3. Sayfa haberi olarak kalmasın
Geçtiğimiz hafta Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde yaşanan olayla sarsıldık bu sefer de. Sarsıldık ama bu sarsıntı bizi daha da kinlendirdi, daha da bileyledi bu düzene karşı. Mücadeleye daha sıkı sarılmamız için gözlerimizin önünde bir örnek daha oldu
Aylin Atar
Kocaeli Üniversitesi
‘Yürüyoruz yürüyoruz, erkekler için de yürüyoruz
Çünkü hala bizim oğullarımızdır onlar
Ve biz hala analık ederiz onlara
En zorlu iş, en ağır emek
Ve çalışmak doğuştan mezara dek
Ve böyle sürüp gitsin istemiyoruz
Yaşamak için ekmek
Ruhumuz için gül istiyoruz!’
Geçtiğimiz hafta Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde yaşanan olayla sarsıldık bu sefer de. Sarsıldık ama bu sarsıntı bizi daha da kinlendirdi, daha da bileyledi bu düzene karşı. Mücadeleye daha sıkı sarılmamız için gözlerimizin önünde bir örnek daha oldu.
‘YA BENİMSİN YA KARA TOPRAĞIN’
Ben on beş dakika önce sınavdan çıkmıştım ki fakülteden bir arkadaşım arayıp bizim bölümde bir kadına silahlı, satırlı saldırı olduğunu söyledi. Hemen fakülteye geri döndüm. Gittiğimde karşılaştığım manzara hep televizyon haberlerinde, gazetelerde rastladığım türdendi. Her yer kan revan içinde kalmış, yaralı arkadaşımız hala yerde yatıyordu. Oradaki arkadaşlarıma sorup öğrendim, yaşanan olayın sebebinin tam tarifi; ‘Ya benimsin ya kara toprağın’ zihniyeti.
Kocaeli Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümü öğrencisi S.K., okula silahla ve satırla giriyor, eski kız arkadaşı S.P.’yi buluyor. Tehditler savuru-yor, küfür ediyor, sözlü tacizde bulunuyor. Sonra saçlarından sürüklüyor, bağırıyor, vuruyor daha sonra silahını çıkartıp S’ye doğrultuyor. Silah tutukluk yapınca satırını çıkarıyor, bu sefer kadın arkadaşımızı ensesinden ve elinden yaralıyor.
‘BU ÇOCUK SENİ SEVİYOR, EVLENİN’
Olayı duyan-gören arkadaşlarımız müdahale ediyorlar ve saldırganın elinden silahını alıp onu etkisiz hale getiriyorlar. Bunun üzerine okulun sahibiymişçesine volta atıp öğrencileri gözleriyle ve sözleriyle taciz eden, hak arama eylemlerinde öğrencilere terör estiren, öğrencileri yaralayan, öğrencilere saldıran, bir afiş bildiri gördüklerinde tazmanya canavarına dönüşen özel güvenlik olay yerine yaklaşık 15 dakika sonra teşrif ediyor. Bu esnada hocalarımız S.’nin yaralarına ilk yardımı yapıyor, tamponlarla kanı durdurmaya çalışıyor, yarım saat kadar böyle çırpınıyorlar. Sonunda dibimizdeki tıp fakültesi hastanesinden bir ambulans geliyor ve S.’yi götürüyor.
Sonradan öğreniyoruz ki S. aylar önce savcılığa gitmiş ve durumunu anlatmış. Biz içimizi acıtan gerçekle yüz yüze geli-yoruz. Savcının şikayeti dinledikten sonraki cevabı: ‘Bu çocuk seni seviyor, evlenin’...
ŞİDDET HER YERDE
Bu ve benzeri olayları her gün yaşıyoruz. Açıp araştırmalara baktığımızda çok çarpıcı oranlarla ve istatistiklerle karşılaşıyoruz. Kadına yönelik şiddet her geçen gün katlanarak artıyor.
Baskı, şiddet, taciz, tecavüz, yaralanma, öldürülme... Bunlar sadece Türkiye'de yaşanan sorun ve olaylar olmayıp tüm dünya ülkelerinde yaşanan gerçeklikler maalesef. Dünya genelinde kadın ikinci sınıf kategoride görülüyor.
Kadınların uğradıkları şiddetin temelinde; yerleşik ataerkil kültür, toplumsal önyargılar ve inanışlardan kaynaklanan toplumsal cinsiyet eşitsizliği yatıyor. Ailede, okulda, medyada, balkon konuşmalarında, mitinglerde kullanılan dilde de ataerkil bakış açısı hakim. Ayrıca kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz davalarında da bu bakış açısı üzerinden gidildiğinden kararlar hep kadınların aleyhine oluyor. Hal böyleyken toplumun bu durumu pek yadırganamıyor. Fakat kadınlar bu duruma baş kaldırıyor, mücadeleye girişiyor.
