Uruguay’a gitme demiyorum, hobi olarak yine git
Elif GÖRGÜ
Türkiye’den gelecek varsa önce Arda Turan gelsin” diyor Leo.
Leandro Banchero birkaç yılını İstanbul’da geçirmiş bir Uruguaylı. Artık İspanya’ya taşınmış da olsa Ekşi Sözlük’te başlayan “Uruguay vatandaşlığına geçelim” tartışmasından bahsedince “Uruguay’a dönersem Arda’nın vatandaşlığı için gerekli işlemleri ben yaparım!” diye başlıyor. Arda’ya hemen bir ev ve açık mavi bir Uruguay futbol takımı forması verme planına girişiyor. Sonra başka kim geliyorsa gelsin sorun yok Leo için. Kimin gidiyor olduğu bizim sorunumuz.
Politik olarak sıkışıp, toplumsal olarak daralınca zaman zaman ortaya çıkan “Türkiye yaşanmaz oldu” duygusu yeni değil. Duygunun sahipleri de genel olarak “gidebilecek maddi ve sosyal olanakları bulunanlar”ın genç olanları. Halk direnişiyle alanını genişleten toplumsal güçle rahatlayan ama bu gücün hemen bir seçimle ortalığı yerle bir edecek büyüklükte olmadığını farkedince yeniden daralan genç göğüs kafesleri için olası seçim sonuçları nedeniyle “gidelim buralardan” hali hakim.
BİR EKŞİ SÖZLÜK VE EVRENSEL PAZAR HİZMETİ!
Uruguay meselesi ise şimdilik Ekşi Sözlükte ve yeni açılan “Çare Uruguay” twitter hesabında; biraz şaka biraz ciddi biraz da “geyik yapıyoruz ama vallahi gidebilseydim iyi olurdu” tadında konuşuluyor. Bu arada Uruguay’ın İstanbul Konsolosluğu çalışanlarını Uruguay’dan ve büyük ihtimalle hayattan bezdirme noktasına getiren çok sayıda telefon gittiği de bilgiler arasında.
Dünyanın bize göre öbür ucunda kalan, haritadan bakılsa zor görünen bu ülkeyi mevzu yapan ise “Uruguay vatandaşlığına geçmek için nedenler” başlıklı bir yazı oldu. Yok yok hakikaten yeni memleketimizde. İyi futbol, maaşını yoksullara dağıtan eski gerilla devlet başkanı, az gelir farkı, çok et tüketimi, azalan yoksulluk, parasız eğitim ve sağlık, güzel kızlar ve erkekler, esrarın yasal olması, az trafik ve hata “lahmacun bile var!..”
Şimdi bu nadide hakların, birleşmiş bir emek ve sol siyasi hareketinin uzun mücadelesi sonucu olduğunu anlatarak canınızı sıkmayayım. Madem hazıra konacağız, en iyisi Leo anlatsın ve Evrensel Pazar’ın yaptığı bu önemli kamu hizmeti de unutulmasın.
‘HAKKIMIZDA SÖYLENENLERİN HEPSİ DOĞRU’
“İyi futbol meselesi doğru. Futbol kültürü Uruguay’da çok güçlü, kimliğimizi tanımlayan önemli alanlardan biri” diyor Leo, “Yoksulluğun azaldığı gerçek, son yıllarda işler iyi gitti. Komşularımızdan gelen turist sayısı yüksek” diye de ekliyor: “Brezilya ve Arjantin ile karşılaştırdığımızda evet gelir farkı düşük. Geniş bir orta sınıf var. Satın alma gücü arttı fakat belirtmek gerekir ki Uruguay bugün inanılmaz pahalı bir ülke. Fiyatlar Avrupa’dan yüksek ama maaşlar daha düşük!”
Eğitim, sağlık meselesi doğru. Ama alt yapı çok iyi değilmiş. Pek bi’ ciddi toplantılara terlikleriyle katılan, maaşının çoğunu halka dağıtan Devlet Başkanı Mujica efsanesi de gerçek. Ama Leo uyarıyor: “Bildiğim kadarıyla kendi partisinde bunu yapan tek insan olmasından şikayetçi.”
KOKOREÇ DE VAR, LAHMACUN DA
Eşcinsel evlilik ve kürtaj yasal ki bunlar aşırı Katolik Latin Amerika’da arayıp da bulamayacağımız özellikler. Et tüketiminin çokluğuna gelince, “Et, hem de nasıl, hem de ne lezzetli!” diye heyecanlanıyor Leo: “Dünyanın en iyi eti! Hele ızgarası!”
