Kadınlara kalburla dağıtılan adaletin sonucu
Ülkenin dört bir yanından gelen kadın cinayet haberleri yüzünden, merhaba diyecek halimiz bile kalmadı. Son bir aydır önce Antep'te boşanmak istediği için öldürülen Songül'ün solan son beden olmasını dilerken, peşi sıra geldi kadın cinyet haberleri...
Ülkenin dört bir yanından gelen kadın cinayet haberleri yüzünden, merhaba diyecek halimiz bile kalmadı. Son bir aydır önce Antep'te boşanmak istediği için öldürülen Songül'ün solan son beden olmasını dilerken, peşi sıra geldi kadın cinyet haberleri. İstanbul'da yakılan, Kayseri'de bıçaklanan, İzmir’den, Mersin’den... Adalet Saraylarının, biz kadınlara kalburla dağıttıkları adaletin sonucu kurşunlanarak, bıçklanarak kalbura dönen bedenlerimiz oldu.
Bu saraylardan biz kadınları koruyan kararların çıkmadığını geçmişten biliyoruz. Ancak tanık olduğum Songül cinayeti televizyonda izlediğim, basından takip ettiğim, iki magazin haberi arasına sıkıştırılan bir haber değildi. Çünkü ölümün nefesimiz kadar yakın olduğunu gözlerimizin içine soktu. Olaya tanık olan 7 yaşındaki kız çocuğunun da, 78 yaşındaki anamın da gözlerine sinen korku... Kadınların kaldırımdaki cesedi gördüklerinde “Anam, önceden ‘dayak olur mu?’ diyorduk, şimdi herifler takır takır öldürüyor" demesi. “15 yıldır çekilen tüm acıların sonunda o ölmedi aslında şehit oldu sözlerini dinlemek.
Dile kolay onca yıl tüm şiddeti yaşa, düzelir umuduyla tekrar tekrar eve dön, annenin babanın “gitme kızım” dediğinde “çocuklarım” de, her seferinde hüsrana uğra ve en sonunda, kurşunlar yağsın bedenine. Kadınlar öyle hemen başbakanın dediği gibi boşanma kararı almıyor. Şiddet son kerteye geldiğinde gidiyor boşanmaya. O zaman anlıyor ana rahminde bu zulmün alnına yazılmadığını. Bu kaderi değiştirme isteği. Bütün meselede, yetkililerin korkuları da bu işte. Songül'ün yanı başına düşen çantasının içinde bulunan boşanma kağıdı ‘ölüm kağıdı’ oluveriyor hayatına sahip çıkmanın bedeli.
Kadınların canları pahasına kazandıkları yasal hakları kimini bürokrasiye boğarak, kimini de bu tür cinayetlerle korku ortamı yaratarak suya yazılan yazılara çeviriyor. Böyle olmasaydı karısını öldürdükten sonra “tüm kadınlara ders olsun” diyenler çıkar mıydı. Mahalleli kadınlarla Songül cinayetini konuştuğumuzda biri "Şimdiki belediye başkanımız Fatma Şahin geçen yıl Aileden Sorumlu bakandı. Şaşalı açıklamalar yaptılar. Medyada sanki kadınlara inanılmaz haklar tanınıyor propagandası yaptı. Bu aldatıcı sözlere inanan kadınlar can havliyle devet beni korur! diye adliye saraylarına koştular. Koşanların paylarına şiddetten daha fazlası düştü; öldüler" demesi kadın sorunlarının çözümünün kadınların ağzından söylemekle çözülmediğininin ifadesiydi.
Sözde kadınlara yönelik şiddeti önleyen yasaları yapan kadınlar, Erkek Fatmalar ve Erkek Ayşeler olunca şiddeti önlemenin adı şiddeti körüklemeye dönüşüyor. Erkeklerin vicdanlarını sorgulayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam erkekleşen kadın vicdanının üstünden atlayarak geçiyor. Eğer bakanımızın bulduğu çözüm sadece erkeklerin vicdan muhasebesi üzerinden olsaydı başta başbakan, bakanlar ve milletvekillerinden başlayarak partisinin tüm yönetiminde bulunanların vicdanlarını temizlemesi gerekecekti. Onun için biz bu zihniyetlerle mücadele eden kadınların başta yaşama hakkı olmak üzere kadınlara yönelik tüm şiddet ve ayrımcılığa karşı anayasal güvenceyle birlikte, devletin tüm kurumlarında bunun uygulanır olmasının mücadelesini vermekten başka çare yok. Tükürüklerimizle bile bu zihniyeti boğacak kadar çoğaldık.
Kader BAYRAM / ANTEP