz kalınıyor?” dedi ama kurduğu cümlelerin başıyla sonunun alakasızlığı, Erdoğan’ı yumuşatmak bir yana ayırımcı, düşmanlaştırıcı söylemini daha da sertleştirmesine neden oldu.
Bu herkesi aptal yerine koyma müsamerelerine ne denir? Hangi söz isabetle tarif eder? Vicdansızlık mı? Yandaşlık mı? Köşeleri, koltukları kaybetme korkusu mu?... Hepsinin arkasından el sallamaya az kaldı!