UMUTLA BİLİNÇLE DİRENGENLİKLE
157 yıl önce New York'tan aldığımız haberle ateşlendi mücadelemiz. Orada 129 kadın öldürülmüştü hak arama mücadelesi verirken. Bu haber ABD basınında neredeyse hiç yer almamıştı. Ama bu kıvılcım bugün kadınların içinde bir ateş oldu ve her geçen gün büyüyor; umutla, bilinçle, direngenlikle...
Kapitalist düzende kadın emeği sömürülüyor. Erkekler de çocukluklarından beri dayatılan 'sen erkeksin yaparsın', 'erkek adam sözünü geçirir', 'erkek adamın erkek çocuğu olur', 'erkek adam ağlamaz', 'oğlan olsun deli olsun, ekmek olsun kuru olsun', 'erkeğin şeytanı kadındır'gibi sözlerle büyüyorlar. Kadını ikinci sınıf gören bir zihniyete sahip oluyorlar. Aileden bunu gören kadın kurtuluş yolunu üniversite okumakta buluyor ve sonra onun da bir kurtuluş kapısı olmadığını acı bir şekilde öğreniyor. Biz kadınlar bu sorunun toplumsal yapı sorunu olduğundan yola çıkarsak kurtuluş yolumuzu bulacağız. Kadının özgürleşmesinin yolu; yüzyıllardır sırtına vurulan yüklerden, cinsiyet ayrımından, baskıdan kurtuluşunun yolu mücadeleden geçer. Bu mücadele sınıf mücadelesi ve biz kadınların özgürleşme mücadelesidir.
SADECE SAYI DEĞİL
KAPİTALİST sistemin içinde kadınlar, emekçi, memur, öğrenci olarak her alanda sömürülüyor, şiddet görüyor, tacize, tecavüze uğruyor. AKP başa geldiğinden beri kadına yönelik şiddet yüzde 1400 artmıştır. Türkiye'de her gün yaklaşık 5 kadın öldürülmektedir. Dünyada açlık sınırında yaşayan 1,3 milyar insanın %70'i kadındır. Dünya sağlık örgütünün istatistiklerine göre, 15-44 yaş arası toplumsal cinsiyet ayrımına dayalı ölüm oranları, kanser-sıtma-trafik kazaları ve savaşlardaki ölüm oranlarından daha fazladır. Çin'de, yılda 1 milyon kız çocuğu doğar doğmaz öldürülüyor. Dünyada bu yolla kaybedilen kadın sayısı 40-50 milyonu buluyor. Uluslararası Göç Örgütü, her yıl 2 milyon kadının sınır ötesi kadın ticaretinde kullanıldığından bahsediyor. ABD'de, her 6 dakikada bir kadına tecavüz ediliyor. İngiltere'de, her 7 kadından biri birlikte olduğu erkek tarafından tecavüze uğruyor. Fransa'da, her ay 6 kadın aile içi şiddet nedeniyle hayatını kaybediyor.
SADECE ÜZÜNTÜSÜNÜ PAYLAŞIYORLARMIŞ
OLAY yaşandıktan sonraki gün rektör açıklama yapıyor. Olayla ilgili herhangi bir güvenlik zaafı yoktur diyor. ‘Silah ve satır okula kiralık arabayla sokulmuş. Bizim güvenliğimizin arabaları arama yetkisi yok, zaten olamaz da, burada 70 bin öğrenci okuyor. Her gelen arabayı, öğrenciyi tek tek her Allah’ın günü üstünü arayarak içeri koymak, pratik anlamda mümkün değil. Güvenlik birimleriyle görüştük. Bununla ilgili rektör yardımcımız da aynı bilgiyi verdi. Kiralık arabanın torpido gözünde üniversiteye sokmuş. Üniversite olarak çok fazla yapabileceğimiz bir şey yok. Sadece olayın üzüntüsünü paylaşıyoruz.’
Peki soruyoruz; her ay binlerce lira akıttığınız özel güvenlik bu okulda neden var. Böyle olaylar karşısında ‘Yapabileceğimiz bir şey yok.’ demeniz için mi kucakla para ödüyorsunuz onlara. Yoksa okulun içinde üç öğrenci bir araya gelir de bu çürük sisteminizi eleştirirse, o an hemen orantısız zekaya kaba kuvvetle müdahale etmek için mi tutuyorsunuz bunları okulumuzda. Her şeyin farkındayız, neyin neden, ne amaçla yapıldığını biliyoruz. Bizleri basit cümlelerinizle kandıramazsınız. Yönetmeliklerinizle, cezalarınızla bizi caydıramazsınız sizi eleştirmekten.