26 Mart 2014 20:38

Can ÇELİK
Akdeniz Üniversitesi
Antalya


Bir varmış bir yokmuş gibi davranılan bir şirket var bizim futbol endüstrimizde; Beşiktaş Futbol AŞ. Müşterisi de az değil hani. Çoğunluğu kendine ‘çarşı’ ismini uygun görür. Sadık, istikrarlı, mutsuz müşteri kitlesi; lügata bir hastalık kazandırmışlardır, adı Beşiktaş Kanseri!

Bir ürün aldığımızda ihtiyaçlarımızı karşılamasını ya da bir şekilde güdüleri-mizi tatmin etmesini bekleriz. Çünkü buna bir ücret öderiz ve karşılığını bekleriz, istediğimizin verilmesini isteriz, tüketici hakkı denir genelde buna. Mesela 840 liralık maaşın nakit ya da taksitle 110 lirasını bir formaya verirsek bunun bize bir getirisi olması bekleriz, olmaması durumunda arayıp; ‘Kardeeş, bu forma bozuk çıktı, garantiye göndermek istiyorum.’ diyebilmeliyiz.

İŞLER ÖYLE OLMUYOR

Hangi takımın taraftarı olursan olsun bu yazının okuru ya endüstriyel futbol sevicisidir ya da endüstriyel futbol karşıtıdır. Evet tarafım ama ‘bunlar’, ‘onlar’, ‘siz’ diye ötekileştirmem, sövmem, yuhalatmam.

Bu adamlar, bu müşteri kitlesi hasta, kanser ve ‘bunlarda sakat çok’. O yüzden bu düzlemden yürüyelim. Bu kadar sakat insan memleketler yönetirken sağlıklı olana ihtiyacımız var değil mi? İşte yönetenler ne kadar kurabiye yemişse o kadar aklı selim kalıyor ve bir dayanak oluveriyor barikatta. Tribünde söylenmeyeni söyleme gibi bir ihtiyaçları da var. Hani desek ki bir St. Pauli taraftarı kadar devrimcidir, hayır değildir. Ama tüm bileşenleriyle sanılanın aksine tek değil birçok grubun, farklı düşüncede insanın bir araya gelip ortaklık edebilmesi bence takdir edilmesi gereken devrimci bir tavırdır. (anti-faşizm de buna dahil)

DAHA NE YAPSIN

Takımın birinci teknik adamının isyanı beliriveriyor birden sloganların sesini kısan tv kanalında; C’mon give me a break! ‘Azıcık adil olun ulan!’ demeye getiriyor jargonda. E daha ne yapsın. Geldiğinde kollektif futbol oynayan, sosyalist bir takım yaratmak istiyorum dedi. Sonra düzelttirdiler, neymiş oradaki sosyalist çeviri hatasıymış.

Kendi sahası yok ve olmaması için tüm bürokratik işlemler yapılıyor, kendisinin olmayan ama ev sahibi olduğu maçların %80’inde müşteriler yasaklı dükkana alınmıyor. Trabzonspor-Fenerbahçe maçında olay çıkıyor adamın takımına ceza geliyor. Neymiş, ‘Çok kısa bir süre küfür edilmiş’. Taraftar sahaya iniyor, futbolcusunu tekmeli-yor ve salıverili-yor, olmadık kartlar, cezalar, kural ihlalleri ve daha niceleri...

Az önce belirttiğim müşteri lobisinin işleri hep. Adamlar bir uslu olamıyor ki; nerede bir vicdani muhasebe var orada bitiveriyorlar. Üstelik  susmuyorlar. Zaten susa-mazlar, vicdanlarının kurumasından korkarlar, ezilenin karşısında tit-rerler mesela, doğayı, hayvanları se-verler. Delikanlıdır bu çocuklar, hele en son 15 yaşında 16 kiloda bir dev kartalı uğurlamışlarken susmalarını beklemek ‘insanlığa ihanet suçu’ndan yargılanmak gerektirir bence.

‘ASİ RUH’ OLARAK KURABİYE YA DA    KURABİ-YE

Milyon dolarların kutulara sığmaya ihtiyaç duymadığı bu endüstrinin üvey evlatları onlar, tinercileri, çapulcuları.

Eski başkanı ağlatılır, babadan kalma taraftar şerefi paraya değiştirilir. Şirket genel başkanına küfredilir, kendilerine küfredilir, gaz sıkılır, cop sallanır, sahte delillerle tutuklama kararı çıkartılır. Düne kadar ‘neredeydin haney?​’ diye sorulan taraftarlar icat edilip otlamaya salınır vs.

Şimdi çıkıp; ‘Yeter artık adaletsiz-liğiniz, yalanınız, talanınız. Kirli ellerinizi temiz insanların canlarından ve spordan çekin. Şirketlerin, sponsorlarının küfürlerini ve ticari oyunlarını değil, oynanan oyunları konuşalım.’ desek, kafamıza gaz kapsülü, kemiklerimiz kırılana kadar cop, okuldan soruşturma, işten kovulma, savcılıktan duruşma... O sebepten anca slogan, tezahürat. Çözüme gitmek için tribünden yürümek.

Evet, twitter’ın engellendiği bir ülkenin cumhurbaşkanının twit atması kadar makul, kabul edilebilir ve hatta desteklenmelidir. Etnisite, inanç ya da farklı renklerde takımlara gönül vermek, bunlar ayrıştırıcı etken değil.

‘Ulan’ tam haykıracağım bir şarkı geliyor aklıma, çok güzel kurabiyeyle başlıyor...

Hepinize iyi günler, tatlı kurabiyeler...


BU ÇOCUKLAR

Haklı bu çocuklar, kızgın ama kontrollüler, aşık bu çocuklar... Bir besteyle insanı ağlatır bu çocuklar, olmadı küplere bindirip küfrettirir. Küfür etmeden küfür yüzünden son maçını cezalı oynamış bir taraftar olarak ne kadar da ironik... Şeref Bey Stadı tribünde koltuk olmasına ihtiyaç duymaz, o çok farklı bir noktada, bir sembol bile denilebilir. Yani cidden sevdalı bu çocuklar... Ve söylemeden edemem: Kaskını çıkar, copunu bırak derken şaka yapmıyor bu çocuklar. Bilinenin aksine Gezi’den ve 1 Mayıs’tan çok önce keyfi müdahale sonrası yazılmıştır.

* Azıcık adil olun ulan!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et