Tüm dünyada haklar kâğıt üstünde, kadınlar sokakta
Kadınlar, yüzyılı aşkın süredir yasal haklarının tanınması ve hakların gerçek hayatta karşılığını bulması için mücadele ediyor. Son 20 yıl ise bir yandan kadın haklarının tüm dünyada en çok gündem edildiği, uluslar arası örgütlenmelerde “kadın” sözcüğü geçmeden tek bir protokolün bile imzalanmadığı bir süreç yaşandı. Ancak hem artan yoksulluk, hem de sosyal ve ekonomik haklarda herkesi etkileyecek geri adımlar en çok kadınların haklarını kullanılamaz hale getirdi. Dünya kadınlarının fikri ortak: Kağıt üstündeki haklar kadınların yaşamını değiştirmiyor! Biz de bir ekleme yapalım. Dünyanın pek çok ülkesinde son yıllarda kadınların kağıt üstündeki hakları açısından bile ciddi bir gerileme var. Bu ay, sınırların ötesinden kadınların bu gerilemeye ilişkin fikirlerini taşıyoruz sayfamıza.
Ünlü Fransız yazar ve filozof Simone de Beauvoir, tüm dünyadan tüm sınıflardan kadınların deneyim birliği oluşturmalarının önemine dikkat çeker. “İhtiyacımız olan dünyanın her yerinden kadınların deneyimlerini birleştirmeleridir, bu deneyimlerden kadınların tüm dünyada yüz yüze geldiği sorunları ortaya çıkarabileceğiz” derken buradan ortak bir mücadele hattının da kurulabileceğini de belirtir. Son 20 yılda ülkelerindeki kadın hakları konusunda gelişmeleri değerlendiren kadın hakları savunucularının ifadelerinin ortak noktası sorunlarla başa çıkmak için tüm dünyada adımların atıldığı ancak kadın hakları konusunda istenilen noktada olmadığımız. Fijili kadın hakları savunucusunun söyledi gibi: “Haklar yetmiyor ama kavga da daha yeni başlıyor”
Helen Horn- Womankind -İngiltere: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları, cinsiyet eşitliği konusunda Milenyum Gelişme Amaçları-3, Maputo Protokolü gibi bölgesel tasarılar kadınların kağıt üzerinde haklarını genişleten önemli adımlar ama kadınların üçte biri şiddet görürken, kadınlar sistemli olarak karar verme süreçlerinden dışlanırken ve milyonlarca kadın açlık içinde yaşarken kanunların ve uluslararası taahhütlerin ne anlamı var?
Yifat Susskind-Madre-New York: Kadın eylemliliği, aralarında şiddet karşıtı yasanın ve cinsiyet eşitliği yönünde hükümetinin sel gibi akan programlarının da bulunduğu politik bir değişime sebep oldu. Ancak adil ve etkili yaptırımların olmadığı kanunlar ya da bütçesiz hükümet programları gerçek bir gelişim yaşanmasına engel oluyor. Kadınlar için kanunları gerçekçi hale getirmek için soysal normları, ekonomik öncelikleri ve kendi vicdanlarımızı değiştirmek zorundayız.
Horia Mosadiq- Amnesty International- Afganistan: Afganistan’daki kadınlar için Taliban’ın düşmesinin ardından önemli ilerlemeler yaşandı. Kadın hakları aktivistleri inanılmaz girişimlerde bulundu ama durum halen çok kötü ve uluslararası askeri güçlerin Afganistan’dan çekilmesinin ardından dünyanın Afganistan’a olan ilgisinin azalmasından korkuluyor. Önümüzdeki bu yıl, kadınların Afganistan’da tekrar ikinci sınıf vatandaş olup olmayacağını göstermesi açısından önemli.
Diana Nammi, İran ve Kürt Kadın Hakları Örgütü: 1995 yılında zoraki evliliklerden, kadınların sünnet edilmesinden ya da “töre” cinayetlerinden çok az insanın haberi vardı. O tarihten bu yana farkındalık arttı ve İngiltere’de çok yakın bir tarihte zoraki evlilikler yasadışı bir suç olarak kabul edilecek. Ancak hatalı politik tutumlar istismarın önlenmesi önünde bir bariyer olarak kalmaya devam ediyor.
Salanieta Tamanikaiwaimaro-Kadın Hakları Savunucusu- Fiji: Son yıllarda çok yönlü reformların başladığı bir platform söz konusu. Kısıtlı ilerleme var ama kavga daha yeni başlıyor. Cinsiyet eşitsizliği, inatçı bir hastalık belirtisi olarak insanların kalplerinin derinlerinde varlığını sürdürüyor. Yasalar, kanunlar ve anlaşmalar bu karanlığı değiştirebilmiş değil.
Kürtaj yasağı, özgür iradeye darbedir
Kürtaj, dünya kadınlarının ortak gündemlerinden biri olmaya ne yazık ki uzunca bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Litvanya’da kadınlar bizlere çok tanıdık gelen bir şiarla kampanyalar örgütlüyor: “Benim bedenim bana ait, hükümete değil”. Hükümetin “doğum öncesi aşamada yaşamı koruma” adı verdiği ancak temelde kürtajı yasaklama tasarısı olan kanun tasarısına karşı çıkan kadınlar, uluslararası destek kampanyaları başlattı. Kadınların yüzde 84’ünün kürtajın serbest bırakılmasını istediği ülkede, kanun tasarısı hayli ağır maddeler içeriyor. Kürtaj yaptıran kadına üç yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Kadının kendi iradesiyle kürtaj kararı almasını tamamen engellemek isteyen tasarıya göre eğer hamilelik anne adayı için hayati bir tehlike taşıyorsa ya da kadın tecavüz sonucu hamile kaldıysa kürtaj yasal olarak tanımlamıyor. Tecavüz durumda ise kadın 12 haftaya kadar tecavüzü yasal olarak kanıtlamak durumunda. Litvanya’daki kadınların kampanyalarına ilham veren İspanya’da bu ayda kadın örgütlerinin gündeminde ortaçağ yasası olarak nitelendirilen yeni kürtaj yasası reformu bulunuyor. Ülkede ayrıca yılın ilk çeyreğinde 25 kadının öldürülmesi de gündemde önemli yer kaplıyor. Zira hükümet kadına yönelik erkek terörünü bizdeki “aile içi şiddete” benzer bir tanımla “çiftler arasında geçen özel bir durum” olarak değerlendiriyor.
Irak’ta hükümet kadına savaş açtı
Tarihi savaşlar ve işgallerle örülmüş Irak’ta yaşanacak yeni felaket topun namlusunda gelmiyor. Irak hükümeti 9 yaşındaki kız çocukların evliliklerini yasallaştırmak üzere harekete geçiyor. 9 yaşın altındaki kız çocuklarının ise anne ve babalarının izniyle evlendirilmesinin önü açılıyor. Pakette kadın haklarına tek saldırıda bu değil. Boşanmanın ardından 2 yaşından küçük çocukları erkeğin vesayetine vererek kadının vasilik ve miras gibi haklarından mahrum bırakılacağı ve erkeklerin birden fazla evlilik yapmasını kolaylaştırılacağı bir paket ülkenin gündemindeki saatli bomba. Yine erkek karısının rızasını almadan cinsel eylemde bulunabilir maddesi aile içi tecavüzü yasallaştırırken, Müslüman erkeklerin gayri müslümlerle evlenmesinin yasaklanması da söz konusu. Üstelik Irak hükümeti bu yasayı Şii vatandaşları için çıkardığını söyleyerek eşitlikçi yönetim propagandası da yapıyor.
Evrensel'i Takip Et