26 Mart 2014 20:50

Begüm Erdem
Ankara Üniversitesi

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki sanki zorla götürüldüğümüz bir ‘eğlence mekanı’, hazırlıksız yakalandığımız bir soru, beklenmeyen bir misafir gibi…

Ne arkamızı dönüp gitmek istiyoruz ne de kalmak… Hani şu sevilmeyen ‘geziciler’ var ya; işte onlar bu durumu değiştirmek istediler. İnsanlar bu ikilemleri yaşamasın; hem mutlu hem mutsuz değil, sadece mutlu hissetsinler diye, yaşadıkları ülkenin aslında ne kadar güzel olduğunu insanlara göstermek istediler. Bu yüzden ‘çapulcular’ denildi onlara. Gurur duydular ‘çapulcu’ olmaktan. Ülkeye barış, anlayış ve özgürlük getirmek adına çabaladılar ve yemedikleri hakaret kalmadı.

Peki, acaba hiç merak ettiler mi katlettikleri canların nasıl insanlar olduklarını? Hiç sorguladılar mı bu canların aileleri şimdi ne yapar, nasıl dayanır yürekleri bu acılara? Acaba hiç fark ettiler mi, yok etmeye çalıştıkça daha büyük aileler yarattıklarını?

NASIL İNSANLARDI BU ÇOCUKLAR

Size kaybettiğim sekiz kardeşimin birinden bahsedeceğim şimdi...

Bu kardeşim de diğer yedisi gibi cesur ve güçlüydü. Henüz 17 yaşındayken, kurduğu bir topluluk ile huzur evlerine ve çocuk esirgeme kurumuna ziyaretlerde bulunmuş; hiç tanımadığı yaşlıların torunu, çocukların ise abisi olmuştu. Çoğu insanın hiçbir işe yaramayacağını düşündüğü pet şişelerin mavi kapaklarını toplayıp, engelli insanlar için tekerlekli sandalyeler sağlanmasına katkıda bulunmuştu. Kendisi gibi okuma aşkı ile yanıp tutuşan arkadaşları için Reyhanlı’ya kitap bağışında bulunmuştu. Sanki geride bir iz bırakmak istercesine yaptıklarını anlattığı bir günlük tutmuştu. İnsanlara para ile satın alınan hediyeler vermek yerine; onlarda iz bırakacak, anı olacak hediyeler yaratmayı tercih ederdi. Bir şiir, bir resim gibi mesela…

Daha yapacak çok işi vardı Ali İsmail Korkmaz’ın.    

Düşleri, hayalleri, hedefleri vardı.

2 Haziran 2013’te Eskişehir’de düzenlenen Gezi Parkı eylemleri sırasında uğradığı saldırı sonucu 38 gün komada kaldıktan sonra 10 Temmuz’da yaşamını yitirdi Ali. Hepimizin yüreğine ateş düşürdü. O okusun diye senelerce yurt dışında çalışan babası, kesin dönüşünü henüz 2010 yılında yapmışken, oğluna kavuşalı henüz üç sene olmuşken, kaybetmişti onu. Annesi “Allah düşmanıma bile evlat acısı göstermesin.” diyerek anlatmaya çalışmıştı acısını. Ateş yine düştüğü yeri yakmıştı.

Ali’nin ailesi ve bizler bu hüznü yaşarken, Eskişehir valisi bir açıklama yapmıştı: “Arkadaşları dövmüştür.” Nasıl bir insan, nasıl bir kalp, nasıl bir vicdandır bunu söyleyen? Bu vicdansızlıklara inat yaşatacağız Ali’yi ve diğer yedi kardeşimizi. “Ali’yi yaşatmak adını parklara vermekle olmaz, aileleri yetiştirmekle olur.” dedi abisi Gürkan ve ekledi: “Ali okulunu bitirmek istiyordu ama yapamadı. Biz Ali’yi, hedeflerine ulaşmak isteyenlere, okumak isteyenlere yardım ederek yaşatacağız. Bir vakıf kuracağız ve bu vakıf insanlık için olacak.”
İşte böyle bir ailenin evladıydı Ali İsmail Korkmaz. Daha yirmisine varmadan söndürdüler düşlerini…

Ben de abisinin söylediklerinden yola çıkarak onu anlatmak; doğum gününde böyle anmak istedim kardeşimi.

İyi ki doğdun Ali kardeşim!


PEKİ YA EMRİ VERENLER

İşte ben de bu bahsettiğim ‘çapulculardan’ biriyim ve yaşadığım topluma karşı sorumlulukl duymanın bedelini çok ağır ödüyorum. Neden mi? Çünkü birileri emir verdi ve ben 8 arkadaşımı kaybettim, hiç tanımadığım sekiz arkadaşım için gözyaşı döktüm. Bir tek ben değil tabi ki; tüm çapulcular. Biz yas tutarken, ‘emri verenler’ de ayakkabı kutularına para doldurmakla meşguldüler. Çünkü bu ‘emir verenlerin’ vicdanları ses vermi-yordu. İddia ettiklerine göre, paralel bir yapının ya da saçma sapan lobilerin evlatlarıydı onlar. Vicdanı ses vermeyen ‘emir verenler’, sanki kendi evlatları yokmuş gibi meydanlarda acımasızca konuşuyor, acılı anneleri yuhalatıyorlardı.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et