Bu arada meğer Uruguay’da “kokoreç” varmış, adına da “chinchulines” denirmiş, ama Leo’ya göre “Uruguay’daki daha lezzetli”
Ve evet lahmacun da var, “Var ama lahmacun satan yerlerin genellikle Ermenilere ait olduğunu söylemeliyim” diyor elin Uruguaylısı, Türkiye’de bitmek bilmeyen ırkçılığın varlığını ona da öğretmişiz! Yani bizim milliyetçiler üzülmesin, Latin Amerika bizim buralardan gelen herkese “los turcos/Türkler” adını vererek “Hepimiz Türk’üz” sorunsalını milliyetçiler için ideal şekilde çözeli çok oluyor. Zaten bir kaç yüzyıl önce İspanyollar yerli sorununu(!) “kökünden kazıyarak” çözdükleri için Latinlerin en beyazı da onlar.
RAKI YOK, VİSKİ VAR
Daha güzel konulara gelirsek... İçki olarak “miel” kışın iyi gidermiş, viskisi de güzelmiş, “Rakı yok, dikkat! Viski var ve Türkiye’deki gibi iki yudum için bin lira istenmiyor!” diye nispet yapıyor Leo.
Trafik sıkışıklığı yeni yeni görülmeye başlamış, gelir yükselince özel araba sayısı artmış, toplu taşıma ise kötü değil ama çok yavaşmış. Yavaşlık karşıtı Leo, ideal ulaşım tipi olarak “dolmuş” öneriyor, yetmiyor bir de “Dolmuş gördüğüm en iyi toplu ulaşım aracı” diyor!
Türkiyeli gençlerin pek bir dikkatini çeken “esrar satışının yasal olması” meselesine gelince..
“Esrar yasal evet ama kayıt olmak gerekiyor bunun için yabancılara izin veriliyor mu bilmiyorum” dese de “Ama elbet bir yolu bulunur” diye de eklemeyi ihmal etmiyor.
Leo’nun Uruguaylılar ile Türkiyelilerin anlaşacağı konusunda şüphesi yok. “İki halk da güçlü karakterde ve birbirine benziyor. Uruguaylılar saygılıdır” diyor: “Kim bilir belki arkadaşlarımın torunları Uruguay-Türk kökenli olur!”
Bizde zaten bir bu köken eksikti, gidelim, çoğalalım da tam olsun!
Öte yandan bürokrasi de berbatmış, işte sıkıntı çekmeyeceğimiz bir konu daha...
GİDEMEMENİN ANATOMİSİ
Sonuç olarak gördüğünüz gibi Uruguay güzel, Uruguaylı güzel. Hobi olarak gitmek mümkün ama gidip de dönmemek kolay değil... Misal benim ayağımda en az üç zincir var.
İlkini, Kasım 2005’te Yüksekovalı 16 yaşında bir Kürt genci taktı. Kasım 2005’te, Şemdinli Kitapevi’nin bombalanmasını protesto eden Yüksekovalılar karanlık ama “keskin nişancı” güçler tarafından taranmışlardı. Bir heyetle gittiğim kentteki tüm mağazaların camları kurşun delikleriyle doluydu. 19 yaşındaki İslam’ın ise gözünden girmiş ensesinden çıkmıştı mermi. İslam, 16 yaşındaki Ergin’in kollarında can vermişti. İslam’ın ailesinin evinde, elektrikler kesik olduğu için karanlıkta konuşuyorduk. Çok kızgındı Ergin. Kardeşlik lafı falan da pek duymak istemiyordu, yine de, “Şurası sınır, istesek bir gecede terk ederiz Irak’a geçer giderim ama gitmiyorum, kalıyorum” demişti.
İkinci zincir Ermeni gençlerin eseri.
2007’de Hrant Dink öldürüldükten sonra “Ermeniler gider mi, kalır mı” diye tartışılmıştı bir süre, hatırlarsınız. Ermeni gençler Sayat, Alex ve Dença ile konuşmuştuk meseleyi de, “Hrant’ın ölümü gitme değil kalma nedenimiz olur” demişlerdi.
Bütün bu sözlerin prangası hâlâ hafızamda asılı durur.
Üçüncü zincirim ise en kalını. Hem acının yanında umutla da bağladılar beni bu sefer. Türkiye’nin en büyük halk direnişine tanıklığım, köklerimi uzattıkça uzattı. Gitmek isteyene uğurlar olsun, ben bir sonraki direnişe kadar buralardayım...
Evrensel'i Takip Et