Ellerimiz acele ediyor
Kampımızın fikrini bulunduğumuz her yerde örgütleyerek, hayallerimizdeki dünyanın nasıl mümkün olabileceğini anlatarak, güçlenerek yapıyoruz hazırlıklarımızı. Heyecanlanıyor, sabırsızlanıyoruz. Dillerimizin farklı olduğu kardeşlerimize kucak dolusu sarılmak için gün sayıyoruz.
Elif Ergin
İstanbul Üniversitesi
“Ne mümkün karşı koymak
bu köpürmüş gelişe..
Heraklit, Heraklit!.
akar suya kabil mi vurmak kilit?”
Takvim yaprakları 2 Ağustos’u gösterdiğinde Dikili’ye bakın, oradan güçlü bir ses yükseliyor olacak. Onlarca farklı dilden, farklı coğrafyalardan çıkan sesler Dikili’de buluşuyor ve haykırı-yor: Barış ve gelecek için!
Latin Amerika, Ortadoğu, Balkanlar ve Türkiye’nin dört bir yanından yola düşü-yoruz. Dünya gençliği olarak 24. kez bu yıl Türkiye’de buluşuyoruz.
Kamp çantalarımızı eşyaların dışında mücadelelerimizle, deneyimlerimizle, sanatımızla doldurarak geliyoruz. O çantaların her birinin içinden yeni bir dünya fi-lizleniyor, her birinin içinden fermuarları yırtarak bir ses yükseliyor; insanlığa bilime doğaya özgürlük!
Dillerimiz farklı ama geleceğimiz, ta-leplerimiz ortak. Bize sermaye sınıfının sunduğu gelecekte işsizlik, sefalet, savaş ve sömürü var. Onlar bize kader diyor, 13 yaşımızda kafamız pres makinesine sıkıştığında, 19 yaşımızda üniversiteye gidebilmek için rezidans inşaatının tepesinden düşüp paramparça olduğumuzda, elimizi kolumuzu makinele-rine kaptırdığımızda kader diyorlar. Bizim için üretin, bize kar sağlayın diyorlar. Derelerimizi kurutuyor, ağaçlarımızı kesi-yor, doğamızı kar hırsları için yok ediyorlar. Bizleri, geleceğimizi kuşatmak için her alanı değerlendiriyor ve saldırıyorlar. Onların tehditlerinin karşısında biz umudun, barışın, gelecek güzel günlerin tohumlarını her gün yeniden atıyoruz.
DÜNYANIN MERKEZİ: DİKİLİ
Ortadoğu’da Avrupa’da Latin Amerika’da geleceğimiz için alanları doldurduk. Demokratik üniversiteler için boykotlar örgütledik, bize kapattıkları sokakları alanları işgal ettik. Mücadelemizle deneyimler kazandık. Türkiye’de ‘Gezi Direnişi’ ile taleplerimiz etrafında birleştik ve tabir-i caizse biber gazını bal, alanları dar eyledik. Şimdi Türkiye gençliği olarak mücadele, dene-yim ve heyecanımızla kardeşlerimizle buluşuyoruz, birleşiyoruz. Hayallerimizdeki eşit, özgür dünyayı kendi ellerimizle var ediyoruz. Gelecekten çalı-yoruz! Dünyanın merkezinde buluşmaya hazırlanıyoruz.
Birlikte üretip paylaşmanın, savaşsız sömürüsüz bir dünyanın ellerimizde nasıl genç ve umut haliyle yükseleceğini gösteriyoruz. Özlemlerimiz ortak, duygularımız ortak. Bir atıyor kalbimiz. Dünyanın merkezi dedik de neresi bu dünyanın merkezi? Birleşip umudu yeşerttiğimiz yer elbette. Bu yıl merkezimiz Dikili sahili.
KONUŞACAK ÇOK ŞEYİMİZ VAR
Konuşup tartışacak, paylaşacak çok şeyimiz var. Kurulacağız barışın simgesi zeytin dallarının gölgesine ve coşkuyla ülkeleri-mizi mücadelele-rimizi anlatacağız birbi-rimize. Diyelim atölyelerimizden sonra yaptığımız bir söyleşide ilk sözü Brezilyalı gençler alacak ve AKP mitingine fon olmuş Rio de Jenaro sahilindeki kalabalığı anlatacaklar bizlere. Sonra İtalyan bir arkadaşımız kalkacak ve işgal evlerinin duvarına yazdıkları Nazım’ın dizeleriyle selamlayacak bizleri. Tunus’tan gelenler atılacak söze o anda, onlar daha dertli, İtalyanlar gibi az çok burjuva demokrasisine dahi sahip değiller. En ufak demokratik bir talep için onlarca gencin öldürüldüğü bir yerden geliyorlar. Ama bu nedenle de en kararlıları onlar. Meydanlarda kazandıkları devrimlerini ve meydanlarını yine kazanacaklar. Derken sahilin karşı tarafından gelen Yunanlılar alacak sözü, kampta bir yerde gördükleri Berkin’in fotoğrafından bahsedecek, yanına Aleksis’in fotoğrafını iliştirecekler. 2008 krizinden sonra sermayedarların boğaz-larını nasıl sıktığını, kendilerininse nefes almak için döküldükleri sokakları anlatacaklar. Biz böyle konuşup tartışırken arkadan bir ses gelecek; konser zamanı! Şimdi sıra kültürlerimizi paylaşmakta, sahilden umudun ve barışın ezgilerini yükseltmekte.
Gelirken sırtımızdaki kamp çantalarımız çok daha dolu olarak dönecek bi-zimle şehirlerimize, fabrikalarımıza, üniversitelerimize ve liselerimize. Uluslararası mücadelenin birikimini ve gelecekten çaldığımız on günün ateşini yaymak, bulunduğumuz her yere kamptaki yaşamı götürmek üzere dönüyor olacağız.
Şimdi buluşmaya hazırlanıyoruz. Kampımızın fikrini bulunduğumuz her yerde örgütleyerek, hayallerimizdeki dünyanın nasıl mümkün olabileceğini anlatarak, güçlenerek yapıyoruz hazırlıklarımızı. Heyecanlanıyor, sabırsızlanıyoruz. Dillerimizin farklı olduğu kardeşlerimize kucak dolusu sarılmak için gün sayıyoruz. Ellerimiz acele ediyor bir an önce inşa edebilmek için dünyamızı. Hadi uzatalım ellerimizi geleceğin güzel günlerine.
“akar suya kabil mi vurmak kilit?”